Karina Yayınevinden çıkan kitapta, aile hayatından çalışma hayatına, yöneticilik görevlerini yerine getirme sürecinde kadın bürokrat olmanın zorluklarından Türkiye’deki bürokratik oligarşiye kadar yaşadığı, şahit olduğu bir çok konuyu ve olayı büyük bir samimiyetle anlatmış Yadigar Gökalp İlhan.
ODTÜ’den mezun olduktan sonra; Dış ticaret ve halkla ilişkiler uzmanı olarak özel sektörde başladığı çalışma hayatını; 2015 de Türkiye'nin Washington Büyükelçiliğindeki Çalışma ve Sosyal Güvenlik Müşaviri olarak sonlandıran Gökalp İlhan 27 yıl içinde çok önemli görevlerde bulunmuş.
Bürokratik oligarşi
29 bin çalışanı olan ve bütçeden en fazla pay alan kamu kurumlarından birinin başkanlığını da yapan Gökalp İlhan, eserinde; kamu yönetiminde yeteneğin, bilginin, liyakat ve adaletin temel ölçüt olarak kullanılmadığını daha çok adam kayırma ve kişiye sadakatin revaçta olduğunun altını çiziyor.
Yadigar Gökalp İlhan, vatandaşın iş ve işlemlerini kolaylaştırıcı iyi, güzel, yararlı çalışmalar yapmasına, uluslararası önemli projeleri hayata geçirmesine ve bir çok ödül almasına rağmen haksızlıklara ve adaletsizliklere maruz bırakılarak istifaya zorlandığını yazıyor ve kitabında şu ifadelere yer veriyor:
“Devlet hiyerarşisinden anlamayan ya da anlamaya gerek duymayan, referanslar kimde sadece onlara itaat etmekle sorumlu olduklarını düşünen ve öyle davranan bir dolu yönetici türemişti etrafta. Kalite gün geçtikçe düşüyordu. İş yapmak, sorun çözmek pek de kimsenin umurunda değildi. Zaten iş yapmayanlara verilen ceza falan da yoktu. Herkes rant peşinde ya da “tekrar bakan değişirse yerimi nasıl sağlamlaştırırım” diye ilişki geliştirme peşindeydi. Devletin ödediği maaşı hak etmeye çalışan yok gibiydi, zaten o maaşla yetinmeye çalışan da pek yoktu. Görmemişlik hat safhadaydı. Kimin odası daha büyük? Kim hangi marka arabaya biniyor? Herkes gösteriş peşinde... “İslam, Müslümanlık” tarihte kalmış, eskiden çok anlamlı ama şimdilerde hiç akla gelmeyen yabancı elimeler gibiydi.”
Yadigar’ı okuyunca şu kanıya varıyorsunuz, elbette “tamamı değil” ama o makama hak etmeden gelen bir çok yönetici yine hak etmeden maaş aldıkları gibi beraber çalıştığı kişilere de baskı yapıyorlar. En ilginci de; bu meziyetteki yöneticiler mevcut kurumu basamak olarak kullanarak başka kurumlara daha iyi pozisyonlarla geçiyorlar.
Bir gerçek yaşam öyküsü
Doğmadan babası vefat eder.
Hayata gözlerini babasız açan bir kızın; çocukluğu, okul hayatı, annesi, evliliği, çocukları, yurt dışı deneyimleri, çalışma hayatındaki başarıları, aldığı ödüller, ayaklarının üstünde durması için kendisine yardımcı olanlar, ayağına çelme takmak için fırsat bekleyenler... Hayatını alt üst eden hayal kırıklıkları...
Elbette her insanın bir hayat hikâyesi vardır. Ama bazı hayat hikâyeleri gerçekten yazmaya da okumaya da değer doğrusu...
“Güneşe gülle at, karartır mı hiç? Allah sevmediğini yaratır mı hiç? İnsan olan insan daraltır mı hiç? Haksızlık haksızın özünden olur.” Neşet Ertaş’ın bu sözü ile başlayan Yadigar Gökalp İlhan annesi ve çocuklarına ithaf ettiği eserine, oğlunun kendisine yazdığı destek mektubuna verdiği bir cevapla bitiriyor: “Evet haklıydı. Yer gök çakal olmuşsa aslan ne yapsın...”
Bir Kadın Bürokrattan Yadigar Kalanlar: YADİGAR/ Yadigar Gökalp İlhan/ Yayıncı: Karina Yayınevi/ Sayfa: 207
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.