Geçmişe dönüp baktığımızda en çok da harp siluetleri görürüz. Şehit kanlarıyla sulanan topraklar, adı sanı bilinmeyen kahramanların garip mezarları… Tarih şehitlerimizle yürür uzun zaman yolculuğunu en çok da… Kandan ırmaklarla sulanır yüreklerimiz… En yakın harplerimiz: Balkan Harbi, Çanakkale Harbi, Birinci Cihan Harbi, İstiklal Harbi… Seferberlik hikâyeleri, içli asker ağıtları, cephelerde yankılanan dertli türküler, sılaya özlemin dağladığı yürekler, babasız çocukların gözyaşları, gidip de dönmeyenlerin boğazlarda düğümlenen yokluğu… Anaların, babaların, eşlerin yüreğine bir yumruk gibi çöken yiğit menkıbeleri…
S. Burhanettin Kapusuzoğlu, ‘Toprağa Can Ekenler’ adını verdiği kitabında kınalı kuzuların, Mehmetler’in yiğitlik menkıbelerini anlatıyor. Tarihin ufkunda gurub etmek üzere olan bir devletin batışını seyretmek yerine canını, malını, her şeyini ortaya koyan, harp haberini alır almaz bir saniye bile tereddüt etmeden cepheye koşanların mübarek destanlarını haber veriyor bizlere. Ateşle imtihan olunan bir memlekette, ateşe atılan pervaneler gibi kendini din ü devletin, mülk ü milletin ateşine atanlardan bahis açıyor. Ölüme asude bir bahar diyarına girer gibi girenlerden… Belâ sağanağına dörtnal at koşturanlardan… Kısacık hayatlarından upuzun dasitan çıkaranlardan…
Harp yıllarının cefakâr ve fedakâr Anadolu insanının yaşadıklarını kayıt altına almış
‘Toprağa Can Ekenler’, Yozgatlı yiğitleri konu ediyor. Bozok diyarının gonca güllerini… Hayata şehadetin yüksek ve billur seviyesinden bakarak, yaşamın yalnızca kutlu bir ölümle güzelleşeceğini ve yaşanabilir olacağını gösteren Yozgatlı Mehmetler’in vatan, millet, din, namus uğrundaki cehdlerini anlatıyor Kapusuzoğlu. Manevi serdar Yozgatlı Şakir Efendi, Nazım Bey, Dişlili İdris Çavuş, İnceçayırlı Salih Çavuş, Kınalı Hasan, Mülazım Karaca Bey, Battallı Yel Hasan, Kodallılı Ülfet Onbaşı, Gazi ve Derviş: Vehbi Bey, Mülazım Şükrü Efendi, Mülazım Veli Efendi, Salmanfakılı Mustafa Çavuş, Asım Çavuş, Mustafa Efendi, bahsi geçen kahramanlardan.
Burhaneddin Bey, Yozgat’ı adım adım dolaşmış biri. Kitaptaki isimlerin çoğuyla bire bir görüşmüş. Hayatta olmayanların torunlarıyla, akrabalarıyla… Geçmişimizin çok önemli bir kesitini kayıt altına almış. Harp yıllarının cefakâr ve fedakâr Anadolu insanının yaşadıklarını… Kitabın üslubu çok şiirsel. Kahramanlarımızın cephelerde şiirleri ve şairleri kıskandıran coşkulu varoluş halleri gibi… Yiğitlerin mücadelesine yakışır bir üslup var. Samimi, içten, hesapsız, yüreğimizin bamteline dokunan cinsten.
“Bir zabit emmim var. Ama ben onu hiç görmedim”
Kitabın bir diğer önemli yönü de, insanları mücadeleye yönlendiren manevi dinamiklerin de anlatılması. Çoğu kitapta milletimizi yönlendiren manevi dinamiklerden, hocalardan, dervişlerden pek bahsedilmez. ‘Toprağa Can Ekenler’ kitabında bu taraf pas geçilmemiş. Medreselerde ders okutan müderrisler zamanı geldiğinde öğrencilerle birlikte harp yollarına düşmüşler. Yozgatlı Şakir Efendi bunlardan biri mesela. Yazarın vurguladığı gibi Yozgat’ta Birinci Cihan Harbi ve Milli Mücadele, bu insanın manevi tasarrufu altında geçiyor. Umutsuzluk demlerinde millete umut aşılıyor. Zor zamanlarda milletin adeta sığınağı oluyor. Sefere giden askerler ilk önce ona uğrayarak elini öpüp hayır duasını alıyorlar. Bir diğer sima Doksanüç Harbi gazisi ümmi bir derviş olan Gül Baba.
Devamı için: http://www.dunyabizim.com/kitap/24230/bir-zabit-emmim-var-ama-ben-onu-hic-gormedim



































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.