Ey Can!...Seslenişim sanadır, yüreğimin en ücra köşesinde kanayan, aşikâr edemediğim yarayı seninle paylaşabilmek isterdim. Bilirim ki devranda yaşamamıza tahammül edemeyenlerin, varlık sebebimiz Yaradan’a dahi bizi şikâyetleri söz konusudur. Bu nasıl bir denî davranıştır ki hem bizi istemezler hem de inanmadıklarına şikâyet ederler?
Onların ikiyüzlülüğünü görmekten imtina edenlerin hem mıhına hem nalına çalışmalarına bakınca nar-ı hicrle kebaba dönen bağrımızdan kime merhamet için elimizi asumana kaldırıp, bizim dua etmemiz beklenir?
Mülevvesliğin her çeşidine bulaşmış gönüllerin dehrin ayînesinde görmeyen gözlere şirin görünmek arzusu, fikretmeyen beyinsizlerle kolkola girerken, kopan bunca feryadı, kulakları sağır eden çığlıkları, ah u enini duymaktan yana nasibini almamış kulaklar, hep sağır olarak kalırken, onlar nasıl bir sarsılışla silineceklerini bilememenin sermestliği ile yaşayıp dururken, firavunî nefislerinin her istediğini şartsız yerine getirirken, fakr u zaruret içinde olanların bedduaları yerde mi kalacak?,.
“Ehad”, “Vahid “ dediği için her insanlık dışı muameleye tabiî tutulup, cehennemî hayatı dünya gözüyle görenler, böylelikle bağırlarına taş bağlamaları mı beklenmektedir, şimdiki durumda?
Hangi vicdan kabul eder, bunu? Hangi beşer, bu taksimatın kuzulara şah olsa bile kurdun yağacağından yana emin olur?
Hangi eşhas, bunun adilane bir davranış, tutum olduğunu kabule yanaşır ve bunun insanlık âleminde daha önce görüldüğüne iman eder?
Hangi vicdan sahibi, yapılanlara ve yapılmakta olanlara karşı çaresizi bile olsa gözyaşını içine akıtmaz?
Kim, bunca zulme ve sıkıntıya karşı, elini vicdanına bırakıp, “ Yapılanları bu çağda bu insanlar hak etti!..” deme gafletinde bulunabilir ve bu tespitin hakkaniyete, adalete uygunluğunu beyan edebilir?
Ey Can!.., Biz daima demekteyiz, “O’ndan geldik, O’na döneceğiz.” Hepimiz, görülecek hesabımızın olduğunu bilmektedir, kimisi kabul etmese bile. Belki yaşlanınca, ihtiyarlıkla hayat merdiveninin son basamaklarında yaptıklarından dolayı peşîman olanlar, insan olduğumuzu idrak edip, yaptıkları günahlardan af dileyeceklerdir. Lakin kul hakkını, ancak kulun kendisi affeder ki bu sıkıntıları bana çektirenlerden yana hakkımı hiçbir zaman helal etmeyeceğimi ifade etmek isterim.
Ey Can!.. Dünyada girdaplara kendi benliğini kaptıranların içinde bulundukları zavallılığı görmez misin?
Ey Can!.. on yaşındaki çocukluk, on beş yaşındaki gençlik dışında elli-altmış senelik ömürlerini hayırla anılacak işlerle süslemeyenlerin defterlerinde ne yazılı olacak? Onlar, bunu kabul etmese bile dünyada bıraktıkları isimleri bilindikçe hayırla mı anılacak?
Kim ister ismi anıldığında beddua ile hatırlanmayı?
Ey Can!.. Nice isimler vardır ki adını işiten, yüzünü buruşturur, dudağından dökülen kelimelerde.
Nar-ı hicre bizim de bağrımız yanmıştır. Bizim de göz pınarlarımız kanlı yaşlara aşinadır. Onlar, ahvalimizi bilirken, kendi kendimizi bilmememiz kadar acı verecek ne olabilir?
Ey Can!... Sen son sığınağısın gönlümün ve devranda seninle varım, beni kabul edersen.
Ey Can!.. Beklenen benim, sensin, odur, biziz, sizsiniz, onlardır; bir tarağın dişleri gibi musavî. İpe dizili boncuk tanelerini bir arada tutan imamenin yokluğudur, tesbihin vucûd bulmaması.
Ey Can!.. Gayrısını anlatamam. Bu derttir, yiyip bitiren beni. Budur, gecelerimi gündüze çeviren sıkıntım. Bakma beni çoğu insan anlamaz davranır, kimisinin hesabını-kitabını alt üst eden düşüncelerim sebebiyledir, içinde olduğum yalnızlığım.
Ey Can!... Daima derim ve söylerim ki, “Hakkı ben gibi bir aciz kula geçen varsa, O’nun dediği gibi işte sırtım. Kim vuracaksa bir çekincemiz yoktur, olmadı, olmayacak, olmaz da.” O, bunu yapmıştır, bizim O’nun yolunda olanların kalkıp kaşânelerde, konaklarda, saraylarda yaşayıp keyf sürmesi düşünülemez. “
Ey Can!.. Varsa bir hatamız, bizi uyar, bize ihtar et. Bilmekteyiz ki dünya gelip geçicidir, oyalanma yeridir, bir ruyadır, ebedî hayata iman edenler için.
Ey Can!... Sen varsan, bizi de yanında görmek dile.
Biliriz ki o’nun sevdiği ile bir arada olmak, O’nunla yaşamaya eştir, nazarımızda.
Ey Can!.. Duanda bizi unutma ve her el açışında bizi de O’na hatırlat. Çünkü sevenler, bir arada olmalı ki aşkı, maşukla yürüsün.
Ey Can!.. Bu sevdamız korlu bir ateştir, içimizde yakan bizi. Bırakma sıcaklığını muhabbetin. Çünkü herkes sevdiğiyle beraberdir.
16.04.2012
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.