Etrafı ağaçlarla, Şeyh Devati Camii’nin maneviyatıyla çevrili bir mekan. İçeri girer girmez gürültü bitiyor ve size serin bir esinti karşılıyor.
İsmi Abbara. Geçit demek. Bir adamın yıllardır peşinde olduğu bir düşün somutlaşması denebilir buraya. Sait Faik’in bir hikâyesinde geçiyormuş galiba bu isim. Gerçekten de küçücük bir geçitten geçerek ulaşabiliyorsunuz bu mekâna.
Marmara İlahiyat’tan beri tanış olduğumuz ve sevdiğim insanlardan Mustafa Yıldırım, iki yıldan beridir Abbara için masraf yapmaktan kaçınmıyor. Şunu yakinen biliyorum ki asıl amacı çok para kazanmak değil. Daha güzel, daha hayırlı bir gayesi var. Bunun için çırpınıyor. Buraya güzel insanların gelmesini istiyor. Gelsinler o güzel müslümanlar ve muhabbet etsinler. Gelsinler hoş sohbetlere, derin mevzulara, şiire, edebiyata, Türkiye’nin ve müslümanların meselelerine kafa yorsunlar. Sırf bunun için mekânın karşısındaki üniversite öğrencilerini böyle bir yerden haberdar etmiyor. Bilip tanımadığı bir kitleye reklam yapmıyor. Çok emek vererek açtığı bu mekânın boş boş konuşanların toplaştığı bir yer olmasını istemediği için. Buraya dertleşmeye, halleşmeye, birbirleri için yeni ufuklar açmaya talip olanların gelmesini istiyor. Yani bir riski göze alıyor.
Yazının devamı için: http://www.dunyabizim.com/gezi-mekan/24160/asude-bir-cay-ve-sohbet-mekni-abbara



































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.