Cinayet ve Tecavüz Pazarlamacılarının Timsah Gözyaşları

S. Cenap BAYDAR

Bir genç kızın hunharca katledilmesinden sonra toplumda oluşan tepki, sosyal medya denen megafonun da yardımıyla kelimelere dökülünce, ortalama insanımızın bilgi seviyesi, yorum kabiliyeti, kavrayış kalitesi, manipülasyona açıklığı ve vardığı garip sonuçlar ortaya serilmiş oldu.
Çok hazin bir tabloydu karşımızdaki. 
Toplumun neredeyse her kesiminde oluşan infialin bir tsunami misali yükseldiğini gören “profesyoneller”, bu durumdan yeni satış-pazarlama stratejileri ürettiler.
Hemen her şarkısında gizli yahut açık cinsellik mesajları veren, tecavüzü estetize edip, tacizi normalleştirip, isterik iç çekmeler eşliğinde dinleyici kitlesine sunan pop yıldızlarının, sanki bu işteki günahlarını örtebilirmiş gibi siyah elbiselere bürünüp sözüm ona toplumsal tepkiye iştirak ettiklerini gördük mesela.
Tecavüzü ifade eden küfür kelimesini, adeta bir edat gibi her cümlesinde geçirmeden konuşamayan gençlerin internet sayfalarında o küfürlü cümleleriyle tecavüze tepki(!) verdiğini gördük! Bu rezil küfrün günlük konuşma dilinde kendine bu kadar sağlam yer bulabilmesindeki fecaat yetmezmiş gibi bir de gazetelerine o küfrü isim olarak verilebilenlerin, katledilen masum kızcağızın ardından döktükleri timsah gözyaşlarını gördük. 
Katil zanlısına avukat vermeyeceğini söyleyen baro gördük mesela! Sanki avukatlar sadece masumları savunurmuş gibi, sanki hırsızın, çocuk tacizcisinin, tecavüzcünün, devleti soyan bürokratın avukatı olmayı reddederlermiş gibi, işlenen suçtan bağımsız olarak her ferdin kendini savunma hakkı olduğu ilkesi okullarında onlara öğretilmemiş gibi vıcık vıcık bir mürailik gösterisi izledik.
Katile işkenceyi savunan sosyal medya “fenomenleri” gördük meselâ! İşkence yapanın o katilden farkının kalmayacağını kavrayamayan az gelişmiş beyinler! Katil zanlısına yardım ettiği gerekçesiyle tutuklanan başka bir zanlının cezaevinde mahkûmlarca tecavüze uğrayıp işkence görmüş olmasını vahşi sevinç çığlıklarıyla karşıladılar. Hâlbuki daha ne suçu tespit edilmişti bir mahkemece, ne cezası. 
Acımasızca katledilen talihsiz kızın cenazesini taşıyan erkekleri nefretle uzaklaştırıp, cenazesini kıldıran hocaya bile “öldüren de sizsiniz, cenaze namazını kıldıran da” diye tepki gösteren, insanlığın yarısını, psikopat bir katilin işlediği cinayetten sorumlu tutan kadınlar gördük. 
Türk filmlerinde en tiksinti veren sahnelerin oyuncusu tecavüzcü Coşkun’un, gazozlarına ilaç atarak uyuttuğu genç kızlara tecavüz eden Nuri Alço’nun sempati figürleri yapıldığına şahit olduk. Onları televizyonlara çıkartıp sembolleştirdikleri fiillerin reklamlarını yapanlar, belki bir parçası oldukları cinayete en çok tepki verenlerdi.
Müstehcenlikte sınır tanımayan “Ankaralı” türkücülerin pespayeliklerinin, ilkel ve kaba espri anlayışlarının ve ürettikleri iptidai pavyon müziğinin ulusal çapta müşteri bulduğuna şahitlik ettik. Aile birliğinin ilk adımı olan düğünlerde bile onların, aile müessesinin altını oyan müptezel şarkılarının çalınıp söylendiğini işittik.
Medeniyet krizi, insanımızın bütün ahlaki frenlerini patlatmış gibi görünüyor.  
Cinsellik satıyor, para getiriyor ve bu hücrelerimize kadar benimsediğimiz kapitalist düzende para getiren her iş makbul sayılıyor. Bunlar toplumun bir kısmının bilinçaltına tecavüz fikrini “eken” işler olsa bile.
Piyasacı gözlüğünü takıp, “ne yapalım efendim, talep arzı getiriyor” diyenler yalan söylüyorlar çünkü bu konuda “arz” talebi oluşturan ve tedricen arttıran bir unsur.
Peki, ne yapmak lazım? Toplumsal bir şuur oluşturmak için siyah kıyafetlerle mi gezelim, paneller mi düzenleyelim, şarkılar söyleyip dans mı edelim, sosyal medyada daha çok taciz hikâyesi mi anlatalım? Erkeklerin mini etek giyip çektirdikleri fotoğrafları paylaştıkları bir kampanya mı düzenleyelim?
İnfiale yol açan cinayetten sonra yapıldığını müşahede ettiğimiz bu tür girişimlerin bir işe yaramayacağı, hatta faydadan çok zararı olacağı kanaatindeyim.
Daha da ötesi tüm bu “tantananın” bizzat kendisinin, iyi satılan bir “meta” olarak kullanıldığını düşünüyorum. Bu tantanaya iştirak etmenin de satışları arttırmaktan başka bir işe yaradığına inanmıyorum. Velev ki iyi niyetlere olsun.
Hiçbir etik sınırı olmayan kapitalist endüstri, içimizde uyanan müthiş infiali, katledilen masum genç bir kıza karşı hissettiğimiz derin acıma hissini, ailesi ile paylaştığımız büyük acıyı istismar etti. 
Toplumda yükselen yoğun his dalgasını mahir bir sörfçü gibi kullananlar, kendilerini bu dalga üzerinde taşıttılar. Hatta o büyük öfkeyi, sevmediklerini ezmek için yönlendirdiler. Hâlbuki o cinayetin temelinde çok harçları vardı. 
Bu ülkenin aklı başında, ahlaklı insanlarının yapması gereken, bütün bu ikiyüzlülüklerin farkına varmak ve –Konfüçyüs’ün dediği gibi- karanlığa sövmek yerine kalkıp bir mum yakmaktır. 

Bu yazı toplam 617 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim