Şehirleri şehir yapan aslî vasıflarıdır. Birçok şehir vardır ki banî dünya hayatı bitince kurduğu şehri de terk edilmiş ve zamanla harabeye dönüşmüş, günümüzde arkeolojik buluntuların kazı alanı olmaktan öte bir hayatiyete sahip olmamıştır.
Şehirlerin en önemli bir vasfı da yolların güzergahında olmasıdır. Ticaret amaçlı yolların üzerinde şehirlerin kurulmuş olması, o şehirlerin ömürlerinin uzun olmasını sağlar. Bu işleyiş sisteminde esas olan bu kuralın dışında şehirlerin kimisi de stratejik amaçlı vasıflar taşımasıdır. Devletin güvenlik unsurlarının ön plânda olması sebebiyle bu tarz şehirler için yolların kesişme noktasında olmak, önem taşısa da stratejik şehir yapılandırmalarında şehrin su kaynaklarına yakınlığı da esastır.
Şehirlerin kurulmasında ticaret yollarının kavşağında yer alması, stratejik önemi, su kaynaklarına yakınlığı yanında ilim-sanat merkezi vasfı da unutulmamalıdır. İlim ve sanat merkezi haline getirilen şehrin daima ilerlemesi, yeniliklere açık olması ve diğer şehrilere emsaliyet teşkili, ancak şehrin mensubu olduğu yönetimin, hükümdarlığın, devletin desteğiyle mümkündür.
Günümüzde birçok belde vardır ki zaman içinde birçok hususun zorunlu kılmasıyla nüfusunun artması, ve bulunan yer altı zenginlikleriyle şehre dönüşmesi söz konusudur. Bazen şehre dönüştürülen beldelerin stratejik kaygılarla onlarca yıl sonra da şehir vasfını özellikle ilmî tedrisatta, iktisatta, edebiyatta, şiirde, mimarîde, sanatta, musikîde gösterme vasfından yoksun oluşu, fizkî şartların na-müsaitliği beldelerin tabelada şehir statüsünde olduğunu gösterir.
Şehirlerin de canlı olduğu, kendilerine ihtimam gösterilmediği zaman, süregelen vakit içinde hayatî emarelerini kaybettiğini, ismen taşıdığı ihtişamın sadece kabukta kaldığı, meyvesini kaybeden ağaç misali kurumaya başladığını belirtmeye gerek var mı?
Ekim 2013’de düzenlenecek Milletlerarası 2. Şehir Tarihi Yazarları Kongresi’ne ev sahipliği yapan Konya’nın da Diyarbekir gibi aslî vasıflara sahibiyeti görülmektedir. İstanbul belirttiğimiz hususiyete baştan sahiptir. Fakat Edirne tümüyle bu özelliği göstermez, Ankara bu vasıflara tümüyle sahip değil. Erzurum, kendi yapısı içinde şehre dair vasıflara mutallîdir.
Sayın D. Mehmet DOĞAN’ın Şehir Sultan Makalesinde, Diyarbekir için belirttiği, “ Diyarbakır Osmanlı idaresinin eyalet veya vilayet merkezi olarak çok önem verdiği bir şehir. Bunu yapılarından kolaylıkla çıkarabiliyorsunuz. Şehir kültürünün Diyarbekir’de yüksek seviyede teşekkül ettiği su götürmez. Bunu dilden, mûsıkîden, yetiştirdiği âlim, sanatkâr ve şairlerden çıkarabiliriz.” İfadesinden sonra gelen “Zihnimden hiç silinmeyen Diyarbekir Beylerbeyilerinin en namlısı Özdemiroğlu Osman Paşa’nın türbesinin bulunduğu semt hangi kapıya yakındı? “Oğrun Kapı” mı, “Yeni Kapı” mı?
Bu surlar mübarek... İslâm orduları galiba “Oğrun (Gizli) Kapı”dan girip şehri fethetmişler. Sultan Alparslan da Malazgirt’ten bir yıl önce buradan geçerken uğur olsun diye surlarını okşamış... Kim bilir, o surlar hâlâ o temasın hatıralarını saklıyordur...
Özdemiroğlu Osmanlı tarihinin unutulmazlarından... Onun idarecilik hayatı 30’lu yaşlarda babasının fethettiği Habeş Eyaleti Beylerbeyliği’nden başlıyor. Afrika’nın şimdi de sancılı Somali gibi bölgeleri onunla sükûn bulmuş. Oradan Yemen Beylerbeyiliği”ne tayin edilmiş. Kıbrıs’ın fethine katıldıktan sonra onu 1573’te Diyarbekir Beylerbeyi olarak görüyoruz. Dört yıl sonra azledilince bir süre buradan ayrılmamış, Karacadağı kışlak edinmiş. Lâlâ Mustafa Paşa’nın Azerbaycan seferindeki yararlıklarından ötürü Şirvan Beylerbeyliği’ne getirilmiş. Bakü’yü ele geçirmiş ve Hazar Denizi’nde donanma oluşturmuş. Osman Paşa, veziriazamken İran seferine çıkmış ve Tebriz’i Safeviler’den almış. Burada rahatsızlanmış. Dönüş yolunda vefat etmiş...
Vasiyeti üzerine cenazesi çok sevdiği atı üzerinde Diyarbekir’e getirilmiş ve daha önceden yaptırdığı türbeye defnedilmiş... (Hakiki Diyarbekir sevdalısı böyle olur galiba.)” açıklamasından sonra ne diyebiliriz, bu sohbetimizde.
Bir şehre gömülme isteği, kişinin vasiyetinde yer alıyorsa ve bu vasiyet yerine getiriliyorsa, demek bu şehir önemlidir.
Bu şehrin sahip olduğu değerler yanında inanç cephesi de önemli bir yöndür. İslam’ın fethi ile şekillenen bu kadim kentin halen sinesinde değer olarak sakladığı geçmişten gelen peygamber kabirleri, makamları, sahabe mezarları ile ayakta zamana inad duran medreseleriyle, hanlarıyla, hamamlarıyla, emsalsiz kalesi şehrin hem startejik hem ilim sanat merkezi hem de ticaret merkezi olduğunu gösterir. Çünkü bu üç vasıf şehirlerin adeta var oluş sebebidir.
-devam edecek-
14.07.2012
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.