• İstanbul 16 °C
  • Ankara 15 °C

Lozan’a rağmen İstanbul başkent olabilir miydi?

D. Mehmet DOĞAN

Şu anda Ankara’nın başkent olduğundan şüphe yok. Fakat 13 Ekim 1923 Ankara’nın “başkent” olduğu tarih değildir. Bugün hiç bir kemalizm iddiacısı, 1920’lerin metinlerini okuyup anlayamaz. Hele ki, kanun metinlerini!

Bu metinlerin anlaşılmaz olduğundan veya karmaşıklığından kaynaklanmaz, atatürkçülük iddiacılarının cehaletidir asıl sebep.

Bu cehaleti de belki mazur görmek lâzım. Çünkü Milli Eğitim Bakanlığı’nın sitesinde de aynı yanlış tekrarlanıyor:  İsmet Paşa (İnönü), bir kanun teklifi hazırlayarak Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na sundu. "Türkiye Devleti'nin başkenti Ankara'dır" şeklindeki bir maddelik kanun teklifi kabul edildi (13 Ekim 1923). Kanunun yürürlüğe girmesiyle Ankara yeni Türk devletinin başkenti oldu.”

Buyurun Ankara’nın “başkent” oluşu ile ilgili kanun metnini okuyalım, tabii orijinaliniden! Hepi topu kısa bir cümle: "Türkiye devletinin makarr-ı idaresi Ankara şehridir."

            Zarureten başkent! Zarureten cumhuriyet!

Kanunun gerekçesinde "İstanbul, Türk milletinin müdafaa vasıtalarına mevdu (savunma araçlarına emanet edilmiş) olarak ilelebed (sonsuza kadar) korunacaktır. Devlet merkezinin Ankara olması zaruridir" deniliyordu.

Bu zaruret nereden kaynaklanıyor?

Bir sürü doğru yanlış gerekçe uydurulabilir. O sırada TBMM 2. Reisi olan Ali Fuat Paşa (Cebesoy), İsmet Paşa'nın Lozan'dan döndükten sonra iki mesele üzerinde ısrarla durduğunu ve bunlarda acele halledilmesini istediğini belirtmektedir. Bunlardan birisi Ankara'nın hükümet merkezi olduğunun kanunla tesbit edilmesi, diğeri ise Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti’nin ne cins hükümet olduğunun bir an evvel ilânı, yani rejimin adının konulmasıdır. Bu durumda, Ankara'nın başkent yapılması ve Cumhuriyetin ilânı konusunda Lozan'da ya şifahi karara varıldığı, ya da gizli bir anlaşma imzalandığı tahmin edilebilir.

Ankara'nın başkent yapılması, İslâm dünyasında hilafet merkezi olarak büyük prestije sahip olan İstanbul'un tamamen devre dışı bırakılması anlamında İngiliz politikasıyla çelişmemektedir. İngilizler 1919’dan itibaren bu görüşü defalarca dile getirmişlerdir. Aynı durum Cumhuriyet ilânı konusunda da variddir. 27 Kasım 1919’da İngiliz temsilci Yarbay Rawlinson hariciye nazırı Lord Gürzon’a dayanarak Erzurum’da Kâzım Karabekir’e “Cumhuriyet idaresine geçin, İstanbulu başkent olmaktan çıkarın, İngiltere size yardım edecektir” demiştir. Türkiye'nin hükümet şeklinin belirlenmesi Hilafet’in geleceğinin de kararlaştırılması, yani ilgasının kabul edilmesi anlamına gelmektedir.

Mustafa Kemal Paşa, daha önce defalarca millî hâkimiyetin sağlanması için cumhuriyetin şart olmadığını, "İngiliz krallığı da hâkimiyet-i milliye esası üzerine kurulmuş bir devlet şeklindedir, ama devlet reisi bir kıraldır" sözüyle ifade etmişti. Demek ki, Cumhuriyetin ilan edilmemesi hâlinde ya mevcut halifenin devlet başkanı olarak veya Kemal Paşa'nın halife olarak devlet başkanı olması ihtimali akla gelebilmektedir. Bu durumda İngilizlerin bu ihtimali tamamen yok etmek istedikleri tahmin edilebilir.

 

9 Ekim 1923'de İsmet Paşa ve bir grup meb'us Ankara'nın Hükümet merkezi olarak kabul edilmesi yolunda bir kanun teklifinde İstanbul'un İslâm hilafetinin merkezi olarak ebediyete kadar muhafaza edileceği, ancak Anadolu'da Türkiye Devleti için yeni bir merkez seçmek gerektiği, bu merkezin de Ankara olabileceği ifade ediliyordu.

 

Metinde payitaht, başkent veya başşehir ibareleri geçmiyor. Buna karşılık “makarr-ı idare” deniliyor. “Makarr”, “oturulan, durulan, karar kılınan yer, mesken, karargâh” demek. Kısaca “Ankara idare merkezidir” denilmek isteniyor. Neden? Çünkü İstanbul’da Halife var. Bu yüzden doğrudan başkent, başşehir denilemiyor.

1924 Teşkilat-ı Esasiye Kanunu (Anayasa)nda da aynı ibare var. Bu ibarenin “başkent” olarak değiştirilmesi, ancak 1945’te Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’nun Anayasa olarak öztürkçeleştirilmesi sırasında mümkün oluyor. “Madde 2: Türkiye Devleti Cumhuriyetçi, Milliyetçi, Halkçı, Devletçi Layik ve Devrimcidir. Devlet dili Türkçedir. Başkent Ankara’dır.” 

Kısacası 15 ocak 1945’ten itibaren Ankara başkenttir!

 

Dönelim “zaruri” başkentliğe:

 

Lozan’dan sonra İstanbul başkent olabilir miydi?

 

Lozan’ın “Boğazlar mukavelenamesi”ne göre, Boğazlarda ve İstanbul’da inzibatın muhafazası için polis ve jandarmadan başka silahlı kuvvet bulunmayacak…Ağır silahlı birlikler en yakın Darıca’da olabilecek. (Harem’den Darıca 45 km.dir).

 

Gerçek anlamda silahlı kuvvet ve ağır silah bulunduramadığın bir şehri başkent yapabilir misin?

 

İşte asıl zaruret!

 

İstanbul’u işgal kuvvetleri güya terk etti ve bizim birlikler girdi. Sonra nereye gitti o askerler?

 

 

 

Bu yazı toplam 141 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim