Yüz, bütün utançları, sevinçleri, hisleri, arzuları, hırsları, kıskançlıkları taşır. Meramın rahatça okunabildiği tek yerdir yüz. İnsanın güzelliği ve çirkinliği yüzüne bakılarak ölçülür. İnsanlar yüzleriyle birbirlerinin hatırında kalır. “İsmini hatırlayamadım, ama siması yabancı değil.” ifadesi, yüzün insan muhayyilesindeki etki gücünü gösterir. Kızdığımız zaman bütün nefret söylemlerimizi yüze yöneltiriz: “Yüzsüz!” “Yüzüne bakmam daha!” “Yüzünü şeytan görsün!” Bütün kırgınlıkların sebebi yüzdür. Kırılınca, “Her şey senin yüzünden.” demeden edemeyiz. Hasret kalınca yüz akla düşer, özleyince yüz gitmez bir türlü gözler önünden. Bedenin ve ruhun yansıtıcısı, anlatıcısı, gizleyicisi, açık edicisidir yüz. Her şey yüzde başlar ve yüzde biter. Yüz, mahşerde de insanın en iyi anlatıcısıdır: “O gün öyle yüzler vardır ki pırıl pırıldır.” (Abese; 38) İz ve leke… yüzde olunca başkalarının dikkati o yüzde toplanır. Kiminin yüzünde yılların izi, kiminin yüzünde hastalık lekeleri, kiminin yüzünde iç güzelliğinin izleri, kimininkinde kötülüğünün izleri…
Mustafa Aydoğan, Yüzdeki Leke diye isimlendirdiği kitabında yüz ve beden kıyaslaması yaparak yüzün ve bedenin birbirinden ne kadar farklı olduğunu anlatıyor. “Yüz ve Beden” başlığı altında yazılan bu metin, bir öykücükle başlıyor. Yanal Abdurrahman lakaplı, yüzünde kocaman kırmızı bir leke olan bu adam, sonunda yüzündeki lekelerden dolayı hayatını kaybeder. Anlatıcının çocukluk fotoğraflarından biridir Yanal Abdurrahman. Bu adam, ismi akıllara gelmediğinde yüzündeki leke ile anılırmış. Yazar, çocukluğuna ait bu öykücükten yola çıkarak yüz ve beden incelemesi yapar. Bedendeki izin ya da lekenin gizlenebilir olduğunu, ama yüzdeki lekenin gizlenemeyeceğini söyler. Çünkü yüzün sığınacak bir yeri yoktur. Beden elbiseler altına gizlenebilir.
Modern insan sözü tüm çığırtkanlıklarına alet ediyor
Yüzdeki Leke, dört bölümden oluşuyor: Duruş, İnsan, İfade, Oturmak. Her bir bölümde o bölümün adıyla ilintili yazılar yer alıyor. “Duruş” bölümünde, korku, yalnızlık, acı, sorumluluk gibi konular düşündürücü bir tarzda anlatılıyor. Yazar, anlatmak istediklerini zaman zaman uygun bir öykücükle destekliyor. Zaman zaman da cevaplanması güç sorular yöneltiyor okura. “Nezaketli olmak bir yetenek midir?” sorusuyla açılan yazı, görünüşte basit, aslında zor bir konuyu irdeliyor. Yazar, nezaketli olmayan insanın buna yeteneği olmadığına karar veriyor. Yeteneksizliği de sevgisizliğe, merhametsizliğe bağlıyor. Eğer bir insanın içinde sevgi ve muhabbet duygusu çağıl çağıl çağlıyorsa o insan nezaketlidir, nezaketli olma yeteneği vardır. İnsan hissettiği duyguları es geçmemeli, düşüncelerle duyguları destekleyerek yürümeli. Korkunun faydasız olduğunu düşünmemeli mesela. Korkunun da hayatı şekillendirdiğini, beslediğini görmeli. “Hayatın gerisindeki fonu, kimi zaman merhametli, kimi zaman azman elleriyle korkunun şekillendirdiğini anlıyorum. Korku, hayatı destekliyor, açıklıyor ve bir bütüne doğru yönlendiriyor.”
Devamı için: http://www.dunyabizim.com/?aType=haberYazdir&ArticleID=21772&tip=haber































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.