“Benim bildiğimi bilseydiniz az güler çok ağlardınız” Hz. Muhammed(a)
Ağlıyorum, saklamama gerek yok. Artık, ağladığımı bilsin gülmeye endeksli olanlar. Erkeklerin ağlamadığı yalanını uydurtanlara inat, ben ağladığımı belirterek, onlara karşı bir dik duruş sergilemeye çalışırsam, beni zorla gülme cezasına çarpıtarak, tebessüme zorlamaları söz konusu olabilir mi, kimi hazirûn?
Ben, ahvalime ağlamaktayım.
Ben, olana ve bitene bakıp ağlamaktayım.
Kısa bir ömre çok şey sığdırtmak isteyenlerin, her şeyi ateşe verenlerin, dünyayı cehenneme verenlerin öldükten sonra hayırla anıldıklarını kim uydurtabilir?
Ben, ağlıyorum; hıçkırarak ağlamaktayım.
Dünyada insanlar açlıktan ölürken, bir ailenin bir senelik yıllık iâşesini bir yemek parası olarak harcayanlara acıyorum.
Bir ailenin, beş-altı kişinin bir senelik geçim parasını, bir gecelik otel parası olarak harcayanlardan tiksiniyorum.
Bir ailenin bir senelik geçineceği parayı, iki-üç günlük tatilde harcayanlardan nefret etmekteyim.
Bir ailenin bir senelik değil, onlarca sene kazanamadığı parayı, altlarına arabaya harcayan kim ise, kimler ise hem onlara acıyor, hem onlardan tiksiniyorum.
Bir ömür değil beş-on senelik yaşantı için on evin bedeline mukabil olacak değerde bir bir köşkte yaşayanlara hem acıyor, hem onlardan tiksiniyor hem de nefretle bakıyorum.
Ben çok şey bilmememe rağmen ağlamaktayım.
Ağlamasını bilmeyenlere acımaktayım.
Denilebilir ki bu ortamda bizi “anarşist ruhlu” biçimde tanımlayanlar çıkabilir. Ben onları da anlayışla karşılamaktayım.
Biz, insanların ölümünü tasvib etmedik, etmiyoruz.
Biz, insanların açlıktan ölmesine gönlü razı olmayanlarız.
Biz, Allah’ın verdiği nimetlerden insanlığın faydalanmasını engelleyenleri sevmiyoruz, çünkü ; biz insanız.
Biz, hakkın ve haklının daima yanındayız.
Biz, bir yemek sofrasında yüzlerce insan doyması gerekirken, on kişinin yemek sonrası ettiği yemek dualarından yana, “Amin!..” demekten yana değiliz; “Allahım!.. İsraf eden, müsrif olanların yanına fakirlerin hakkını koyma.” Duasına yana olanız.
Biz, haklıdan alıp haksıza mutluluk bahşedenlerden taraf değiliz.
Biz, bir avuç kalsak bile, hak ne ise ondan yanayız.
Biz, tatillerini yabancı ülkelerde geçirip (!), insanına yeterince değeri vermeyenlerden olmadık.
Ramazan Sofraları’nda midesine esir düşenlerden olmadık, nefsine hâkim olmayanlardan yana durmadık.
Biz, elindekini başkasıyla paylaştıran, başkasının tebessümünü dua bilenlerden olduk.
Biz, gecekondularda mutlu bir hayat sürmeyi, rezidanslarda huzursuz yaşamaya razı olanlarız.
Biz, aç olanların ahvalinden anlamak için kendisini aç bırakıp, derviş meşrepli olan insanlarız.
Biz, akşamları komşuları aç yatarsa hayatı kendimize zindan bilenlerden olduk.
Biz, günün jakoben anlayışına karşı çıkanız.
Biz, önce insan, önce erdem şiarına sıkı sıkı tutunlardanız.
Biz, aydın-münevver-entel kavramlarına şiddetle karşı çıkan olduk, böylece.
Biz, çağlarüstü yaşamı, arzulayanlarız.
Ya Muhammed (a)!.. Keşke ağlamayı bilseydik, gülmeyi terk etseydik.
Biz, gülerken ağlayanların bedduasını aldığımız için midir, gün yüzü görmemekteyiz.
Biz, kararmış kalplerimizle merhamete muhtaç insanları terk ettiğimiz için mi bu durumdayız?
Biz, muhtaç olduğumuz kudreti nerde kaybettiğimizin farkında olmadığımız için mi bu zillet içindeyiz?
Ya Muhammed(a), bize yol göstericiliğini reddettiğimiz için, bu denli sıkıntıdayız.
Biz, bunu anlamaktayız, zaman içinde.
Biz, bunun farkındayız.
Gel gör ki nefislerine esir olan bizler, alışkanlıklardan bir türlü vazgeçmiyoruz.
Ya Muhammed(a)!.. Biz atalarımızın dini üzerindeyiz.
21.10.2011
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.