• İstanbul 13 °C
  • Ankara 12 °C

Behey Yunus sana söyleme derler / Ya ben öleyim mi söylemeyince

Behey Yunus sana söyleme derler / Ya ben öleyim mi söylemeyince
Allahü Teâlâ’nın Türk milletine bir lütfu olan Yunus’tur o. Söylemenin derin hazzını gönül tahtından damıtarak şimdilere ve daha geleceklere ulaştıran derviş Yunus. Muharrem Turgut yazdı.
Büyük Türk şiirinin aşılmaz duvarı, gönüllerin şahı Yunus Emre Hazretin dediğidir bu satırlar. Böyle bir epigrafla başlık atmak istedim yazıya zira hem gündeme dair hem kıyamete dek sürüp gidecek bir duruşu içeriyor bu satırlar.
Her eve giren hiç eksilmeyip hep artan Allahü Teâlâ’nın Türk milletine bir lütfu olan Yunus’tur o. Söylemenin derin hazzını gönül tahtından damıtarak şimdilere ve daha geleceklere ulaştıran derviş Yunus. Popülariteye, postmodernliğe, dünyaya karşı belki de en dik duruştur Yunus. Ona ulaşmak, ona varmak, ondan tutmak… Her birimiz için bir şifadır nihayetinde. Hatta şöyledir Yunus diye yazılır Türk milletinin kalbi diye okunur.
 
Yunus Emre’nin duruşu en hakiki duruştur. Onun şiirlerini okuyoruz fakat bir duruş sahibi olduğunu kavrayamadığımızı sanıyorum. En çatışmalı zamanda en doğru sözü söyleyen o idi. En onulmaz yaralarda yaraları saran o idi. Gönlün Çalab’ın tahtı olduğunu hatırlatan o idi. Yunus yüce bir duruş demektir ayrıca.
 
Hatta duruşuyla Türk şiirine de büyük derinlik kazandırmıştır. Yunus “Tövbe” şiirinde şöyle der:
 
Peygamber yerine geçen hocalar
 
Bu halkın başına zahmetli oldu.
 
Tutulmaz oldu Peygamber hadisi,
 
Cümle Hak’tan utlu oldu.
 
Bu çok esaslı bir duruş, çok esaslı bir uyarıdır. Bugün Türkiye’nin geldiği noktada bu ikazı nasıl dinlemediğimizi ve bundan mütevellit nerede olduğumuzu görüyoruz. Bu duruştan etkilenen ve ondan yıllar sonra gelen üstadımız Sezai Karakoç ise Hızırla Kırk Saat şiirinde şöyle der:
 
Ey yeşil sarıklı ulu hocalar bunu bana öğretmediniz
 
Bu kesik dansa karşı bana bir şey öğretmediniz
 
Kadının üstün olduğu ama mutlu olmadığı
 
Günlere geldim bunu bana öğretmediniz
 
Yunus’tan Sezai Karakoç’a geldiğimiz noktada şair sözünü dinlememiz gerektiğini anlıyoruz. Anadolu irfanı denen şeyi taşıyan o pirlerimizi yalnız rahmetle anmakla kalmayıp hem okuyup hem düşünmemiz gerek. Okumuyoruz denilen şu muhabbetten sıkıldım ben. Okuyoruz kardeşim, okuyoruz fakat anlamıyoruz. Bir hocam şöyle derdi: “Evladım sizde ilim var irfan yok!” Şimdi daha iyi anlıyorum hocamı. Özelde yapılan bu ikaz aslında tüm Türk milletini etkileyen bir ikaz.
Bu haber toplam 906 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim