1. Adapazarı?
Ben Adapazarı’nı yabancılardan (İstanbul’dan, İzmir’den Antalya’dan) kaçıp sığındığım ana kucağı gibi görüyorum.
2.Gümrükönü?
Benim anılarımda Gümrükönü, Adapazarı’nın sahtelikle tanzim edilmiş ilk trafik kazasının yapıldığı yerdir. Cevat Adapazarlı ile kaportacı Babaçko bir akşam kafayı bulurlar. Koca Adapazarı’nda hususi taksisi bulunan iki kişidir onlar. Yıl 1946. Bu iki arabayı Gümrükönü’nde burun buruna dayarlar. Bunu trafik kazası diyerek etrafa yayarlar, biz de okullardan sınıf sınıf gelip ‘işte trafik kazası böyle olur’ diyerek ders gördük. Gümrükönü’nün ilk anısı bende böyledir. Bir de açıkta yapılan, şehir meydanında yapılan son idamı orada seyretmiştim, yıl 1954.
3. Gümrükönü turları?
Gümrükönü bayramların yapıldığı, insanların vakit geçirdiği yerdi. Erkek annelerine, erkek babalarına beğendikleri kızları eskiden gençler Gümörükönü’nde tur atarken gösterirlerdi.
4. İbrahimbey Parkı?
Lise ve üniversitede benim vazgeçilmez mekanımdı; Cevat Ayhanlar, Ünsal Oskaylar, Vasfi Altınoklar… bizim buluşup en fazla gezdiğimiz yerdi. Ziraat Bankası önünden Yenicami’ye doğru Çıracılar caddesine kadar olan parktı. Parkın hemen bittiği yerde Emirgan çay bahçesi vardı.
5.Meserret Oteli?
Benim babamın Manastır’dan göçmen olarak geldiğinde ilk iş bulduğu ve çalıştığı yerdi. Yıl 1924. Sahibi İbrahim Türkoğlu’ydu. Benim ailemi için Meserret Oteli, Adapazarı’nda tutulduğu ilk tutamaktır.
6. Adapazarı’nda bayram sabahı?
Hiçbir bayramı mutlu geçirmedim, ta 25-26 yaşıma kadar. Dar gelirli bir ailenin oğlu olduğum için bayramda yeni bir şey giydiğimi hatırlamam. Ve tatillerde ve okul dışında devamlı çalıştığım için kendime ayırdığım vaktim olmamıştır. O yüzden bayram sabahlarını hiç sevmem.
7.Tel Cambazı Abdullah?
Ben 1939 doğumluyum. Benim söylediğim; 1945-55 arasında bayram yeri bugünkü yıkılan vilayet binasının yerinde, yani şimdi kent meydanı denilen yerde kurulurdu. Onun arka tarafında ise bugünkü katlı Pazar yerinin bulunduğu yerde de bir bahçe gibi bir yer cardı. Cambaz Abdullah orada gösteri yapardı. Beş kuruş verip seyrederdim. İpin üzerinde yürürdü. Onu taklit için evde sandalyelere iki çıta koyup yürümeye kalktım, çıta kırılıp düşünce, annem de kırılan çıtanın kalanıyla beni bir temiz dövmüştü.
8. Orhan Camii?
Yıl 1956-50 arası. Orhan Camii benim ilk Kur’an Kursu’na gittiğim yerdi. Yarısına kadar da hatim indirmiştim. Hocamız Şaban Hafızdı, orada beni en çok etkileyen Ramazan akşamlarında Şemsi Hocanın konuşmalarıydı. Hukukçuydu. Avukatlığı ’bana yalan söylemek yakışmıyor’ diye bırakmıştı.
9. Cevdet Hoca?
Ben kendisiyle lise çağlarımda ve üniversite öğrenciliğimin başlarında Bulvardaki Şen işhanın altındaki Atlantik Kitabevinde tanışmıştım. Sık sık da Oehan Camii avlusunda teravih sonrasında fırsat buldukça konuşurduk. Çok ciddi ve efendi bir adamdı. Kesinlikle de kimsenin hakkına tecavüz etmekten hoşlanmazdı. Çok muntazam ve güzel giyinir ve günlük gazeteleri, basını muhakkak takip ederdi. Hiç unutmam Yeni Sabah ve Son Posta okurdu.
10. Cevat Adapazarlı?
Kimseyle münasebeti olmazdı. Kızı Eldebiran vardı. Cevat Adapazarlı’nın bir paytonu vardı. Eldebiran, Cumartesileri paytona biner, Çark caddesinin bir başından Sakarya Köprüsüne kadar erkek kovboylar gibi kamçıyı şaklata şaklata giderdi. O devir Cevat Adapazarlı, iktidarın temsilcisiydi. Cenazesinde 50-60 kişi bile yoktu, valla yoktu. Raşit ağbiyle (Abasıyanık) gittik uğradık, oradan biliyorum.
11. Ahmet Faik Abasıyanık?
Yıl 1947-48. İlkokulu bitirmemiştim. Bir milletvekili görmek istedik. Abasıyanıkların bugünkü Sait Faik sokaktaki, şimdi müze olan konaklarının bahçesine gittik. Etrafta tahta perde vardı. O tahta perde aralıklarından baktık, bahçede bir masanın etrafında oturan beyaz gömlekli önündeki bastona dayanmış beyaz saçlı bir adam gördük. Önünde de nargilesi vardı. Ahmet Faik Abasıyanık oydu. O dönemde CHP Kocaeli milletvekiliydi. Tek hatırladığım görüntü o.
12. Sait Faik Abasıyanık?
Sait Faik’e Adapazarlı demek için bin şahit ister; kendisi devamlı Burgazadası’nda annesiyle birlikte otururdu. Haydarpaşa Lisesi’nde okuduğum sırada (yıl 1954), Adapazarı tren istasyonunda, o zaman Hukuk Fakültesinde okuyan Doğan Akın ağbi ile duruyorduk, Sait Faik geldi, üçüncü mevki bileti aldı. Doğan ağbi yanına yaklaştı, ‘sayın yazarım.’ diye bir girişten sonra ‘niye ikinci mevkide değil de üçüncü mevkide gidiyorsunuz?’ diye sordu, verdiği cevap şuydu: ‘Benim malzemem üçüncü mevkidedir. Hikayelerimin kahramanlarını ve mevzularını üçüncü mevkide bulurum!’
13. Kerim Korcan?
Ben Kerim Korcan’ı yazar olmadan önce, 1946-47 yıllarında Pirinç Pazarı’nda dökümcü dükkanı vardı, oradan hatırlarım. Nedeni de, çocukken bize ‘bak bu komünist, hapisten yeni çıktı’ diye gösterirlerdi. Sonra Galata Köprüsü’nün başında açık kitap sergisinde kitap satarken ismen tanıştık. Necati Mert’in dükkanına gelip giderken ilişkimiz daha da ilerledi. Evimde de birkaç kez kalmışlığı vardır. Son derece dürüst, son derece merhametli, hiçbir zaman kendisiyle öğünmeyen mütevazı alçak gönüllü bir insandı. Kravat görmekten de nefret ederdi.
14. Faik Baysal?
Ben Faik beyle, her ne kadar Necati Mert’in orada tanıştıysam da, daha sonraları yakınlığımız çok daha ilerledi. Hatta Kültür Bakanlığının Artun Ünsal’a çevirttiği, onun hayatı hakkındaki filmde yer ve mekan danışmanlığını ben yapmıştım. Faik bey tam bir İstanbul efendisiydi. Çok temiz ve düzgün giyinir, ilk romanı ‘Sarduvan’ 1944’te basılmıştı. Onun beyaz kapak üzerine kırmızı yazılı ‘Sarduvan’ını Sahaflardan almıştım, buraya geldiğinde göstermiştim, çok sevinip almıştı benden.
15. Necati Mert?
Necati benim, -şöyle diyeyim- ağrıyan dişim kadar çok sevdiğim ama tahammül edemediğim arkadaşımdır. Ben onu ilk tanıdığımda fotoğrafçı babası Mustafa Mert’in fotoğraf makinesini boynuna takarak Atatürk Parkında öğrenci fotoğrafları çektiği zamanlardır. Kişilik olarak; yaşantısının katı prensipleri olmasına rağmen, düşünce ve ideolojilerinde dalgalanmalar vardır. Necati’nin eğer yazar üslubunu benzetmek gerekirse, daha çok adaşı olan Necati Cumalı’nın üslup ve karakterlerine benzetirim. Onu kızdırsa bile en iyi kitabı olarak her zaman ‘Bir Bir Değilken’ adıyla yazdığı çocuk masal kitabını beğenirim.
16. ‘İki Portakal’?
Rivayet olunur ki, İki Portakal hikayesinde Necati Mert, benim hayatımdan alıntılar koymuştur.
17. Sadık Canlı?
Benim için Sadık Canlı, en saf ve en dürüst, inanç sahibi bir Müslüman’dır.
18. Uzunçarşı?
Erdal diye bir arkadaşım vardı, Fransa’ya ihraç edilen Atatürk resimlerini karakalem yapan, Yalova’nın ilk kaymakamı olan, Uğur Dündar’la birlikte ilk tv haber birimini kuran Erdal Erden. Onunla beraber çocuk arabasından bozma araba içinde Uzunçarşı’da ikimiz domates, karpuz, limon vs. satardık. Uzunçarşı’dakiler bizi o yıllardan tanır. Yıl: 1948-55 arası. Uzunçarşı Adapazarı için, meşhur sosyalist düzende köycülükten şehre geçmenin tek örneğidir. Adapazarı ticaretinin gelişiminin sembolüdür.
19. Çark caddesi?
Eski ve gerçek Adapazarlılar için Çark caddesi, Çark’a gitmek için kullanılan mütevazi bir yoldur. Yabacılığın ve yozluğun merkezidir. Hiçbir zaman gerçek Adapzarlıların benimsediği, kabullendiği bir yer değildir. Bugün de dışarıdan gelenlerin ve öğrencilerin Adapazarı sembolü olarak kabullendikleri bir yerdir.
20. Çark Mesire?
Çark Mesire; 1950’lerde olduğu gibi hatırlarım. Koca çarkın döndüğü, tahta masalı bahçelerin bulunduğu, bayramlarda ve anılması gereken günlerde İstanbul’dan saz takımlarının getirildiği konserler verilen bir yer olarak hatırlarım, hatırlamak isterim. Tabii bu hatıralar da Hacıbaba Hurşit’siz olmaz.
21. Mavi Tuna Gazinosu?
Zirai Donatım’ın (deprem sonrası Adliye binasının) bulunduğu yerde Çark deresi kenarında Mavi Tuna Gazinosu vardı. En büyük zevk o zamanlarda (1950’ler, 1955ler) Çark Mesire ‘den sandala binip şarkılarla türkülerle Mavi Tuna Gazinosuna geçmekti.
22. Hacıbaba Lokantası?
Hacıbaba Lokantası’nın bir özelliği vardı. Şehrin burjuvasının, Cevat Adapazarlıların, Ali Pakerlerin, Doktor Muammer Günerlerin, Hasan Ermanların, dayım Demir Ali Dileklerin… belirli bir salon yapısıyla halktan ayrıldığı, halkın da diğer bölümde yemek yiyip içki içtiği bir lokantaydı. Sınıfsal ayrıma dayanan bir lokantaydı. Dayım hariç burjuva dediğimiz adamların hepsi de Cumhuriyet Halk Partiliydi üstelik.
23 Asmaaltı?
Uzunçarşı’nın arka tarafında üzüm asmalarıyla kaplanmış bir kahvehane vardı. Sakarya politikası 1960’a kadar oradan yürütülürdü.
24. Hanaltı?
Bugün Atatürk Parkı’nda Burger King, Cumhuriyet Sucukcusu vs.nin olduğu yerde 1965’lere kadar süren bir Hanlatı vardı. Ön tarafta gazeteci Ahmet Sarı vardı, Adapazarı’nın tek gazete bayiiydi. Tam girişte köşede de Uçanların kırtasiye mağazası vardı, Mehmet Cavit’e rakiptiler. Onun karşısında Behçet Deryaoğlu’nun babasının şarap dükkanı vardı. Behçet’i ‘Çorbacı Eşref’in oğlu Sarhoş Behçet’ diye çok kızdırırlardı. O arada Kazım Yılmaz’ın babası Mehmet Nuri beyin oteli vardı. Foto Artan’ın oraya çıkardık oradan da.
25. Direkli Çarşı?
Ankara caddesinin Uzunçarşı başından diğer uçtaki Soğanpazarı başına kadar, genelde lokantacıların bulunduğu bir caddeydi. Ahmet Aslan’ın av malzemeleri ve beyaz eşya satan dükkanı, sonra Geyikli Lokantası, sonra köşeyi kapsayan Babaçko’nun araba dükkanı. Arada hep lokantalar vardı. Tam karşıda çinili noter vardı, Taşözlerin orada. Karşısı da lokantaydı. Türkiye Barolar Birliği Genel Kurulu Toplantısı yapıldıktan sonra, 1971 filan, bütün Türkiye’den gelen avukatları, orada Direkli Çarşıdaki lokantalara götürmüştük yemeğe. Orhan Apaydın, üç dört yıl sonra beni gördüğünde, kalkıp herkesin duyacağı sesle, ‘Oooo, hoş geldin, Türkiye’nin tek lokantacılar caddesi olan şehrinin çocuğu’ demişti bana.
26. Karaosman?
Hubermann’ın köy ekonomisinden şehirleşmeye geçişteki ağa sembollerini temsil eden kişidir benim için Karaosman.
27. Aynalıkavak Çarşısı?
Kapalıçarşının arka tarafındaki çarşının adıdır. Orası Adapazarı’nda geleneği temsil ederdi.
28. Pirinç Pazarı?
Orta camiiyle Tozlu camiinin arasındaki küçük çarşının adı. Sezer Sezin’in oynadığı ‘Vurun Kahpeye’ filminin 1951’deki çarşı sahneleri Pirinç pazarı ve Uzunçarşının başında çekilmişti.
29.Orta Camii
Ahşap, kenarında tarihi çeşmesi olan, iki katlı bir esnaf camisi olarak hatırlarım.
30.Tozlu Camii?
Adapazarı’nda yapılan ilk modern camii; daha doğrusu camiye benzemeyen camiiydi. Halka soğuktu, pek de dolmazdı zaten.
31. Ağa Camii?
Doğrusunu söylemek gerekirse Ağa Camii bir zamanlar gerçekten Süleymancılar cemaatinin ağırlıkla devam ettiği ve Adapazarı’nın en temiz en bakımlı camisiydi. Her hafta baştan aşağıya siler yıkarlardı.
32. Kömür Pazarı?
Bekli de dünyada Adapazarı’nın adının dünyada konuşulduğu tek yer. Ernest Hemingway’ın İstiklal Harbi anılarında İstanbul’a gelip yakın bir kasabadaki Rum ve Ermeni gölünü anlattığı ve orada tasvir ettiği meydan Kömür Pazarıydı.
33. Karaağaçdibi-Yenicami kavgaları?
Oooo, benim en çok dayak yediğim kavgalardır onlar. Yenicami yani Boşnak mahallesiyle Tatar mahallesi bir olur, Tekeler-Ozanlar mahallesinin göçmen çocuklarına sopa atarlardı. Bizim ev de Kömür Pazarı’ndaydı. Kömür Pazarı’nda Tan sonra Erman Sineması olan yerin arkasındaydı. Anlamsız konularda kavga edilirdi. Maç sonucuna göre, düğündeki kıza kim baktı gibi konularda çıkardı kavga. Genellikle Yenicamililer döverdi.
34. Kilise?
Benim okulumdu. 1957 depremine kadar kilise binası ayaktaydı. 1951 yılında ben Cumhuriyet İlkokulu’ndan mezun oldum, kilisenin kendi binası okulumuzdu, resmen kilise odaları sınıfımızdı.
35. Hürrem Erma?
Ben Hürrem Erman’ı avukat olduktan sonra bir miras meselesini görüşmek üzere İstanbul’daki bürosunda tanıdım. Adapazarı’yla pek alakası olmayan, aydın görüşlü, efendi ve rahat bir adamdı. Türk sinemacılığında ilk şirket şeklinde çalışan bir film biriminin kurucusuydu.
36 Dr. Nuri Bayar?
Doktor Nuri Bayar benim Nuri ağbimdi, kardeşi Suat’la aynı sınıfta okumuştum. Yoğurtçu Nazmi’nin oğluydu, Priştina Arnavutuydu. Ve Adapazarı’nı çok seven, politikayı da hiç bir zaman bölücü kafayla yapmayan, insancıl bir adamdı.
37. Cevat Ayhan?
Cevat Ayhan benim ortaokuldan sıra arkadaşımdı. Adapazarı’nı Nuri Bayar’dan sonra, onun kadar seven tek politikacı onu görmüşümdür. Ortaokul yıllarındayken koyu bir Halk Partisi ve İnönü hayranıydı, hatta onları eleştirdiğim için beni dövmeye kalmıştı. İsmail Yazıcı (sonraki takma soyadıyla Müftüoğlu da) sınıf arkadaşımızdı.
38. Hayretin Uysal?
Mütevazı, candan, insansever, yazar ve çok sevdiğim bir ağbimdir.
39. Hasan Fehmi Güneş?
Hasan Fehmi Güneş, benim yazıhanemden ressam Balaban’ın resimlerini alıp götüren ve hâlâ solcu mu Halk Partili mi, neli olduğunu çözemediğim bir arkadaşımdır. Arifiyeliydi ama fark imtihanlarına Adapazarı Lisesi’ne bize gelmişti.
40. Son soru: Fahri Tuna?
Yıl 1974. Allah rahmet eylesin Naim Sarı diye bir sağlık memuru arkadaşım vardı, ben de belediye meclis üyesiyim, Orhan camiinin hemen önündeki bürosunda münakaşa ediyoruz, mısır somağı gibi ipince bir çocuk belirdi, ‘Naim ağbi, ben geldim’ dedi, ‘Oooo, Fahri hoş geldin, geç arkaya otur’ dedi, elinde tahta bir bavulla üzerinde iple bağlanmış bir seccade vardı. Yatılı okula kayıt olmaya gelmişti. Ö günden beri tanırım. Fahri Tuna benim için, Adapazarı yazarlarının atom karıncasıdır.
Av. Demir Can Dilek
Adapazarı Ortaokulu-1951
(Soldan) Av. Demir Can Dilek, Prof.Dr. Ünsal Oskay,
Dr. Basri Altınok
Meserret Oteli- Oğuz Abasıyanık Arşivi
Adapazarı Ortaokulu (Ayhan Zeren Arşivi)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.