• İstanbul 15 °C
  • Ankara 15 °C

Anar Bey’in 85. yaşı için…

D. Mehmet DOĞAN

Türkiye Yazarlar Birliği Şeref Başkanı D. Mehmet Doğan’ın Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi’nde (ASBÜ) "Doğumunun 85. Yılında Anar" programında yaptığı konuşma. 6.11.2023

Azerbaycan’ın ve umum Türk dünyasının büyük yazarı, ulu çınarı Anar Bey’in 85. yaşını tebrik ediyor ve ülkemize, şehrimize hoş geldiniz diyorum.

Yaşayan büyük bir edebî şahsiyet olan Anar’ın bu yönünü anlatacak, eserlerini tahlil edecek değilim. Bunun için daha kapsamlı toplantılara ihtiyaç vardır ve bu işi edebiyat hocaları hakkıyla yapacaktır.

Türkiye ile Azerbaycan’ın son yarım asrını her şekliyle görmüş, yaşamış bir şahsiyet olarak onun varlığı bizim için büyük bir kıymet ifade ediyor.

Azerbaycan’ın yakın dönem müstakillik tarihi aynı zamanda Türkiye ile münasebetlerin sınandığı bir devirdir. Bu sınanmadan Allaha şükür, Azerbaycan’ın ve Türkiye’nin yazarları yüz akıyla çıkmıştır.

Anar Bey’in adını 1980’lerde Türkiye’ye muhtemelen dolaylı yollarla gelen ve özel olarak gösterimleri yapılan Dede Korkut filmi ile hatırlıyoruz. Dedem Korkut’un meydana getirdiği zengin müşterek zemin, siyasî sınırlar üzerindeki tereddütümüzün büyümesine yol açıyor. Kültürel-medenî sınırlara tekabül etmeyen hudutlar anlamını kaybediyor.

Anar Bey’le yüz yüze tanışıklığımız, 30. yılını geride bıraktı. 1992’de Türkiye Yazarlar Birliği heyeti uzun bir Türk dünyasına yolculuğuna çıktı. Nahcıvan’dan başlayan yolculuğun ilk merhalesi Bakü idi. Burada Azerbaycan Yazarlar Birliği’ni ziyaret ettik. Önce binanın girişindeki âşinamız olan ahşap Dede Korkut heykelini selâmladık, sonra Azerbaycan Yazarlar Birliği’nin değerli yöneticileri ile tanıştık, kısa zamanda kaynaştık. Sonraki yıllarda Anar Bey, çeşitli vesilelerle ve sık sık Türkiye’ye geldi. Eserleri ülkemizde yayınlandı. Azerbaycan’la Türkiye arasında köprü şahsiyetlerden biri, hatta en belli başlısı oldu.

Türkiye yazarlar Birliği’nin 2003’te Strazburg’da düzenlediği Türkçenin Uluslararası Şiir Şöleni’ne katıldı. Avrupa Birliği’nin merkezi olan Strazburg’da dünyanın dört bucağından gelen şairlerimiz bir dilin çeşitli seslerini, tınılarını dünyaya duyurdular.

1-127.jpg

Starzburg: Anar, Nurullah Genç, Cahit Koytak, Metin Önal Mengüşoğlu, Bahattin Karakoç

Asıl mühimmi, 2010 yılında Türkçenin 8. uluslararası Şiir Şöleni’ni Azerbaycan Yazarlar Birliği ile müştereken Bakü’de icra ettik.

O günlerde kardeşler arasında hâlâ mahiyetini anlayamadığımız bir soğukluk meydana gelmişti. Bayrağımızın âşinası olan Bakü’de Türkiye’nin bayrağını asmak yasaklanmıştı.

Bakü yolundayken bu tedirginlik hepimizi kuşatmıştı.

Şiir şölenin açılışında Anar Bey, bütün bilgeliği ile bu güvensizlik konusu üzerinde hâlâ zihnimizden silinmeyen sözler söyledi.

Bu konuşmanın mahiyetini bir tek cümle bile ifade edebilir: “Azerbaycan ile Türkiye arasında sınır yoktur!”

29-ekim-2009---turkcenin-8.-uluslararasi-siir-soleni---baku-anar-rizayev2.jpg

O veciz konuşmadan hatırımda kalan bazı cümleleri nakletmek istiyorum:

“Ülkeler arasında sınırları devletler koyar, şairler ise yıkıp kaldırırlar.

Azerbaycan ile Türkiye arasında söz sınırı yoktur.

Türkiye ile Azerbaycan komşu değil kardeştirler. Kardeş, kardeşe her zaman güvenebilir. Azerbaycan Türkiye’ye güvendiği gibi, Türkiye de Azerbaycan’a güvenebilir.

Bu tarihî kardeşliğimiz, bu geleneksel değerlerimiz, medeniyetimizin, dilimizin, maneviyatımızın, varlığımızın birliği bizlere pahalıya mal oldu. Bunun bedeli bizlere ağır oldu. Bolşevik Taşnak iktidarı Azerbaycan’da soykırım yaptı. Azerbaycan halkını, soykırımdan ve işgalden kurtarmak için Nuri Paşa komutasında Kafkas Türk-İslâm ordusu Azerbaycan’a geldi. Bakü’yü fethetti. Türk İslâm Ordusu Azerbaycan halkını Ermeni ve Rus mezaliminden kurtardı.

Türkiye ve Azerbaycanlı şehidler Çanakkale Şehitliği’nde beraber uyuyorlar.

1930’lı yıllarda, Türkiye’ye sevgi, saygı besleyenler ve Türkiye’de akrabaları olanlar Stalin tarafından ya kurşuna dizildi veya sürgüne gönderildi. Azerbaycan’ın ve Türk Dünyasının büyük şairi Hüseyin Cavit de sürgün edildi.”

Ve son nokta:

“Azerbaycan Türk dostluğunu hiçbir kuvvet boza bilmez!”

Birkaç gündür Bakü’de bulunan heyetimiz, o loş tiyatro salonun Anar Bey’in konuşmasıyla aydınlık bir saraya dönüştüğünü hissetti.

Ben de sırası geldiğinde, Türkiye Azerbaycan ilişkileri ile ilgili hatırlatmalar yaptım. Bir gün önce Bakü’deki Şehitler Hıyabanını dolaşırken, Kafkas İslâm Ordusu Şehidliğini de ziyaret etmiştik. Her zaman bayrağımızın dalgalandığı şehidlik bu günlerde mahzundu. Şehidlerle ilgili isimliklere bakarken, Ankaralı, hem de benim memleketim olan Kalecikli bir şehidin ismine rastlamıştım.

Şöyle söyledim: “Biz Azerbaycan’ın istiklâli için gerekirse, canımızı, kanımızı veririz. Bu lâftan öte bir söz. Çünkü sınanmıştır!

Bir nevi Osmanlı Devleti’nin sonu demek olan Mondros Mütarekesi Bakü’nün kurtuluşundan yaklaşık bir ay sonra imzalanırken, yeni bir devletin başlangıcı bu topraklarda yapılmıştır. Azerbaycanın istiklâli için can verenler arasında benim vilayetim olan Ankara’nın çocukları da ön sıralarda gelmektedir.”

“Türkiye’de hiç kimse, bir gün bütün gönderlerde Azerbaycan bayrağının çekili olduğunu görse, şaşırmaz, gocunmaz. Çünkü o bayrağı kendi bayrağından ayırmaz…

O bayrak Azerbaycan türkcesi gibidir. Ne bu dili duymaktan rahatsız oluruz, ne de o bayrakdan.

Biz o bayrağın kırmızı rengini veren kanın Anadolu’dan, Bosna’dan Bağdat’a Osmanlı coğrafyasından devşirildiğini unutsak da Azerbaycan unutmamış olmalıdır!”

Konuşmamın sonunda, Azerbaycan Yazarlar Birliği’nden bir isteğim oldu: Bir Azerbaycan bayrağı. Bu bayrağı Ankara’da başbakanlığa 100 metre mesafede Türkiye Yazarlar Birliği’nin gönderine çekecektik.

 

222.jpg

Azerbaycan bayrağı TYB’nin gönderinde bir yıl asılı kaldı.

O zamandan bu zamana köprünün altından bir hayli su aktı. “Bir millet iki devlet” şiarı güçlenerek devam etti. Bağrımızda derin bir yara olan Karabağ meselesi, Azerbaycan’ın toprak bütünlüğü esasında çözüldü. Türkiye’nin Karabağ meselesindeki tavrı bütün Türk âlemine güçlü bir mesaj olarak yayıldı. Dünyanın bundan sonraki şekillenmesinde Türklerin nasıl bir rol oynayacağı hakkında gerçek manasıyla fikir veren bir işbirliği ortaya konuldu.

Mevzu dağılmış gibi görünüyor, fakat asla öyle değil. Anar Bey’den bahsederken bu mevzuların atlanması mümkün değildi.

Anar Bey’in şuurlu bir Azerbaycan aydını olduğundan şüphe yok. Her halü kârda cari olanı değil, doğru bildiğini söyleyen bir entelektüel. Vaktimiz fazla örneklemeye müsait değil, bir örnekle yetinelim. Onun Azerbaycan’da alfabe inkılap(lar)ı ile ilgili görüşleri bunun en açık bir ifadesidir:

“1939’da Rus alfabesine geçmek Azerbaycan medeniyetine karşı zorla, mecburen işlenen cinayet idiyse, 1926’da Latin alfabesine geçmek hakkında gönüllü ve samimi karar yanlış bir karardı. Orada mesele, Arap alfabesinin üstünlüğü yahut dilimize uygun olup olmaması meselesi değil, bu alfabenin, tarihsel olarak bizim de başka Türk halklarının da bin yıldan fazladır yararlandığı harfler olmasıdır. Bütün yazılı irsimiz (mirasımız) bu alfabededir ve ondan imtina etmek geçmişle şimdi arasında derin uçurum yaratmak demektir.”

Anar Bey’in ailesinden intikal eden hatıralar Azerbaycan’daki harf inkılaplarının nasıl bir zeminde yürütüldüğünü gösteriyor. Kiril inkılâbı yapılacağı zaman Stalin’den gelen talimatın en fazla sarstığı şahıslar arasında Anar Bey’in babası Resul Rıza da vardır. O sıralar Azerbaycan Yazarlar Birliği Başkanıdır. Daha önce Latin harflerine geçiş için hayli emek sarfeden Resul Rıza, şimdi kiril harflerine geçişi nasıl savunacaktır?

Sözlerimi, Anar beyden birkaç yaş büyük, yaşayan bir şairimizin bir mısraı ile bitirmek istiyorum:

Azerbaycan Yüreğimde Bir Şahdamardır!

0b53c1a6-cff4-4805-b297-27a39daca5e6.jpeg

Yakın dönemde Türkiye Azerbaycan kültürel ilişkilerinin gelişmesinde mühim yeri olan Türkiye Yazarlar Birliği Kurucularından Yavuz Bülent Bakiler’e sağlıklı ömürler niyaz ediyorum.

Anar Bey’in 85. yaşını tekrar kutluyorum ve nice yıllara sağlıkla ermesini diliyorum.

“ANAR 85 yaşında” programı ASBÜ’de yapılacak

Bu yazı toplam 149 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim