'Bir insan ömrünü neye vermeli?'sorusuna cevap ararken insanın hem kendini haklı gören hem de sorgulayan varlık olma yanına dikkat çekmiştik. Tasavvuf'taki 'hal' kavramını, biraz da endişeyle, konunun içine dercetmiş, kendimizi gözlemleyen, sorgulayan, yaşadığımız hayatın zilletini fark eden yanımızı 'hal' diye nitelemiştik. Elbette Tasavvuf'un dili, söylemi, eylemi, izleyicisinden beklentisi çok farklı... Biz kendi sınırlı, mütevazı bilgi evrenimizde, modern bilgi dünyaları olan ilahiyat (teoloji), felsefe ve psikolojiden yola çıkıp konuşuyoruz, daha doğrusu kendimizi ancak bu kadarına yetkili görüyoruz.
'İnsanın, yeryüzünde kendisinden başka bir tane daha olmadığını, bu biricik oluşun ona kendisi olma sorumluluğu yüklediğini bilmektir hasbi, sahici olmak, halis bir hayat sürmek' diye söze başladık, oradan devam edelim.
Yazının devamı için: http://yenisafak.com.tr/yazarlar/ErolG%C3%B6ka/hayati-sahici-yasamak/54758































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.