Bundan bir yıl önce niyet ettim Kudüs’ü ziyaret etmeye. Eski dünyanın kalbine. İsra’nın durağı, Mirac’ın basamağı, vuslatın eşiği Mescid-i Aksa’ya; arzın semavat ile en çok yaklaştığı noktaya. Nebiler ve Resuller ocağı, evliyalar otağı Kudüs’e, daha doğru bir isimlendirmeyle Kudüs-ü şerife. Hz. ibrahim’in evlatları tevhidden ırak düşeli beri değişik isimlerle anmışlar o kutlu beldeyi; Salem, Yaruşalayim, Beyt-ül makdis, Jarusalem, Elia, Kudüs-ü Şerif… Fakat nasıl isimlendirilirse isimlendirilsin, barış, esenlik, kutsilik, Hakk’a yakinlik, arınmışlık ve arındırıcılık temel bir nüve olarak saklanmış şehrin özünde. Bazen zahir, bazen batın olsa da, hep kutsallığın başkenti olarak kalmış. Kabe’den kırk yıl sonra onu inşa eden Hz. Adem’den bu yana hep müminleri olmuş Kudüs’ün. Müminler için her daim bir esenlik rüzgârı esmiş o kutsi tepede… Bir dönem putlarla dolmuş, başka bir dönem çöplük olmuş, ama derler ya hani “Altın yere düşmekle tunç olmaz”, sonunda bir kurtaranı, bir temizleyeni, bir tevhid çizgisine döndürüvereni bulunmuş.
Devamı: http://www.dunyabizim.com/gezi-mekan/24017/bu-milletin-izleri-kudusun-her-yaninda-okunuyor-hl



































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.