• İstanbul 16 °C
  • Ankara 15 °C
  • İzmir 20 °C
  • Konya 15 °C
  • Sakarya 17 °C
  • Şanlıurfa 21 °C
  • Trabzon 16 °C
  • Gaziantep 19 °C
  • Bolu 13 °C
  • Bursa 19 °C

Diyarbekir Kalesi ve Bol Muhabbet

M. Ali ABAKAY

Şehrimizin sembolü olması gereken Kale, ne yazık ki yanlış tanıtımlar sebebiyle Diyarbekir Karpuzu’nun ön plâna çıkarılmasıyla tanıtımdan yana gereken öneme sahip kılınmamıştır. Bu sebeple “karpuz” denince “Diyarbekir” akla gelir. Bu yanlış tanıtımın turizmin önünü tıkatttığını belkirmeye gerek var mı?

“Turizm “denince mi Diyarbekir Kalesi onarımdan geçecek, ömrü uzatılacaktır? Biz, bu konuda onlarca kez yazı kaleme almış biri olarak, öncelikle yapılması gerekenlerin yerine getirilmesini talep ettik, sonradan turizm düşünülmelidir anlayışını savunduk. Ne yazık ki şimdi de şehrin tanıtımında güncel olan Diyarbekir Kalesi, birçok platformda ele alınmasına rağmen, verilmesi gereken önemin zorlamalarla geçici olduğunu belirtmek istiyoruz.

Arada bir arşivimizde bulunan fotoğrafları merak eden dostlarla saatler boytu konuşuruz. Fotoğrafçı olmamakla beraber Diyarbekir Kalesi’ni adım adım fotoğraflamaya çalıştık. Öncelikle yerden, sonra yüksek binalarla minarelerden, oteller derken helikopterle çekimler …

Diyarbekir için sitem dolu sözler almaktayız, uzun zaman. Kimileri kıskançlık temelinde oluşturduğu ön yargılarıyla şehre hizmette kusur işleyip işlemediğimizi sorgulamaktadır. 

Elbette kişi, araştırıyorsa, yayınları sahiplenip bir araya getiriyorsa ve kendince bir arşiv oluşturmuşsa, bu ancak kendi çalışmaları ile yakın çevresinin paylaşımına açıktır. Biz, kimsenin kapısında ne belge isteyen olduk ne kitap dilenen. Bu halimizle elimizde bir araya getirdiğimiz malzeme, neye yorumlanabilir? Sadece şehrimize hizmet edebilmek adına ve ileride düşündüğümüz şekilde bir Şehir Araştırmaları Merkezi’nin kurulmasına ön ayak olma adına, bunca sıkıntıya göğüs gerdik. 

Sadece şehir için çaba harcayan, şehir için çeyrek yüzyılı geride bırakan biri olarak, eleştirilmemiz, bizim yanlış yolda olmadığımızı gösterir. Diyarbekir’de yayınlanan hangi gazete yazı talep etmiş ya da talep bizden gitmişse, bu gazetelerde müstakil kitabı geride bırakan makaleler kaleme almaktan yana bir sıkıntımız olmamıştır. Sadece şehrine dair bir şeyler yapabilme çabası içine girmiş biri olarak, birçok dergiye de verdiğimiz yazılarda Diyarbekir öncelikli olmuştur. Yazdığımız sitelerde bile yazıların çoğunluğu yine şehrimizdir. 

Doğrudur, yazdığımız kitapların sayısı bir elin parmağını geçmemiştir. Tanınmak kitap yayınlamakla olmuş olsaydı, eleştirilerinde haklılık vardı, zevatın. Bizim yayınlanan makalelerimizin sayısı birkaç yüzü çoktan geçti, kitap olarak yayınlansaydı onlarca kitap ortaya çıkardı. Kitap yayınlamama, eksiklik mi? Ticarî düşünmemek, şehrin ismini ranta çevirmemek suç mu? Biz, bunca makaleyi kaleme alırken başkasının düşündüğü hususları aklımızdan geçirmeyi, utanç bildik, şehre hizmete amade olmaktan başka gayemiz olmadı. İkisi bir arada dört kitap yayınlayan biri olarak, çalışmalarımızı kurumlara yayınlattıırp ücretsiz dağıtım yolunu seçtik.

Yaklaşık otuza varan sayıdaki kitabı yayına hazır biri sıfatıyla, ancak basım giderlerini karşılama imkânı bulduğumuzda makûl, herkesin alabileceği bir fiyatla okura hizmet amaçlı kitap çalışmalarımızı takdim edeceğiz.

Bizim kitap fuarlarına katılmamız söz konusu olmadı, hiçbir zaman. Bu ifade, katılmayacağımız anlamında değildir, kitap fuarlarına. 

İleride Diyarbakır Yazarlar Birliği’nin alt yapısı sağlamlaştıırldığında, kendisine ait merkez faaliyete geçip hizmet sunmaya başladığında onlarca senedir yürüttüğümüz çalışmaların meyvesini alacağız.

Diyarbekir Kalesi’ne dair dünü bugüne taşıyan kitap çalışmamızın üzerinden on sene geçti. Yüzlerce gazete ve dergi taranarak, Diyarbekir Kalesi hakkındaki makaleler, Kale’den bahseden kitaplardaki bilgilerle bütünleştirildi. 

Kale onarımı esnasında tahripkâr tadilatlar tespit edilerek, olması gereken ne varsa bir araya getirildi. Yüzlerce fotoğraf karesi ile zenginleştirilen bu kitapta, şehrin ekonomik yapısı ile Kalesi arasındaki bağlantılar kuruldu, eğitim olmak üzere birçok alanda görüşlerimizi özetledik.

Yayınlanmayan bir çalışmadan bahsetmek, havanda su döğmeye benzer. Diyarbakır Kalesi hakkında, kale içindeki eserler husuusnda yalan-yanlış bilgileri sunanlara da eksik bilgilendirmelerde bulunanlara da ayrı bir bölüm ayrıldı.

Şimdi Diyarbekir Kalesi yerine Diyarbakır Surları ifadesini kullananlar halen var, Çin Seddi ile karşılaştıranlar malûm.

Bizim bu hususta bir bölge gazetesinde iki haftayı bulan “Diyarbakır Kalesi” başlıklı Yazı Dizimiz de yayınlandı, 2011’de. 

Sosyal iletişim araçları ile yazdıklarımız ortada, televizyon programlarımız halen unutulmuş değil. Açıkçası sempozyumlarda da sunduğumuz bildiriler, şehir dışında değil. 

Tarihçi değil, tarihçi olduk, fotoğrafçı değiliz, fotoğraflar çektik, mimar değiliz mimarî eserleri biliyoruz, arkeolog olmadık, geri kalan yanımız olmadı gibi.

Bir eğitimci olarak ülke çapında onlarca yazımızı “Şehir Araştırmaları Merkezi” adıyla herkesin uygulayabileceği, gönüllülük esasına dayanan projeye ayırdık. Diyarbekir’de artık gayemiz, “Şehri Araştırmaları Merkezi” kurulduktan sonra sakin, kalan ömrümüzü emekli olarak yaşamaktan başka bir şey değil.

Birileri ya ateşle oynuyor ya bilmeden konuşmaktadır. Bizim kadar çalışan varsa, eleştirileri başımız gözümüz üstüne. Yok, gaye bizim çalışmalarımızı sekteye uğratmak, bir yerlere işaret fişeği çakmak ise, paçamızdan tutup bizi kendinden aşağıya yuvarlamak ise, biz bu şehrin hizmet vereni, tanıtıcısı, bileni, bu şehrin bağrından çıkan biri olarak, kendilerine “Başkasına sırtını dayamadan, kendi çabanla bizim kadar emek harca, çoluk çocuğunun rızkından kes, şehri on üç ilçesiyle yüzlerce köyü ile dolaş, sonradan gel muhabbet edelim.” dememiz mi bekleniyor? Biz, kimseden ne proje aldık ne kimseden finans kaynağı temin ettik… Referansımız ise şehrimize yaptığımız hizmettir. Gerektiğinde üç dille, dört dille de konuşma ve yazma imkânımız var. Yazdıklarımıza bakıldığında ve bizimle konuşulduğunda mütevazzılığımız sebebiyle, “Bu yazıları yazan bu kişi mi? “dedirtecek denli sade, ölçülü, herkesi dost- kardeş bilen, kimseyi incitmeyen yapımız var. Fakat, mesele çok farklı ve başka tarafa, taraflara çekilirse, kalemimiz o kadar kör değildir, ifadelerimiz o kadar yumuşak sayılmamalı.. 

Bekar olana boşamak oldukça kolay. Bu şehirle aramıza engel koymak isteyenler, öncelikle aynaya bakmalı, kendi ihtiraslarının önüne geçmeli, hırslarına engel olmalı, şehre hizmet edenlerin önünü tıkatmamalı, gençlere bilginin yolunu açmalı, dev aynasında cüce olarak kalmamalıdır. 

Kimseyle polemiğe girme taraftarı değilim, polemik tuzağına düşmenin kişiyi bitirdiğini biliriz. Okur, hangi yazarın, yazarların şehre daha iyi hizmet ettiğini bilmektedir. Kişi ağzının ölçüsünü, dilinin endazesini bilmediğinde böyle yazıların ortaya çıkması kaçınılmazdır. Herkesin kendi yolunda, çizgisinde talihi açık olsun, bahtı açık olsun. Herkes ektiğini biçmeye mahkûmdur, çünkü!... 

“Keşke böyle bir yazı kaleme almasaydım.” diye düşünürken, bazen sessiz kalmanın kimilerini cesaret sahibi kıldığına tanıklık etmişiz. Demek, kimileri, kendinden başka yazar tanımıyor imiş. Bize sorsalardı, kimin hangi ölçülere göre yazar olup olmadığını kolaylıkla belirtirdik. Kimin yazarlığını neye borçlu olup olmadığını belirtebilmek için belgelerle konuşabilirdik. Özrü kabahattinden büyük olanların küçük harflerle konuşup sessiz olmaları, kendileri için daha hayırlıdır. Büyük lokma yiyebilirler de büyük konuşmamaya dikkat etmeliler. Biz, bu şehrin kadim tarihini de edebiyatını da kültürünü de dününü de bugününü de biliriz de ancak sual eyleyen cevabını alır…

27.06.2012

Bu yazı toplam 1308 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim