Edebiyat müziğin, müzik edebiyatın neresinde? Müzik edebiyatın sesli hâli olabilir mi?
İstanbul’un tarihi bir mekânına misafir olsanız ve fonda çalan bir klasik Türk musikisi eşliğindeTanpınar’ın Huzur’unu okusanız... İşte o zaman daha iyi anlardınız Huzur’un içindeki musikiyi. Sanki Tanpınar bu romanında bir musikiyi notalarla değil de kelimelerle seslendirmiş.
Günlüklerin Işığında Tanpınar’la Baş Başa adlı kitaptan öğrenmiştim, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın eserlerini bir musiki eserine benzetmek arzusu taşıdığını. Onun sürekli olarak dinlediği eserlerle, kendi eserlerini inşa etmeye çalıştığını da. Bunun için yazarken Bach, Beethoven, Dede Efendigibi sanatçıları dinlermiş.
Huzur’da şöyle bir cümle geçer: “Yüzümüzün batıya çevrildiği bu dönemde musiki ayakta duran tek sanatımızdı.” Huzur’un esas oğlanı Mümtaz’ın iç dünyasını oluşturan etkenlerden biri de musikidir.
Tanpınar’dan bahsetmemin sebebi Huzur’u ya da Tanpınar’ı anlatmak değil elbette. Ama Tanpınar’ın şu sözüyle konuma giriş yapabilirim: “Acaba hakiki bir musiki eseri büyük bir şiire, bir romana örnek olabilir mi?”
Cevabı aslında Huzur’la kendisi vermiş Tanpınar. Musiki ilham vermeye müsait. Güfte ilhamla yazılır, beste ilhamla yapılır ve bu kadar ilhamla ortaya çıkan bir sanat eseri başka bir esere de ilham verir elbette.
Günümüzün modern denilen, fast food gibi hemen tüketilen -adına müzik denildiğinde diğer müzik eserlerine hakaret olacak şeylerden (eser desen değil)- bahsetmiyorum. Onlar için ayrı bir niteleme yapılmalı belki de.
Devamı: http://www.dunyabizim.com/Manset/22653/edebiyat-muzigin-muzik-edebiyatin-neresinde.html































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.