Araştırma konulu eserlerin nasıl hazırlandığını, bir eser için harcanan zamanı, göze gelmeyen harcamaları bilen biri olarak, açıklamaya çalışırsak, kişi okuduğunu yarıda bırakır, yaptığı araştırma varsa belki de terk eder, böylelikle ilim dünyamızda eserlerin azalmasından kuşku duyduğumuz için her şeyi açıklama yoluna gitmiyoruz.
Araştırmacı, hayatını ortaya koyar, hazırladığı eseri geleceğe kendi ismini taşıması yanında faydalanması için miras olarak bırakır.
***
Günümüzde araştırmacının elinde sanal ortamdan devşirilen bilgilerle gazetelerin ve dergilerin yazıları-haberleri başlıca kaynakları oluşturur. Arada birkaç ansiklopedi ve kitap, işin tuzu ve biberi olarak görülür.
Çoğu bir sefere mahsus, güncel olana dair kaleme alınan ve yayınlandıktan sonra kısa ömürlü olan bu tarz kitaplar, kanaatimce bir gazetenin ömrü nsaıl ki on saat ile sınırlıdır, bu çok satan kitapların da ömrü birkaç ayı bulmaz.
Televizyonlarda, gazetelerde ön plâna çıkartılan bu tarz araştırma (!) ürünleri, siyasî muhtevaya sahip ise bazen gündemi işgal eder, saman alevi gibi parlayan kitabın kendisi hızlı çıkışla beraber düşüşe geçer.
Alelacele kaleme alınan bu tarz eserleri benzerleri izler. Bakarsınız ki telgrafın tellerine konan kuşlar arasında serçeden kargaya, kartaldan leyleğe kadar bir sürü var. Bildiğimiz her kuş, kendi cinsiyle uçmasına rağmen ebabilden başka kuş tanımayanlar, meydanı kimseye bırakmaz.
***
Araştırma eserlerinin televizyonda tutulan tarihî konu alan dizilerle de ilişkisi malumdur. Bir dizi tutuldu mu, ayı dolmadan eserler hazırlanır, romanlar yazılır, araştırma ve edebiyat dünyası adı-sanı duyulmamış yazarlarla tanışır, kıyıda köşede kalan emektar yazarlara da gün doğmuş olur:
-Onunkini almayın, benimkini alın!..
Bu eserler yetmezmiş gibi dizi kahramanlarının kullandığı eşyalar, oturduğu odaların mefruşatı, giyimi-kuşamı, takıları apayrı bir ekonomik canlılık getirir:
-Sırma Hanımın Tokası
-Leyla Hatunun Bohçası
-Padişahın Yemek Odası
Rabbim, akıl vere, kişiyi yanlış yoldan çıkarmaya:
-Hızma Nenenin bronşu
-Prenses Dilavercan Hatunun saç modeli
***
Araştırma eserlerinin dipnotlarında çoğunlukla ç-alıntılar, eserin olgunlaşması için maya konumundadır. Bu eserlerin bir çırpıda okunması ve beraberinde çok satanların listesine girmesi, yeni eserlerin oluşumuna zemin hazırlar.
Mevlana Celalaeddinî Rûmî hakkında kaleme alınan iki eser oldu mu gerisi çorap söküğü gibi gelir:
-Mevlanada aşk
-Mevlana ve Dönemi
-Mevlananın Siyasete Bakışı
-Mevlanada Edep ve Terbiye
-Mesnevî’de Eğitim Anlayışı
-Mevlanadan Hikâyeler
Hatırlarsınız piyasa bir ara Temel Eserler Furyası ile okunamayacak derecede olan birçok yazarın telif sorunu bulunmayan eserini, hafta içinde dizgi işlemini bitirmiş, çoğu özetin özeti olan bu eserleri, piyasaya boca etmişti.
Şimdi bu tarz eserler, kilo işi satılırken, okunmaması karşısında okurun tepkisi oldukça şeddittir. Eserler, anlaşılsın diye sadeleştirilmiş, günümüz konuşma diline yaklaştırılmış, kimi yerde kaş yapalım derken göz çıkartılmıştır :
-Yahu insan biraz utanır. Yüz sene önce önce toplum denilen kelime var mıydı?
-Komedyenliğin bini bir para. Nasredin Hoca, komedyen mi?
-Eğer klasik dedikleri eserler bunlarsa ben edebiyatçı değilim.
***
İşi gücü şehir olan ve bu alanda kendince uğraş veren biri olarak, yaşadığımız şehgre dair kaleme alınan kitaplara baktığımda dört-beş kitabın özetinin yeni bir kitaba aktarıldığını görürüz:
-Diyarbakırın Yeni Yüzü
-Diyarbekir Tarihi ve Söylenmeyen Gerçekler
-Diyarbakır’da Yaşamak
-Diyarbakır ve Medeniyetler Üçgeni
-Diyarbakır Kiliseleri
-Diyarbakır Camileri
-Diyarbakır’da Yerleşim Alanları
Bilmeyen bu eserlere dört elle sarılır, hazine bulmuş gibi sevinir. Albenili kapaklar içinde boş sayfalar, size hüznün binini yaşatır, birkaç sayfada. Araştırmaya dayalı eser yerine elinizdeki kitabı-kitapları bir kenara bırakır ve araştırmacılığın ne derecede ayağa düştüğüne hayıflanırsınız.
***
Daha yazmaya gerek var mı? Sahi araştıran, inceleyen ve kaynakları karşılaştırıp bir hüküm verene mni “Araştırmacı” denirdi yoksa yırtma-yapıştırma metoduyla eser hazırlayanlara mı? Bunun cevabını bu araştırma eserlerini edinip okuyunca iki arada bir derede kalıyorum. Bir diğer üzüntüm de bundandır.
30.06.2012
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.