Azerbaycan’a Sıçratılan Kan

Namık AÇIKGÖZ

 

Şom ağızlarını açtıkça “Üç tarafı denizle, dört tarafı düşmanla çevrili bir ülke” zırvalaması yapanlar, derinliksiz ve perspektifsiz bakış açılarıyla çıktıkları dış politika yolunda hep yaya kalmışlardır ve yaya kalmaya devam edeceklerdir. Çünkü onların ne “i’lâ-yı kelimetullah” ve ne de “cihan hakimiyeti” mefkûresi vardır. Onlar Lozan’da İngilizler karşısında ezilmenin takipçisi ezik dış politikaları bilirler sadece. Tek bildikleri kuş karga olduğu için, şimdi etrafımızda kopan kıyameti de okuyamazlar. Daha dün, 2006 falan… ODTÜ’den bir sosyolog profesör “Irak’taki beklenmeyen gelişmelerden sonra fark ettik ki, Kerkük’te yaşayan Türkmenlerin ciddi sorunları varmış” mealinde bir cümle kurmuştu. (Güya ülkenin en seçkin üniversitesinde ders veriyordu bu hanım sosyolog.) 

Bizim kuşak, Kerkük meselesiyle 14-15 yaşında karşılaşmış ve özellikle 1950’lerden itibaren Kerkük, Musul, Erbil Türkmenlerinin derdini kendi derdimiz bilmiştik. 1990’larda, Kerkük’te Türkmenlerin tapu kayıtları, yerel Kürt yönetimince yakılınca, TBMM’de bir yiğit ses, Ayvaz Gökdemir, “O tapuları yediririz onlara” dediğinde, yılların birikiminin yankısını mecliste görmek hepimizi mutlu etmişti.

SSCB yıkıldıktan sonra Azerbaycan ve diğer Türk toplulukları ile olan ilişkimiz artınca, oralardan gelip gidenler de oldu. Özellikle Azerbaycan’dan gelenlerin Türkiye Türkçesine yakın bir Türkçe konuştuklarını duyan “entel-danteller” ve bilumum sömürge tipi aydıncıklar, “Aaaa!... Türkçe’yi nerede öğrendiniz?” diyerek şaşkınlık göstermişlerdir.

Örnekleri artırabiliriz… 

Aydın, bürokrat, gazeteci, akademisyen profili böyle olan bir ülkenin dış politikası Lozan ezikliğini yaşamasında ne yapsın? Böyle bir ülkede başı dik ve Osmanlı vizyonunu devam ettiren bir dış politika anlayışı yeşerebilir mi? 

80 yıldan beri sen ezik dış politika ile  bu milleti pısırıklaştır; ondan sonra 13  yıllık iktidarın dış politikasını eleştir!...

“Dış politika”… Adı üzerinde “dış politika”!.. Biz hariç bütün devletlerin maydanoz olduğu bir salata. İç politikayı da mayın eşeği örgütlerle (PKK, YPG, HPG, IŞİD, DHKP-C, MLKP ve cümle eşkıya grubu) yönlendiren üst akıl, 1991’den bu yana önce Irak, sonra da Suriye üzerinden Güney sınırlarımızı yangın yerine çevirdi. 1992’de Ermenileri Karabağ’da Azerbaycan halkının üzerine saldırtıp soykırım yaptırdı.

Geçtiğimiz hafta Karabağ topraklarında çıkan Azerbaycan-Ermenistan çatışmasının bir tesadüf olduğunu zannedecek kadar aptal değilsiniz herhalde. 

Çarlık zamanından beri sıcak denizlere inme ideolojisinden asla taviz vermeyen Rusya, Suriye üzerinden bir operasyona girdi ama niyeyse bu teşebbüsünden şimdilik vazgeçti; fakat bundan iki hafta kadar sonra Ermeniler Azerbaycan Türklerine saldırmaya başladılar. İlk saldırılar püskürtülüp bazı önemli mevkiler Ermenilerden geri alındıysa da, orada Azerbaycan Türklüğü, Ermenilere boğdurulmaya çalışılıyor. Şimdi piyasada görünmese de, tıpkı 1990’larda olduğu gibi, o coğrafyanın sözde “üst akıl”ı Rusya, duruma müdahale için alesta bekliyor. Türkiye’ye Suriye üzerinden kan sıçratmaya kalkan “üst akıl”lar, şimdi Ermeniler aracılığıyla Türkiye’nin doğudaki yumuşak karnı olan Azerbaycan ve Karabağ üzerinden kan sıçratmaya çalışıyorlar. Bereket bu coğrafyada köklü bir devlet geleneğine sahip Türk gücü var ve Azerbaycan Türkleri’nin şanlı bir direniş tarihi var.

Şanlı Azerbaycan direnişini selamlıyor; Türkiye’deki ve Azerbaycan’daki şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum. 

Bu yazı toplam 548 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim