• İstanbul 15 °C
  • Ankara 17 °C

Alaattin Karaca: O bitmeyen hikâye…

Alaattin Karaca: O bitmeyen hikâye…

Mevlânâ Celaleddin-i Rumi, bir rubaisinde;

“Canında bir başka can var, ara o canı

Dağ gibi olan vücudunda bir inci var, ara o madeni

Hak yolunun yolcusu olan o gerçek sûfiyi ararsan,

Onu sen dışarıda değil, kendinde ara” der.

Bu mısralardaki ‘kendinde ara’ ifadesine takılıp kaldım. Aramak, insanın yaratıldığından beri bitmeyen çabası… Yahya Kemal “Mehlikâ Sultan” adlı şiirinde bence insanın bu ezelî/ ebedî arayışını anlatır.

Mehlikâ Sultan, şiirde aranan’ı, bilinmek ve bulunmak isteneni, ona âşık yedi genç ise ‘arayan insanları’ simgeler. İnsan gerçek’e âşıktır. Elbette gerçek/ hakikat görecelidir, ama her insanın ulaşmak istediği bir ‘ora’, bir hedef, bir menzil var sonuçta. O ‘ora’, o soru, aklımıza ya da gönlümüze çengel attığında -ki akıl ve gönül zaten bu çengele yapısı gereği âmâdedir-, Yahya Kemal’in deyişiyle o “dünya güzeli” / “muamma güzeli” rüyalarımıza girdikten sonra yollara düşeriz. Bir emel gurbetidir bu! Çünkü emel orada’dır, biz burada… Var mı bunun sonu? Bence yok! Her bilgi, her keşif, bizi sonsuza değin sürecek bir bilinmez’e sürükler. Onun için Yahya Kemal haklıdır: “Bu emel gurbetinin yoktur ucu/ Daima yollar uzar, kalb üzülür/ Ömrü oldukça yürür her yolcu/ Varmadan menzile bir yerde ölür”… Bir kuyudur evren.

Hakikat bize ancak aks’ini gösterir bu kuyuda, imge hakikatin gölgesidir. Su, bir aynadır, hakikatin aksi’nin düştüğü ayna! Şiirde söylendiği gibi “Aynada gizli bir cihan” saklıdır. Evren, sonsuz, derin, karanlık ve çıkrığı olmayan kuyu, Tanrı’nın bilinmek için yarattığı akisler âlemi, bilginin/ bilimin nesnesi, onu Sevgili’ye/ gerçek’e götürecek işaretler deposu. İnsan da o “viran kuyu”da sevgilinin/ gerçeğin aks’ini gören yolcu.

Soru bitmez, her cevap bizi başka soruya götürür… Bir şarkıda denildiği gibi artık heves kuşu/ murg-ı heves “Âşiyân-ı sinede pervâz” etmekte, gönüldeki yuvada uçup durmaktadır. Bu, insandaki bilme, bulma aşkına karşılık gelir. Heves kuşu o aşkla bir gül dalına konar, bilmenin/ bilginin aşkına duçar olur, o aşkla kendini bilginin karanlık kuyusuna atar, tıpkı Mehlika Sultan’a âşık yedi genç gibi. Ve feryat!.. Şarkıdaki gibi: “Âşiyân-ı sinede pervâz edip murg-ı heves/ Kondu bir gül dalına mest oldu buy-ı goncadan/ Başladı feryâd-ı dilsûza o murg-i bî-nefes”…

Devamı: https://www.karar.com/yazarlar/alaattin-karaca/o-bitmeyen-hikaye-1593744

Bu haber toplam 414 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim