Şiir, hayatın bir parçası ise hayatta yer alan her şey şiire girebilmeli. Bu yaklaşım Garip Akımı’nın manifestosunu akla getirse de olması gereken budur aslında. Şiir hayattan beslenir ve yaşanılanla irtibatı ölçüsünde canlılığını korur.
Şiirin ve şairin kendini dünyadan azade tutması şiirin sıcak yüzüne de aykırı bir tutumdur. İmgeyi, kelimeyi, hayalleri, umutları yaşanılan hayattan alıp da dünyadan kopuk bir edebiyatın ardına düşmek ortaya konan eserin de koyu bir yalnızlığa sürüklenmesine sebep olur.
Sedat Umran, hayatın edebiyatta yeri olduğunu ve elimizin, gözümüzün temas ettiği her şeyin şiire konu olabileceğini şiirleriyle göstermiş ender bir şairimizdir. Onun şiirini okurken dünyaya dair her şey gözünüzün önünde arz-ı endam eder. Cansız eşyalar bir anda ete kemiğe bürünür ve sizinle yarenlik etmeye başlar. Şair, yalnızlığını eşyalara ve tabiatın içinde yer tutan her türlü nesneye paylaştırmak ister.
Devamı için. http://www.dunyabizim.com/kitap/24578/gittin-tas-atarak-denizlerime



































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.