Altunizade Kültür Merkezi’nde 17 Ekim'de “Hayata Edebiyatla Bakmak” başlığı altında Türk edebiyatın özgün araştırmacılarından ve eleştirmen Prof. Dr. Fatih Andı “Roman’da Peygamber Efendimiz” konusunu işledi.
Fatih Andı, önce romanın nasıl bir edebi tür olduğu üzerinde durdu: "Her edebi tür bir görme biçimidir. Buna roman da dahildir. O zaman iş gören gözün sahibinin ontolojik duruşuyla alakalıdır. Nerede durup varlığı nasıl yorumladığınız, hangi gözle gördüğünüz önemlidir. Hangi dünyayı hangi gözle hangi açıdan gördüğünüz önemlidir. Çünkü insan tercih yapabilen bir varlıktır. Bu tercih araçlarla ihtiyaçlar arasında yapılan bir tercihtir. Roman da bir araçtır, bir tercihin aracıdır. Romanın nasıl bir araç olduğu üzerinde uzun uzun durmak gerekiyor. Bu kapsamlı bir konudur. Şu andaki konuşmamızı aşmaktadır. Bir araç olarak roman, bize ait olmayan bir dünyanın aracıdır. Batı uygarlığının alt kümesi olarak Batı edebiyatının olumlu ya da olumsuz yansımalarını ya da marazlarını ya da varsa(!) faydalarını içinde barındıran ve bugüne kadar gelen bir tür. Roman içinde bulunduğu toplumun bir taşıyıcısıdır araç olarak. İçinde oluştuğu toplum burjuvazidir, kapitalizmdir."
Hz. Peygamberi romanla anlatmak Batıya teslim olmaktır
Fatih Andı, roman türünün genel özelliklerine değindikten sonra bizim roman ile bağlantımızı açıkladı: "Ben Batılı değilim, ben burjuvaziyi yaşamadım, ben kapitalistleşmemek çabası üzerindeyim. Burada benden kastım mensup olduğum medeniyetimdir. O zaman roman beni anlatmalı mı anlatmamalı mı ya da ben romana sahip olmalı mıyım? Asıl sormamız gereken sorular bunlardır."
Fatih Andı, Hz. Peygamber’i romanla anlatanların romanın içinde oluştuğu Batı edebiyatına, Batı uygarlığına teslim olduğun söyledi: "Peygamberin hayatını romanla yazmak teslimiyetçi bir tavırdır. Hz. Peygamber benim kutsalım." Fatih Andı, "Hz. Peygamber bizim için sıradan bir insan değil. O’nun hayatını bilmek, onun hayatında yaptığını yapmak bir ibadettir "dedi.
Fatih Andı’ya göre roman bizim için üstümüze uymayan elbise gibidir: "Romanı bana ait olan kutsalı anlatma noktasında dışlıyoruz. Benim kutsalım var. Buraya yabancı giremez. Bunun adına romanı dışlıyoruz. Romanın özellikleri ve onun kutsalla ilişkisinde dışlamamıza neden oluyor."
Fatih Andı, "roman diğer edebi türler gibi bir görme biçimi dayatır" diyerek şöyle devame tti konuşmasına: "Roman anlatıya dayalı bir türdür. Bir şey anlatmalıdır. İyi de bir olayın gerçekte olma şekli başkadır. Olayın hangi araçla aktarıldığı başkadır. Aktarımla olay birbirinin aynı değildir. Birebir canlandırmak mümkün değildir. Olan biriciktir. Onun her bir tekrarı artık bir yorumdur. Romanda yorum önemlidir. Yorum ile olanın kendisi arasında en temel fark subjektifliktir. Her yorum subjektiftir. Her yorum bir kurgudur. Romanın dünyası kurmaca bir dünyadır. Kurmacanın kul tarafından yapılıyor olmasından kaynaklanan eksiklik zaafı vardır. Her kurmaca bir seçme ve bu seçmeye bağlı olan bir eksiklikle oluşturulur. Kurgu hayatın kendisi değildir. Hayatın çarpıtılmasıdır. Kurgudaki sıra ile olayın oluş sırası aynı değildir. Her kurmaca gerçekte olana bir müdahaledir. Müdahale kurmacayı yapan kişinin idrakine bağlıdır. Kurmaca , bir inşa ve ibda edebilme yetisidir. Olanla aktarılan arasında bir değer kaybı mutlaka vardır. Aktarılan şey olanın kopyasıdır, olanın aslı değildir. Arada bir nitelik, görünüm ve değer kaybı mutlaka vardır. Madem böyle, her durumda bir değer kaybı var."
Fatih Andı, "mademki kurmaca bir gözün bakış açısını yansıtıyor. Neden ben Hz. Peygamberi bir kişinin bakış açısına, yeniden yorumuna indirgeyeyim?" diye sorarak işunları ifade etti: "Hz. Peygamberin hayatı yeniden inşa edilebilir mi sorusu önemlidir. Burada O’nun hayatından hiç mi haberdar olmayalım diyebilirsiniz. Öyle bir şey demiyoruz. Elbette haberdar olacağız. Onun hayatını anlatan siyer kitapları vardır. Bu kitaplar yalnızca anlatmak için yazılmış kitaplardır. Çünkü yalnızca anlatmada kurmaca yoktur. Anlatmak bir haberdar etme eylemidir. Hiçbir siyer kitabı kurmaca değildir. Yeniden bir inşa ve ibda çabasında değildir. Kurmaca gibi bir iddiası yoktur. Her romancı bir düzenleyicidir. Siyer kitapları olanı anlatır. Siyerde yeniden düzenleme yoktur."
Fatih Andı, "romandaki görselleştirme bir sınırlayıcılıktır" diyerek şunları söyledi: "Görselliğin cazibesi insanı tembelleştirmesindedir. Görsellik bir dayatmadır. Bugün Hz. Peygamberi romanın içinde anlatmayı çalışanlar hediye-i şerifleri mi yerleştirecekler? O zaman ortada roman diye bir tür kalır mı? Roman yazacaksan ya türün geleneklerine riayet edeceksin ya da peygamberi anlatacağım diye kötü bir roman örneği ortaya koyacaksın. İyi roman ortadaysa Hz. Peygamberin hayatı çalınmıştır. Kötü roman örnekleri ortaya koyduğunda Hz. Peygamberin hayatını kötü bir işle anlatmış olacaksın. İslam dünyasının karikatürlere tepki göstermesi ontolojik bir vakıadır."
Devamı için: http://www.dunyabizim.com/Manset/21931/hz-peygamberin-romandan-okunmasi-tehlikelidir.html































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.