Müslümanlar için tarihe mal olmuş, tarihe damgasını vurmuş kişiler, olgular ve olaylar, yalnızca dönemleri için önemli ve değerli değillerdir. Zamanlar üstü bir manaya dönüşür o kişiler, olgular ve olaylar. Öyle olmasaydı, bugün Peygamberlerden, onların takipçileri olanlardan ve onların örnekliklerinden bahsetmemiş, onlardan kendimize paylar biçmemiş olur idik. Sohbetlerimizde, muhabbetlerimizde, sözlerimizi kuvvetlendirmek maksadıyla verdiğimiz misallerde, insanlığa bıraktıkları izlerin zaman ve mesaj aşımına uğramadığı şahsiyetlerden örneklemelerde bulunmasa idik, sözlerimiz hep eksik ve mahzun kalırdı galiba.
Onlardan biri de şüpheye mahal bırakmayacak üzere takdir edersiniz ki Hz. Osman radıyallahu anh’tır. Müslümanların üçüncü emiri/halifesi, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizin iki gonca gül mesabesindeki kızlarının eşi, cahiliye döneminde bile içki içmemiş, kötülüklere bulaşmamış, aradığı ve özlediği hayatı İslam’da bulmuş, Müslüman olduktan sonra canını, malını İslam’ın yoluna adamış ve mecbur kalmadıkça sağlığında Allah’ın Rasulü’nün yanından ayrılmamış olan Hz. Osman radıyallahu anh.
Çıra Yayınları’nın çocuk konsepti Çıra Çocuk’un geçtiğimiz Nisan ayında çıkan “Çocuklar İçin İslam Tarihi” serisinin kitaplarından Adil Akkoyunlu’nun Meleklerin Utandığı İnsan Hz. Osman, çocuk-genç, orta yaşlı-yaşlı, kadın-erkek her bir ferdin severek ve birkaç solukta okuyacağı türden bir çalışma. Seri, “Allah’ın Aslanı Hz. Ali”, “Peygamber Torunu Hz. Hasan”, “Kerbela Şehidi Hz. Hüseyin” vs. şeklinde devam ediyor. Çocuklarımız için kaleme alınan, onların seviyesi ve ilgisi gözetilerek renklendirilen, resimlendirilen bu kitapların hepsi takdiri hak ediyor gerçekten.
Bir dünya Müslümanın bir dünya yükünü omuzlamak
Adil Akkoyunlu, Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer kitaplarında yaptığı gibi, bu çalışmasında da Hz. Osman’ı genel hatlarıyla, özet olacak şekilde ve sade bir dille sunmaya gayret etmiş. Esere kendini kaptıranlar, Hz. Osman ile birlikte, sanki yanındaymışçasına Asr-ı Saadet'te uzun, bazen yorucu, bazen üzücü, bazen huzur verici, bazen de kahredici atmosferlerle yüz yüze gelebiliyor. Çalkantılı dönemlerin baş gösterdiği o günlerde, Osman radıyallahu anh, İslam’ın ilkelerinden ufacık da olsa taviz vermemenin mücadelesini göğüslemiştir. O kadar inanmışın, Mekke döneminin işkencelerinden geçmişin, Bedir’i görmüşün, Uhud’da üzülmüşün, Hendek’te, Hayber’de sevinmişin, Medine’yi yurt edinmişin arasından emir/halife olarak çıkmak, dünya üzerinde yüklenilecek en ağır sorumluluklardan, vazifelerden biri değil de nedir? Bir dünya Müslümanın bir dünya yükünü omuzlamak demektir bu.
Müslümanların kendisine biat etmesinden sonra, mescidde minbere çıkan Hz. Osman’ın, müminlere, emirleri olarak gerçekleştirdiği konuşmasının bir bölümü şöyledir: “Siz, geçici bir diyardasınız. Buradan göçeceksiniz. Ömürlerinizin sonuna yaklaşmaktasınız. Ecelinizin son zamanında, yapabileceğiniz kadar hayırlı işlere koşun. Ahiret için çok iyi hazırlanın. Ömrünüz, devamlı eksilmektedir.” Konuşmasına, dünyanın aldanma üzerine kurulduğu hakikatine vurgu yaparak, dünya hayatının aldatıcı unsurları ve aldatıcıların da insanları Allah ile, O’nun rahmeti ile aldatmaları tehlikesi karşısında uyarılarda bulunarak devam eder.
Sorumlusu ve emiri olduğu insanların önce ruhlarına, kalplerine, zihinlerine hitap etmek, işe evvela bu kaleleri ele geçirmekle, bu noktalara çekidüzen vermekle başlamak, meselenin sadece dünyadan ve dünyalıklardan ibaret olmadığının anlayışını işlemek manasını veriyor esasen bize. Müminlerin emiri olmak demek; emreden, istibdat uygulayan, dediğim dedikçi, astığım astıkçı, kestiğim kestikçi olmayı getirmez ve dahi gerektirmez. Yüce vahyin ihya ve inşa ettiği akıl, ruh, zihin ve yürek sahipleri, hayatın kılcal damarlarına kadar inançlarını zerk etmenin kavgasını verirler. İşte Osman radıyallahu anh’ta da bunu görüyoruz en ayan beyan haliyle.
Devamı için: http://www.dunyabizim.com/?aType=haber&ArticleID=22691































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.