• İstanbul 12 °C
  • Ankara 11 °C

Bir haftada üç Türkiye!

D. Mehmet DOĞAN
- Siz ey heyâkil-i bî-rûhu devr-i mâzînin,
Dikilmeyin yoluna kârbân-ı âtînin;
Nedir tarîkını kesmekte böyle isti'câl?
Durun, ilerlesin Allâh için, şu istikbâl.

“Geçmiş devrin ruhsuz heykelleri, gelecek kervanının yoluna dikilmeyin. Kervanın yolunu kesmekte böyle acelenin sebebi nedir? Allah için bırakın şu istikbâl, gelecek, ilerlesin.”

Mehmed Âkif

*

Kervan esasen ticarî bir kavramdır, kâr-ban (kâr saklayan, kârı koruyan, işi idare eden), fakat yüzyıllar boyunca zengin bir kültür zemini oluşturmuştur. Bütün dünya dillerinde farsça asıllı bu kelimeye rastlanır (caravan, caravane).

Kervan devri çok gerilerde kaldı elbette. Fakat dünyanın çehresini değiştiren, doğuyu batıya, kuzeyi güneye ulaştıran kervanlar çok güçlü bir kültürel miras bıraktı.

Bu yaz tatile gidenler, yollarda çok sayıda “karavan”la karşılaşmış olmalıdır.

Karavana kelimesi eğer “harifane”den evrilmemişse, askerlik terimi olarak, “kervan”ın batıdan dilimize girmiş halidir. 

Kervan günümüzde “kafile” anlamıyla yaşıyor. “Kervana katılmak”, bir topluluğa dahil olmaktır. İşte 1 Ekim 2023’de Ankara’dan yazar, şair, gazeteci, mütefekkir bir kafile sabahın erken saatlerinde doğuya doğru hareket etti. Merkezden kalkan kervanın hedefi Ardahan olarak açıklanmıştı ve Ardahan ülkemizin doğu sınırında bir il olarak seçilmişti. Ankara’dan sonra ilk durak Yozgat’tı. Sonra sırasıyla Sivas, Erzincan, Erzurum, Kars ve Ardahan’a varılacaktı. Dönüş oradan Karadeniz sahili yoluyla olacağı için, Trabzon, Giresun ve Ordu da faaliyet programına alınmıştı. Çorum molasından sonra kervanın yolculuğu çıktığı yerde tamamlanacaktı.

          TYB’nin 4. Kervanı yola koyuldu

Türkiye Yazarlar Birliği ilk defa 2008’de “Edirne’den Ardahan’a Kültür Kervanı” düzenlemişti. 30. yıl dolayısıyla düzenlenen ilk kervandan sonra 35. yılda “Ankara’dan Siirt’e Kültür Kervanı” icra edildi. Nihayet 40. yılda “Edirne’den Mostar’a Kültür Kervanı” yapıldı. Bu kervanların kültürel faaliyetleri merkezden taşraya veya Türkiye’den komşu coğrafyalara yaymak amacı gezinin önüne geçiyordu. Bütün konaklama yerlerinde şubelerle ve mahallî ortaklarla faaliyetler düzenleniyordu.

45. yılda da “Ankara’dan Bakü’ye Kültür Kervanı” düzenlenmesi kararlaştırılmıştı. Niyetimiz kervanın Karabağ’a da uğraması idi. Tabiî yıl içindeki gelişmeler (başta ülkemizi sarsan şiddetli depremler olmak üzere) ve tirenle icrası düşünülen bu faaliyetin teknik olarak bu yolla olmayacağının anlaşılması üzerine kısa tutulmak zorunda kalındı.

Aynı güzergâhta 15 yıl sonra icra edilen 7 günlük bu gezi bize yeni bir Türkiye fotoğrafı çekme fırsatı da veriyordu. Türkiye’nin bu bölgesi neredeyse, ülkemizin dörtte bir idi. Gezi boyunca üç farklı Türkiye’den geçtik diyebiliriz. İlki Ankara, Sivas ve Erzincan’dan müteşekkil merkezî Anadolu idi. Bu bölgede coğrafyanın devamı yanında kültürel müşterekler de dikkat çekiyordu. Erzurum’a varınca hava değişiyor, kültürel olarak da farklılık hissediliyordu. Erzurum, Kars ve Ardahan serhat illerimizdi. Buralarda kültürel yapı komşu coğrafyalar ve topluluklarla ilişkilere göre teşekkül etmişti. Bölgenin yapısı doğu sınırını tutmak, kuzey doğu sınırına hâkim olmak kaygısı ve yaşanan tarihin bir neticesi olan işgaller ve göçler sonucu farklılaşmıştı.

Ardahan’dan Artvin yoluyla Karadeniz’e geçen kafilemiz, burada üçüncü farklı Türkiye’yi de gördü. Bölge iktisadî bakımdan dinamik yapısıyla ve halkının hareketliliği ile farklı bir kültürel âlem meydana getirmişti. Sarıdan karaya ve yeşile yolculuğumuz renkli bir tablonun duyarlığını zihnimize işliyordu.

Bu kısa yolculukta üç Türkiye gördük. Üç renkle ifade edilebilecek bu Türkiye farklılıkların bütünlüğünü, geçişkenliğini de bize ilan ediyordu. Ankara’dan itibaren şive değişiyor, fakat Türkçe değişmiyordu. Musıki Erzurum’da farklı bir hüzne bürünüyor, Trabzon’da etkileyici bir hareket kazanıyordu. Bir an şöyle düşündüm: Farklı olduğumuz için biriz!

20. yüzyılın ilk çeyreğinde Türkiye büyük nüfus hareketlerine maruz kaldı. Bilhassa bu hudut boylarında harita değişti. 93 harbinde (1877’de) kaybedilen üç sancak Kars-Ardahan-Batum’a tekrar kavuştuk. Gerçi Batum Sovyetlere terk edilmek zorunda kalındı, ama vilayetin geri kalanı Artvin merkez olmak üzere teşkilatlandırıldı. Ermeni nüfus tehcir ve benzeri sebeplerle, Rumlar mübadele ile bölgeden ayrıldı. Şehirlerimiz daha mütecanis bir nüfus yapısına kavuştu. Peş peşe gelen ve uzun süren savaşlardan sonra Türkiye’nin ayağa kalkması kolay olmadı. 1940’lara kadar sahil şeridine ve Erzurum, Kars, Ardahan gibi merkezlere İstanbul’dan en kolay ulaşma yolu gemilerle sağlanıyordu. Trabzon’da gemilerden inen yolcuları zor bir seyahat bekliyordu. 1939’da trenin Erzurum’a ulaşması bölge için bir canlanma zemini hazırladı. 1950’den sonra ancak denizden ulaşımı olan Karadeniz şehirleri karayoluyla da birbirine bağlandı.

Yeni Türkiye ancak bu ulaşım imkânlarının gelişmesi sonucu ortaya çıkabildi. Bölgenin ulaşım altyapısı son 20 yılda büyük ölçüde değişti, gelişti. Biz 15 yıl önceki şartlardan farklı bir karayolu seyahati yaptık. Kültür Kervanı’nın Ankara’dan hızlı trenle Sivas’a ulaşması, oradan otobüsle devamı üzerinde durdu isek de seyahatin bütünlüğü açısından bunu icra edemedik. Yollar köprüler, kuru köprüler (viyadük) ve tünellerle daha kolay seyahat edilir hale gelmişti. Güvenlik meselesi de halledilmişti. Refahın yayıldığı şehirlerin yapısındaki değişmeden görülebiliyordu. Bir buçuk asırlık muhataralı devir, hakikat birlikteliğini sağlayan dinin kuşatıcılığı ile sağlanmış, edebiyat ve musikinin kuşatıcılığı da bunu desteklemişti. Son yıllarda iç göçler, bölgenin nüfusunu durağanlaştırmış, ziraat ve hayvancılıkta aksamalara yol açmıştı. Hayvancılık kuzeydoğu bölgesi için eski ehemmiyetini kaybetmişti. Sürülere çoban bulunamıyor, küçük baş hayvanlar sağılamıyordu. Tarihimizde hiç görülmemiş bir yabancı düşmanlığı sonucu Afganlı ve Türkmen çobanların sınır dışı edilmesi ile bölge ekonomisinin temeline dinamit konuluyordu.

Türkiye’nin ayarı, sırf düşmanlık üzerine kurulan türedi bir milliyetçilikle bozuluyordu. Bu temelsiz, slogandan öteye gitmeyen ve manevi muhtevası boşaltılmış milliyetçilik millet varlığını tehdit edecek bir boyuta ulaşmıştı.

Kültür Kervanı’nın 7 günlük yolculuğunda şu kanaate vardık: Türkiye bu zafiyeti de aşacak, millet kendi sağlam ölçüleri ile aşırılıkları düzeltecektir.

Âkif’in sözüyle dileyelim: “Allah için bırakın şu istikbâl, gelecek ilerlesin!”

afis-011.jpg

1-yozgat.jpg

Yozgat Çapanoğlu Camii önünde:
Fatma Kevser, Ülker Bulut, Mustafa Bektaşoğlu, Nazif Öztürk, Sait Mermer, Mustafa Çiftçi, D. Mehmet Doğan, M. Kâzım Arıcan, Mustafa Sarı, Hüseyin Çiftçi
Arka sıra: Muhammed Işık, Halit Yıldırım, Hasan Y. Başdemir, Ali Kılcı, İlhan İşmen, Turan Karataş, ismail Bozkurt, Fahri Tuna

1-sivas.jpg

Sivas Cumhuriyet Üniversitesi

2-erzincan.jpg

Erzincan, Terzi Baba Türbesi önünde

3-erzurum.jpg

Erzurum kalesi önünde

4-kars.jpg

Ani kalesi önü: Mustafa Ekici, Mahmut Erdemir, Fatma Kevser, Ülker Bulut, İsmail Bozkurt, Mustafa Yıldız, M. Ali Bulut, D. Mehmet Doğan, İlhan İşmen, Hüsnü Kapu, M. Kâzım Arıcan, Sait Mermer, Muhammed Işık, Halit Yıldırım, Tolga Aydın 

5-ardahan.jpg

Ardahan Üniversitesi: İsmail Bingöl, Erdoğan Altınkaynak, Mustafa Yıldız, Bayram Durbilmez, D. Mehmet Doğan, Ömer Özden

6-giresun.jpg

Giresun Şiiri şöleni

 

Bu yazı toplam 146 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim