“Bütün Yönleriyle Abidin Paşa Sempozyumu”

“Bütün Yönleriyle Abidin Paşa Sempozyumu”
Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, Ankara Valiliği ve Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı iş birliğiyle “Bütün Yönleriyle Abidin Paşa Sempozyumu” düzenlendi.

 4 Mayıs 2023 tarihinde ASBÜ Rektörlük binası Güvercinlik Salonu’nda ki programda Abidin Paşa’nın, hayatı, ailesi, eğitim süreci, üstlendiği görevler ve eserleri farklı yönleriyle değerlendirildi.

TYB Genel Başkanı ASBÜ Rektörü Prof. Dr. Musa Kazım Arıcan’ın sempozyum açılış konuşmasını sunuyoruz.

Prof.Dr. Musa Kazım Arıcan- Çok değerli Yüksek Kurum Başkanım, Atatürk Kültür Merkez Başkanım, Rektör Yardımcım, Dekanım, çok kıymetli hocalarımız, sevgili öğrenciler; hepinizi

öncelikle hürmetle, muhabbetle selamlıyorum.

Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi İlahiyat Fakültemizin, öyle tahmin ediyorum, İlahiyat Fakültesi adıyla tescillenen ilk faaliyeti ve ilk etkinliği olmuş oluyor. Bu vesileyle fakültemizin yeni adının da hayırlı olmasını diliyorum.

Sayın Dekanımız ifade etti; aslında Abidin Paşa üzerine bir faaliyet yapılmasını, Abidin Paşa adını o dönem aynı zamanda Dekanlığa da bakan Ali Osman Kurt hocamızla konuşmaya başlamıştık. Bu valilik binasını ilk planlayan, aslında öncesinde burada bir kerpiçten bir valilik binası olduğu söyleniyor, belki zaman içerisinde onlar da konuşulacaktır. Bu Ankara taşından bu hale gelmesi, şu anki mevcut valilik binasının teşekkülünü Abidin Paşa’nın yaptığı söyleniyordu, fakat beni asıl bundan önce Abidin Paşa ismi, görev yaptığım Sivas’ta dikkatimi çekiyordu ve şehre damgasını vurmuş bir isimdi. Tabii Çukurova insanıyız, Çukurova çocuğuyuz. Adana’da Abidin Paşa adı çok etkindir, Abidinpaşa semti var, ama bununla beraber Yazarlar Birliği şapkamız dolayısıyla Abidin Paşa’nın dikkatimizi çeken bir yönü, bizim yaklaşık 30 yıla ulaşan Türkiye Yazarlar Birliği’ndeki kök metin okumalarımızdan mesnevi okumamız yapılıyor ve Abidin Paşa’nın mesnevi şarihi olduğunu biliyordum, Abidin Paşa’nın bu yönü çok bilinmiyordu.

Geçen yıl tam da bu aylarda, 30 Mayıs’tı, tabii Selçuk hocam da Dekanlık görevini devralınca, hocam böyle bizim bir niyetimiz vardı, bir düşüncemiz vardı, Ali Osman hocamla konuşuyorduk. Sağ olsun, hocam da hemen hızlandırdı, Vali Beyle de görüştü. Vali Beyin de tabii bizde böyle bir şeyi var, Abidin Paşa’nın işte inşa ettiği ve onun hatırası olan bina, Sayın Valimiz üniversitemize tabii kendi özgür iradesiyle teslim ettiği bir binada da ilahiyat fakültemizin hizmet veriyor olması, bu isme bir vefayı gerektiriyordu. Sayın Valimiz ifade ettiler, tabii vefa çok önemli, yani teşekkür ederseniz gerçekten değerimiz artar, vefa gösterirseniz daha fazla kabul görürsünüz. Yüce Allah da öyle buyuruyor; şükrederseniz, ben size nimetlerimi arttırırım diyor. Hakikaten o kadar basit, o kadar ucuz, o kadar şeysiz bir şey ki vefa göstermek, teşekkür etmek, şükretmek, bunu yapmamız gerekiyordu. Belki bizi bekliyordu Abidin Paşa, şu ana kadar Abidin Paşa bir semt adı olmaktan öteye geçmedi belki. Bu valilik binasını yaptıranın Abidin Paşa olduğu bile çok bilinmiyordu. Ama biz şöyle bir bileşen oluşturduk: Tabii valilik binasında şu an ilahiyat fakültesi olması birkaç açıdan da önemli, ben her şeyden önce üniversitemizin, Sosyal Bilimler Üniversitesi, ülkemizin tematik bir şehir üniversitesi olarak ilk olması dolayısıyla, Abidin Paşa’nın da eserlerine baktığımızda, çalışmalarına baktığımızda aslında tam anlamıyla bir sosyal bilimci. Sosyal bilimin her alanında eserleri var, sosyolojik tahliller içeren, toplumsal sorunları dile getirdiği, tahliller yaptığı, dille ilgili, dini meseleler, Arapçayla ilgili, işte mesnevi şerhi, kaside-i bürde şerhi, borsaya ilişkin ki o dönemlerde çok-çok belki de müstesna bir iş. Tabii çok güzel burada sunumlar var, ben biraz onlara da baktım, çok kıymetli, çok değerli.

Mesela 6 Şubat depremini yaşadık ülkemizde, çok büyük bir yıkım, katastrofik bir yıkım dediğimiz tarihte eşi-benzeri olmayan yıkımlardan bir tanesi. Dünyada bunun bir örneğini 1755 Lizbon depreminde görüyoruz. Lizbon depremi sonrasında Voltaire’nin şiiri var, felsefi yazılar var. Mesela burada bir hocamız sunum yapacak, Abidin Paşa’nın depremle ilgili şiirleri var. Mesela çok dikkat çekici, enteresan, Sakız Adası depremiyle ilgili şiirleri. Edip bir insan, mütefekkir bir insan, gerçek anlamıyla bir münevver ve mütefekkir, entelektüel bir insan. Dolayısıyla sosyal bilimler bağlamında aslında tam bizim üniversitemizin kesiştiği bir noktada. Tabii bizim ilahiyat fakültesinin, şu an Abidin Paşa’nın son halini verdiği binada bulunuyor olması özellikle İslam bilimlerinin, İslam dünyasının sorunlarına eğilmesi anlamında Abidin Paşa’yla çok anlamlı bir ilişkisi olduğunu düşünüyorum. Bu anlamıyla aslında şunu da görüyoruz: Çok önemli bir devlet adamı, bürokrat, büyük hizmetler yapmış, çok büyük şehirlerimizde kalıcı eserler ortaya koymuş, ama herhalde ona bu özelliğini katan, onun bilim yönü olsa gerek, ilim adamı vasfı olsa gerek. Gerçekten ilmin ne kadar şerefli olduğunu, ilme hizmet edenin aradan ne kadar zaman geçse de, yüzyıllar geçse de, o insanı yücelttiğini görüyoruz. Belki Abidin Paşa çok uzun süre unutulmuştur, Abidin Paşa’yla ilgili ilk panel geçen yıl yapıldı, belki de Abidin Paşa’yla ilgili yapılan ilk sempozyum da bu. Devamı gelecek, gelmesi de gerekiyor. Belki de onun mesnevi şerhi, kaside-i bürde şerhi, diğer konulara ilişkin sempozyumlar devam ettirilmeli diye düşünüyorum, özellikle dile ilişkin.

Tabii şunu görüyoruz: Abdülhamid Han dönemi bürokratlarından, devlet adamlarından, Sayın Valim de ifade etti, insan yetiştirmemizdeki aslında gözden geçireceğimiz bir husus var, ne kadar yetkin insan yetiştirmişiz. Beş dil biliyor, beş dili sadece bilmiyor, bunlarla ilgili yazıp-çizebiliyor. İlmi yönü var ve gerçekten yenilikçi ve girişimci bir insan, Ankara’yı Ankara yapan insan. Az önce söylediğim Sivas, Adan gibi illerimize mührünü vurmuş bir insan. Dolayısıyla insan yetiştirme süreçlerimizi de bu vesileyle gözden geçirmemiz gerekiyor herhalde. Çok erken dönemlerde birkaç dili artık öğretmek, birkaç konuda yetkinliğini, sanat, musiki, spor gibi alanlarda, zanaat gibi bazı alanlarda çocuklarımıza belki bu eğitimleri çok erken dönemlerde kazandırmamız gerekiyor. Dolayısıyla Osmanlı padişahlarını, sultanlarını birçok alanda yetkin insanlar olarak görüyoruz. Şiir yazan insan, edip insanlar, mütefekkir insanlar, fikir kitapları var. Sivas’ta devlet kuran, Kadı Burhâneddin Devletini kuran, Kadı Burhâneddin mesela benim hep dikkatimi çeker, onunla ilgili de benim bir yazım da vardı, bir Kadı Burhâneddin sempozyumu yapılmıştı. Şöyle hayatını incelemiştim, esere gidiyor, fıkıh tahsili yapıyor ve alim bir insan, devlet kuruyor, Timur’la kapışıyor. Biz sadece Yıldırım’ı, Ankara’da işte Yıldırım’la Timur’un savaş yaptığını zannediyoruz Hüseyin hocam, Kadı Burhâneddin de Timur’la savaşıyor, Timur’un yenemediği adam, öyle de bir adam. Çok güçlü bir adam, bakıyorsunuz bu gücü ilimden geliyor, ilim sahibi olmasından geliyor ve Türkçe ilk divan sahibi ve sürekli ediplerle, ilim insanlarıyla iç içe. Dolayısıyla aslında yöneticilerimize, bürokratlarımıza buradan da çok önemli mesajlar aslında çıkıyor. İlimle, edebiyatla, kültürle iç içe olmayı aslında göz ardı etmemek gerekiyor. Buradan belki işte yeni insan modelimizi de ele almamız gerekiyor. Burada gerçekten birbirinden kıymetli sunumlar var, bu bir başlangıç, ben inşallah bunun bir geleneğe dönüşmesini, artık ilahiyat fakültemizin bunu üstlenip, deruhte edip bundan sonra belli periyotlarla, 2 yılda bir belki güncellemesi gerekiyor. Sayın Valimizin söylediği o konağa belki de bir girişim yapıp üniversitemizin iş birliğinde orayı yürütmek, daha orayı canlı kılmak, hayat dolu kılmak belki gerekecek. O konuda aslında daha önce bir konuştuk, yerel yönetimle onu da görüşüp bunu da sürdürmemiz gerekiyor.

Ben tekrar ilahiyat fakültesine, Dekanımız başta olmak üzere emeği geçen tüm çalışma ekibine, hocalarımıza, dekan yardımcılarımıza, asistan arkadaşlarımıza şükranlarımı sunuyorum.

Tabii bize her zaman faaliyetlerimize destek olan Sayın Valimiz, gerçekten çok naif bir insan. Şu an burada değiller, ama Sayın Valimizle 2 yıldır yürüttüğümüz Türkiye Yazarlar Birliği olarak Bilge Yazarlar Projemiz var, 9 ve 10’uncu sınıflar, liselerle yürütülüyor, 500 öğrenci katılıyor bu yılkine. Az önce onu konuşuyorduk Sayın Valimizle, dün dedi filiz grubu geldi ve şiirler yazmışlar. Geçen yılki öğrenciler fidan, hece, filiz, yani deneme, şiir, hikâyeler bütününde eserler verdiler. Sayın Valimiz de çok mütevazı, çok sessiz-sedasız aslında büyük işler yapıyor. Öyle tahmin ediyorum ki bu gençlerin gelecekte büyük eserler verdiğinde adını duyacağız, ama bunları bu yöne teşvik eden, destekleyenlerin belki işte Sayın Valimiz oldu, belki işte arka plandaki o güç çok bilinmeyecek, ama biraz da işte idarecilik de budur, liderlik budur diye düşünüyorum.

Yüksek Kurumumuz sağ olsunlar, Yüksel hocam gerçekten akademisyen kimliğiyle de kuruma büyük bir zenginlik kattı ve her zaman akademik faaliyetlere destek oluyorlar. Üniversitelerimize her zaman zaten iş birliklerinde destekleri var, biz şükranlarımızı sunuyoruz.

Atatürk Kültür Başkanımız, zaten projelerden bahsetti, ben de o arada Sayın Başkanıma dedim ki; Zeki Başkan çok güzel bahsediyor, işte Yunus yılı dolayısıyla işte şu kitaplar yazıldı, birkaç dile çevrildi, devlet adamları ve bilim insanları 40 isim var, dedim ki ya biz, Başkanım ben dördüncü dönem mi bu Bilim Kurulu üyesiyim ve bizim kolun da faaliyeti bu, tabii iftihar ediyoruz. Sağ olsunlar tabii Bilim Kurulunda olmak yetmiyor, kollarda olmak yetmiyor, bunun hayata geçmesi çok önemli. Sağ olsunlar, önceki Başkanımız Muhammet Bey de, Yüksel Bey de kollardaki bu faaliyetleri hep hayata geçirdiler. Çok özgün bir proje, masallar çok özgün. Tabii Başkanım dile getirdi, ama ona kısaca ben de dile getirmek istiyorum, mesela Yunus’u, uzmanına yazılıyor, ama 15-25 aralığı, yani pedagojik tarafı da aslında bu dil yakalanmaya çalışılıyor ve dünyadaki yaklaşık şu an kaç dil oldu, Yunus 10 dile çevrildi, bu çok muazzam bir aslında proje, çaba. Biz de her zaman destekleri için şükranlarımızı sunuyoruz.

Tabii kırmayıp bu zor zamanlarda, bu sempozyuma il dışından da iştirak eden hocalarımıza, katkı veren, destek veren tüm akademisyen arkadaşlarımıza, sahadan olan dostlarımıza, gazeteci arkadaşlar var, öğretmen arkadaşlarımız var, şükranlarımızı sunuyoruz.

Ben çok bereketli, verimli bir sempozyum olacağına inanıyorum.

Hepinize hürmetler, saygılar sunuyorum.

 

----- / -----

 

 

 

 

Bu haber toplam 340 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim