• İstanbul 13 °C
  • Ankara 4 °C
  • İzmir 13 °C
  • Konya 2 °C
  • Sakarya 9 °C
  • Şanlıurfa 14 °C
  • Trabzon 14 °C
  • Gaziantep 8 °C
  • Bolu 7 °C
  • Bursa 10 °C

Dr. Taner Güçlütürk: “TÜRKÇEM” Dergisi Günümüzün Çağdaş Göktürk Abidesidir

Dr. Taner Güçlütürk: “TÜRKÇEM” Dergisi Günümüzün Çağdaş Göktürk Abidesidir
Çocukluk yıllarımızda Kosova’da “Tan” gazetesi yayınları çerçevesinde yayımlanan “KUŞ” dergisi vardı.

 

Okullarımıza dağıtılır, sınıf öğretmenlerimiz mutlaka o dergiyi bizlere aldırtır, okutur, üzerinde çalıştırır, şiirlerini ezberletirlerdi. Hatırlıyorum, her sayfası renkli bir dergiydi “KUŞ”. Her sayfası bizi değişik dünyalara alır götürürdü. Üzerinde emek verilmişti, eğiticiydi, eğlenceliydi, estetikti. Çocuk gözüyle baktığımızda açtığı ufuklar, okyanuslara yelken açmak gibiydi. Ana dili gibiydi, bizdi, bizdendi. O “KUŞ” ki bizi anamız gibi kanatları altına şefkatle alarak, adım adım hayata birlikte kanatlanır, adım adım hayatta birlikte yol alırdık.

O dergide bize Türkçeyi, bize şiiri, öyküyü sevdiren abilerimiz, ablalarımız olurdu. Bizi yazmaya davet ederlerdi. Bir süre sonra bakardık ki kendimizi onlarla birlikte aynı dergide bulurduk. O yüzden edebi yaratıcılıkta ilk göz ağrımız çocuk dergileriydi. Heyecanla gelmesini beklediğimiz bir sonraki yeni sayısında kendimizi, ismimizi üstadlarımızın eserleriyle yan yana görünce dünyalar bizim olurdu. Gururlanırdık, onurlanırdık, mutlu olurduk. Öğretmenlerimizin teşvikiyle bir sonraki sayıya yeni dizeler karalamaya, yeni düzyazılar yazmaya daha bir heyecanlanır, heveslenirdik. Anamın “Melek” adlı manzume öğretisini şiirleştirip yayınladığım ilk eserime sayfalarını açmıştı o dergi. Çocuk dergileri genç kuşağın edebi yaratıcılıktaki sıçrama tahtasıydı. İyi ki “KUŞ” vardı. O dergi olmasaydı ben ve benim gibi genç edebi yaratıcılar şimdi bu gök kubbede nasıl hoş bir sada bırakabilirdi? İşin özeti ve gayesi anadilimizi ve edebi yaratıcılık geleneğimizi yaşatıp, yarınlara taşımak gibi ulvi bir görevi vardı çocuk dergilerimizin.

Biliyorsunuzdur, “...Türk Edebiyatının 19. yüzyılda yaşadığı yenileşme hareketlerinin ortaya çıkmasında gazete ve dergilerin önemli rolü vardır. Bu yüzden edebiyat tarihçileri yenileşme devri Türk Edebiyatını gazete ve dergilerin çıkışıyla başlatırlar...”[1] İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Kosova’daki özgün Türk çağdaş edebi yaratıcılığının yeşermesi ve gelişmesi de söz konusu olduğunda, burada da dergilerimizin ve gazetelerimizin rolü benzeridir. Öyle ki bilmece bulmacanın ötesinde, bu dergilerimiz sanat gayesi taşırlar. Bununla birlikte dilimizi, kültürümüzü, milli benliğimizi aşılamak, ülkemizin vatansever, çalışkan, başarılı bir mensubu olmak, başka dillere, kültürlere, inançlara saygı duymak, çok kültürlü değerlerin güzelliğinden bahseden evrensel bir yaklaşımı vardır.

turkcem-dergisi.jpgHal böyleyken ülkemizde 90’lı yıllarda yaşanan sosyo-politik kargaşa ve çatışmalar, basın yayın hayatımızı derinden sarsarken, “Kuş” dergisi de bu olayların neticesinde değişen sistemle birlikte tarihe gömülür. Türkçemiz resmiyetten alınmıştır. 1999 yılı korkunun ve cesaretin, gözyaşı ve endişenin, ölümle kalımın yılı olarak bilinir. İşte bu olayların ortasındayken dergilerimizin kanatlarını kıran anlayışa kendine “TÜRKÇEM” diyerek siper eden yeni bir çocuk dergisi girer yayın hayatına. Öyle bir dönemde, hatta o dönemin koşullarında, böyle bir isimle yayıncılık yaşamına atılmak gerçekten cesaret ister. Ancak böyle bir çılgınlığa soyunulmadığı takdirde kenarda sessiz sadasız kalmak, zor koşullara hemen teslim olmak, toplumsal şahsiyetinizden ödün vermek olduğu gibi kemiğinize dayanan bıçağı bu defa milli benliğinize de saplayıp yok olmak demektir. Varlığımızın devamı sayılan çocuklarımızın dünyalarını, dilini, kelimlelerini alıp götürmelerine müsaade etmektir.

Ancak öyle bir sağduyu, misyon ve vizyondur ki bu, bugün bu dergi sayesinde de “Türkçem” diyebiliyoruzdur. Hala Türkçe’den bahsedebiliyoruzdur. Dili Türkçe olduğu için kanatları kırılan “Kuş” dergisinin dilini çok görenlere ismini “Türkçem” olarak adlandırdığınız derginizle dilinize, milli benliğinize, çocuklarımıza ve yarınlarımıza sahip çıkabilmek demektir.  

“Kuş” dergisinin izinden ve geleneğinden ilerleyerek, bugün 170. sayısını kaydeden “Türkçem” dergisi, sadece öğrencilerimize ve onların dünyalarına değil, edebi yaratıcılığımıza, çocuk edebiyatına ve toplumumuzun en önemli olaylarına sayfalarını açar. Çocuk edebiyatına katkısı geçenlere ödül dağıtır. Balkanlar’dan Sibirya’ya kadar bütün Türk dünyasına kucak açar.

Çocuk edebiyatını önemser ve teşvik eder. Çünkü çocuk edebiyatı çocukların kişiliklerinin olgunlaştığı ve yaşama hazırlandığı bu süreçte edebiyatla onlara rehberlik etmekle kalmaz, olgunlaşmakta olan fidanlarımızı şekillendirmektedir. Eğitim olarak kalkınmış ülkelerde spor ve edebiyat gibi iki önemli faktörün manen ve bedenen sağlıklı nesillerin yetiştirilmesindeki önemi bu yüzdendir. Bunun dışında dergilerin çocuklara okuma ve kitabı sevdirme konusundaki rolü yanı sıra renkli ve resimli olmaları, öğrenme ve kavramada kolaylaştırıcı özelliği yüzünden “Türkçem” dergisinin yayınlanmaya devam etmesi, hak ettiği baskı kalitesinde gün yüzünü görmesi bu yüzden önemlidir.

Ancak gelin görün ki bazen yaşadığınız coğrafyalar, koşullar ve yörelerdeki toplumsal konum ve nicelikleriniz, ayakta kalmanızı bir o kadar etki eder ki, süreklilik halinde destek görmeden, sahip çıkılmadan ve sıradan bir yayıncılıktan ziyade aslen bir misyon sayılan böyle etkinlikler, ticari kaygıdan öte hizmet sundukları özel bir muamele görmeden ayakta kalamazlar.

Günümüzde Balkanlarda Türkçe yayıncılık yapmak kış ortasında zamansız çiçek açmak gibidir. Ancak kardelen gibi direttiğinizde soğuğa, emekleriniz baharları muştular gibidir. Bir de ılıman rüzgârlar esmişse üzerinize destek misali, yaza erdiğinizi fark edersiniz Avrupa’nın ortasında. Doğu ile batı değerlerinin kesiştiği noktada benim bir “TÜRKÇEM”im var dersiniz. Yaşayan değerlerim, tarihi eserlerim ve binlerce yılı aşkın bir uygarlığım var. Sahipsiz olmadığınızı bildikleri için, burada ne işinizin olduğunu sormaya cürret edemezler. Çünkü onlar kadar hala yaşayan canlı bir uygarlıksınızdır burada. Bir biz ki Edirne’den öte, bizden içre ve bir o kadar bizden aslında. Bütün büyük uygarlıkların büyük sorumlulukları olduğu gibi elbette bizim de buradaki yükümlülüğüz, sorumluluğuz, bedelimiz ve zorluklarımız da olacaktır.

Burada benim yaşayan bir “TÜRKÇEM” var diyeceksiniz. Sadece soydaşımın değil, aynı zamanda o coğrafyadaki bütün uygarlıkların ortak dili. “TÜRKÇEM” ki aynı zamanda bir Arnavut’un, bir Boşnağ’ın, bir Goralı’nın, bir Sırb’ın, bir Roman’ın, bir Makedon’un, bir Yunan’ın, bir Bulgar’ın gündelik yaşam dili. Hem de bir asırdır benden ötede, benden ziyade. Bir asırdır ayakta kalabilmişse bu Türkçe ve 170. sayısına ulaşabilmişse bu “TÜRKÇEM”, hepimiz önünde saygıyla eğilmeli, onu hepimiz alkışlamalıyızdır. Dirayetli, bilinçli, sadık ve vefalı insanımızın bura coğrafyadaki emeklerinin ürünüdür bütün bunlar. Evimizdeymişiz gibi yabancı hissetmiyorsak bu coğrafyada o kadim uygarlığın ve atalarımızın uzun vadeli çalışmaları sayesindedir. Çocuklarımız ve gelecek nesillerimizin de ana dilleriyle, milli değerleriyle onurlu bir biçimde yaşayabilmeleri, bura coğrafyada yabancı ve sahipsiz hissetmemelerini istiyorsak, bu coğrafyanın zenginlikleri arasında biz de var olmalıyız diyorsak, bu çalışmaları, etkinlikleri ısrarla sürdürmeli, desteklemeli, uzun vadeli yatırımlarla sahip çıkmalıyız. Dillerini, birliklerini ve dayanışmalarını yitiren uygarlıklar tarih sahnesinden yok olmuşlardır.

“TÜRKÇEM” dergisi günümüzün çağdaş Göktürk abidesiyse, geleceğe günümüzden, bizden kalcak izimiz ve sesimiz olacaktır. Geçmiş ve geleceğimizse eğer “TÜRKÇEM”iz, bundan sonra da yapılması gereken çok işimiz var bizim demektir. Daha nice sayılara, daha nice güzel yarınlara.


[1] Ahmed Hamdi TANPINAR, 19. Asır Türk Edebiyatı Tarihi, İstanbul, Çağlayan Basımevi, 5. Baskı, 1982, s. 251.

 

turkcem-toreni-2.jpgturkcem-toreni-3.jpgturkcem-toreni-4.jpgturkcem-toreni.jpg

Bu haber toplam 1392 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
  • Yavuz Bülent Bakiler, son yolculuğuna uğurlandı30 Eylül 2025 Salı 08:37
  • Güz Sonatı29 Eylül 2025 Pazartesi 13:14
  • Fatma Gülşen Koçak Hz Hatice’yi Anlattı23 Eylül 2025 Salı 11:20
  • Bursa: Şiir Şehir17 Eylül 2025 Çarşamba 12:09
  • Selim Cerrah Cihannüma Genel Başkanı oldu16 Eylül 2025 Salı 13:43
  • Genç Birikim dergisinin Eylül 2025 (279'uncu) sayısı çıktı.15 Eylül 2025 Pazartesi 11:47
  • Kaybettiğimiz Meçhul; Kendimiz11 Eylül 2025 Perşembe 14:21
  • Yaşayan Dil-Yaşatan Dil11 Eylül 2025 Perşembe 12:08
  • Modern Dünya İnsanın Hikayesi: Yokuşa Akan Sular10 Eylül 2025 Çarşamba 13:39
  • Şiir Ezber mi Bozacak Rahatsız mı Edecek?08 Eylül 2025 Pazartesi 10:43
  • Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
    Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim