Ey Nefsim, kötü bir kumaşı hangi terzinin maharetli ellerine teslim edersen et, ustalıkla dikilse bile, görünümü iyi olsa da bu kumaştan çıkacak elbise kullanışlı değildir. Kumaşın kötüsünden iyi elbise çıkmaz . Acemî bir terziye verilen en iyi kumaştan çıkan elbise de ne derecede iyi kumaşa sahip olsa, istenildiği gibi kullanılmaz.
Ey Nefsim, hayatta birçok kez eline verilen fırsatları değerlendirmen gerekirken, ya kumaşın iyisine rastlamadın ya da acemî bir terzi olmanın vasfına sahip oldun. Senin sıkıntın budur, aslında.
Ey Nefsim, ak sakallı büyüklerimiz, bize nasihat ederken, insan için dünyada rahatın olmadığını söyler, dururdu. Biz, rahat olmayı güzel bir evde, zengin sofrada, pahallı araçta, iyi elbisede, şişkin bir cüzdanla eş değer bulduğumuz için, yaşadığımız dünyada rahatın elbette var olduğunun yanlışlığı içinde, kendilerini çağa, asra ayak uydurmamakla suçlardık, içimizden gizli-saklı. Şimdi anladık ve iman ettik ki dünyada "insanım" diyene rahat yüzü asla yoktur. Çünkü dünya bir eğlenme ve oyalanma yeri değildir, kendini bilen için. Dünyanın bir eğlenme ve oyalanma yeri olmadığını fehmedenin rahatsızlığı, o andan itibaren başlamıştır, açıkçası. Dur ve iyice düşün!..
Ey Nefsim, önümüze bırakılan bardağa bakmamız söylenilir. Bardağın yarısı boş olsa da yarısının dolu olması teyyidi beklenir, bizden. Niçin boş olduğunu sorgulamanın yasak olduğunu bilmeyenler, mantığını konuşturur, durur:
-Bardağın yarısı boştur.
Bakar ve şaşırırsınız, yarısının dolu olduğunu kabul ettirmek isteyenlerin amacını öğrendikçe. Evet, bardağın yarısının dolu olduğunu kabul ettiğimizde, mutlu olmaya kendisini hazırlayanlar, vicdanlarında yarısının boş olmasının mesuliyetini, kendilerine danışacak mı?
Şimdi de bardağın yarısının boş olduğunu kabul etmezler ve kalan yarısının dolu olduğunu düşünülerek, bizim bir karar vermemiz beklenir, oldu:
-Sen yarısının dolu olduğunu düşünerek, kararını ver!..
Bir emr-i vakî ile karşı karşıya olan insanın vereceği cevabın yalanlarla içiçe olduğunu kabul etmemesi imkânsız mı?
-Yarısı dolu olsa kabulümdür.
Bizim yarısı boş olan bardağa hasret olduğumuz günlerde, gençliğin verdiği heyecanla buhar olup uçan suyun yarısının nerede olduğu sorgulanırdı:
-Bunun yarısı nerededir?
Şimdi, bizden istenen boş olan bardağın yarısının dolu olduğunun hayal edilerek, düşünülerek tasdik edilmesi ise, sana ben baskı kuramam; çık ve haykır bu mantığa uymayan ve cebberut anlayışa karşı çık:
-Bardakta hiç su yok ki!..
Akıldaneler, hemen bir çıkış yolu bulur, kendilerini temsil edene:
-Zaten olmadığı için bu soruyu soruyoruz..
Firavun, emrindekilere emreder. Musa (a.s), alt edilmelidir. Ortaya çıkan yılanların tümünü yutan asaya karşı, çaresizlik, had safhada:
-Sen sihirbazsın...
Şimdi bizim de sihirbazlıkla suçlanmamızın tam vaktidir, aslında:
-Bardağın yarısı boştu. Şimdi içindeki yarısı da yok. Bardak bomboştur, anlayacağınız.
Sinirler gerilir ve asabiyet tavan yapar:
-Sizden istenen yarısının dolu ile tahayyülüdür. Böyle bir cevap verme hakkınız yoktur. İstediğimiz gibi bir cevap istiyoruz.
Ellerini açarsın, Nefsim ve gözyaşını içine akıtarak, yalvarırısın Rabbına:
-Ya Rabbi, beni bu sıkıntılı ve zorla bana söylettirilmek istenenle sorguya çekme.
Ey Nefsim, yağan yağmurla birlikte yağmur suyundan içen herkesin değiştiğini gören Hükümdar ile Veziri'nin hikâyesi aklıma geldi. Suyu içenler, baştakileri beğenmez:
-Bunlar yağmur suyundan içip bizim gibi olmadıkça kendilerini kabul etmeyiz.
Hükümdar ile Vezir, bakar ki yağmur suyunu içmezlerse vatandaşın tehdidi şakadan değil. Ya su içilecek ya taht elden gidecek. Mecburiyet (!) karşısında altın tasta sunulan su içildikten sonra övgülerin önü alınmaz:
-Yaşa Padişahımız!...
-Hükümdarımız çok yaşa!...
-Biz, sizinle övünç duyarız...
Arada bir unutmuyor değiliz, kalabalıklar içinde:
-Herkes seninle gurur duyuyor!..
Ey Nefsim, sen bir başkasının dikte ettirmek istediğini kabullenirsen, yağmur suyunu içmiş var say, kendini. Sen onların istediğini kabul eder ve söylersen, bir damla suyun olmadığı bardağın yarısının dolu olduğunu belirteceksin.
Ey Nefsim, Allah'tan ki bardak var ve içi boştur. Ya bize "Bir bardak düşünün ve içinin dolu olduğunu farz ederek, yarım saat konuşun" diye emredilse...
Ey Nefsim, O'na sığınmaktan başka bir çıkış yolu yok ve O, bizim sığınacağımız limandır, her türlü fırtınaya, tufana, borana, azıp sapmışların yaptığı karşısında.
28.04.2012
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.