• İstanbul 15 °C
  • Ankara 7 °C
  • İzmir 17 °C
  • Konya 9 °C
  • Sakarya 14 °C
  • Şanlıurfa 19 °C
  • Trabzon 14 °C
  • Gaziantep 15 °C
  • Bolu 7 °C
  • Bursa 15 °C

Cahilin Okumuşundan Korkmalı İnsan!.. -2

M. Ali ABAKAY

Her zaman sabırla yoğrulu olan kimliğinde Eyyubça davranan halk, artık tahammülün sınırlarını zorlayan ve geçmişe hasret duyanların babalarının saltanatını sürdürme anlayışı, gittikçe değişimler içinde olan toplumda anlayışla karşılanmaktan uzaktır. Belki edebiyatta, sanatta, müzikte kendisini iyi yetiştirmiş olanların yetiştirilme tarzı gereği tepkileri olabilir.

Bu  tepkiler, kendi fildişi sırça saraylarında rahatsızlıklar oluşturabilir. Halka rağmen halk adına yola çıkanların artık bilmeleri gereken şu olmalıdır: Toplumda ayrıcalıklı yaşama yerine vatandaş gibi yaşayın, sanatınızı yine icra edin, halkın beklentilerine kulak tıkamayın, akrep misali su ortasında iğnelerinizle halkı tehdid etme alışkanlığınızdan vaz geçin ve her çağdaş toplumda olduğu gibi ilgi alanınızda ustalaşın.

Bizim beyler, bu teklife sıcak bakmaz. Zannederler ki dünya kendi etraflarında dönmektedir. Onlar olmazsa bu ülke, bulunduğu konumundan gittikçe uzaklaşır. merak etmesinler, onların varlığıdır, bu ülkeyi uzun zamandır, sıkıntılara gark eden meseleler.

İnsanımızı diline dolayarak, onu aşağılayarak, kendisiyle maytap (!) geçenler, halk adına yola çıkan, halkı aydınlatmayı görev bilmiş, bununla yükümlü ve bu sorumlulukla sanatını icra edenler, bir bakmaktasınız ki kendilerine iğne batırıldığında çuvaldız stoku yaptıkları için top yekûn saldırıya geçerek, kimi kaleleri daha önce aldıkları için tecrübelerini konuşturmaya çalışır, basında önce zemin oluşturur, daha sonra sesli ve görsel medyada atağa kalkarlar.

İşin garibi haklı iken haksız konuma itilenlerin halktan birileri olmakla suçlanmaları, kendisini insan bilenleri üzmektedir.

İcra ettikleri sanattan halkın anlamadığı yalanını ileri sürenler, yaptıklarının ancak aydın-elit tabaka tarafından anlaşılacağını ifadeleridir. Eğer halk bundan anlamıyorsa problem yok, size üç-dört salon verilsin ve orada sizin dilinizden anlayanlara ne sergilerseniz sergileyin, sunun, oynayın. Buna itirazı olanlar, sanatın insan damarlarından biri olduğunu haykırır ve hayat damarlarından biri olan sanatın (!) ortadan kalkmasıyla toplumun karşı karşıya kalacağı zorluklardan dem vururlar. Bir türlü halkın neyi, nasıl kaybedeceğini ispatlama yeteneğine sahip olmazlar.

Bir dönem "Halk Evleri" ismi altında mevcut sistemin ideologu kesilenler, arada geçen üç kuşağın içind ebulunduğu değişimin farkına varmaz, koskoca dünyada ebabilden başka kuş tanımadıklarından kargaya serçe, şahine baykuş, katıra at demeye devam eder gibi, okumuş olmalarına rağmen "Merd-i Kiptî secaat arz ederken sirkatın söyler" derecesinde davranır.

 

***

Bizimkiler, kabul etmez.

Darbuka çalanı bile kendisini toplumun öncüsü sayar, halkı küçümser ve birkaç sinema filminde rol alanlar, hayatlarını ustalıkla anlattıkları halkı yerin dibine geçirmede ustadırlar.

Demokrasiye rağmen azınlık psikolojisiyle hareket ederler:

-Bizim halkımız cahildir, kafası çalışmaz, yüzdesinin çoğu aptaldır, onlar sürü gibidir, onların kendi başlarına karar verme yeteneği söz konusu olmaz, opereti beğenmez, saraydan kız kaçırmayı seyretmez, sanattan, edebiyattan, orotoryadan haz etmez, tiyatroya gitmez, heykelleri sevmez, batıya uyumlu değildir. Biz, kazanılmış haklarımızı ebediyen istiyoruz. Biz karanlıklar içinde olanların aydınlık deniz fenerleriyiz. Halk, mitolojiden ne anlar, Zeus’tan, Artemis’ten, Apollon’dan, Platon’dan, Socratess’ten, Durkheim’den, Zola’dan,  Fiyodr Mihayloviç Dostoyevski’den ne anlar? Biz, bu gidişle yok oluruz, tükeniriz, nerede bizim o eski ihtişamlı günlerimiz?

Evet, bu satırları kaleme alan halkın içinden gelmiş, ne annesi ne babası okula gitme imkânı bulan, Türkçe’yi ilkokulu bitirince konuşmaya başlamış, övünülen English-London dilini öğrenmiş, kendince eserler kaleme alan ve tiyatro oyunlarını yazmış, romanları bulunan, şiirleri seslendirilen, birkaç kez ödülle taltif edilmiş halk çocuğu olarak, okumuş cahillerden çektiğimizi, kimseden çekmediğimizi belirtmek istiyorum.

Bu topraklarda doğmuş, büyümüş, yaşayan kişilerin bu toprakların tarihine yabancı bırakıldığını, örfüne, an’anaesine düşman kılındığını, inancına muhalif yetiştirildiğini, kendi içinden çıktığı toplumu beğenmeyen, milletini aşağılayan, kendisinden başkasını adeta insan görmekten uzak olanları, suyun ortasında kuyruğundaki zehirli iğne ile tehdid eden akrebe benzetme özgürlüğümüzü demokrasinin kemâle doğru giden çağımızın bu döneminde dile getirmek suç mudur?

Bizi halk çocuğu bilenlerin cehaleti çektikleri sinema eserlerinde belli değil miydi, uzun zaman? Köyden getirdikleri genç kızları hor görenler,  saçını, başını, elbisesini değiştirip çağdaş kıldıklarında filmin sonunda ya kızlar kötü yollara düşürülür  ya  da büyük şehirlerde kaybettirilir veya kendilerinden daha cevval çıkınca takdir edilirken,  amaç neydi? Ya fakir gençlerin dramı, nasıl işlenirdi, sinemada? Sadece sinema mı? Sinema dışında anlatacaklarımız roman olur. Biz romandan çok hikâyesini anlatmaya çalıştık.

***

   

Halkın nabzına göre şerbet sunanların halka çektirdiklerinin belgeleri ve bilgileri gün ışığına yeni yeni çıktığı zamanda, işlenenlere göre, halkın insan yerine konulmadığına birer işaret değil midir?  Şimdi düşeni fazla eleştirme, akla “Düşene hep vurulur” sözünü getirdiği için başka konulara girmeyi istemiyoruz.

Halkın içinden gelen biri olarak insaf ölçülerinde tenkidimizi yaparken, vicdanımızın sesini dinliyoruz. Anlatılacak çok şey vardır ki akla-hafsalaya sığmaz. Zaten basında yer alan kimi bilgiler, açıklamalar dün neyin nasıl yapıldığını ortaya koymaktadır.

***

Sözün özü, okumuş cahillerden sakınmak lazımdır. Halk çocuklarını küçümseyen aristokrat tebanın varislerini anladık, buna söylenecek sözümüz yok. Halkın içinden gelenlerin okuduktan sonra kendi insanını benimsememesine ne buyrulur?

***

Hayata bakarken at gözlüğünden başka gözlüğü kabul etmeyen, erkekliğe leke sürmeyen bu anlayış, zamanla tükenişe doğru yol alırken, yalnızlığın vermiş olduğu sıkıntıyla beraberinde bazılarını da sürüklemek istemektedir.

Cahilin okumuş olanından çektiğimiz sıkıntılar, son yetmiş-seksen yılın çözüm bekleyen birikmiş meselerinden anlaşılmıyor mu?

***

Çık işin içinden, şimdi. Kendi geçmişini bilmeyenin, kendi kaynaklarına yabancı kılınanın, kendi özünü inkar edenin kendi kendisini kutsayarak, aydın-münevver-entelektuel etiketiyle hareket ederken, “Cahilin Okumuşundan Korkmalı İnsan!.. “ başlığı yerine uygun ifade midir?

18.05.2012
Bu yazı toplam 1318 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim