 
IŞİD halen gündemin en üst sıralarında. Başlangıçtaki kafa karışıklığı, yerini daha net bir görüntüye bırakmakla birlikte, halen kritik soru cevabını bulabilmiş değil. Bu da IŞİD’in hedef alanlarından ve kullandığı yöntemden kaynaklanıyor.
Netlik kazanan husus ise, IŞİD’in “Yeni Ortadoğu” ve “Yeni Irak” bağlamında üstlenmiş olduğu rolün ta kendisi. Yarım kalmış hesap ve harita bu örgüt üzerinden çok hızlı bir şekilde tamamlanmaya çalışılıyor. Görünmez bir el, “Yürü ya IŞİD” diyor adeta.
Örgüt’ün hızlı ilerleyişi kadar, kullandığı “yöntem” ve “araçlar” ile kendisine yönelik iç ve dış destek bu tespitimizi fazlasıyla destekliyor. Özellikle “medya desteği” fazlasıyla dikkat çekici. Örgütün ve liderinin her hareketinin, hamlesinin, açıklamasının çok büyük bir haber olarak verilmesi eminim sizlerin de dikkatini çekmiştir.
Bu haberlerin bir kısmının İslam dini ile ilintilendirilmesi ve bu kapsamda Müslümanlar ve İslam dünyasıyla ilgili yürütülen yeni algı-imaj çalışmaları, burada en az bölgenin değişen siyasi haritası ve IŞİD’in üstlendiği rol kadar önemli. Hatta yıkılan kutsal yerlerden daha fazla, İslami temel kavramların içinin dinamitlenmesi, çok daha tehlikeli bir sürece işaret ediyor.
Dolayısıyla, karşımızda yereli fazlasıyla aşan bir derin operasyon var.
***
Örgütün ilerleyişine paralel olarak medyada yer almaya başlayan ve BOP ile büyük bir uyum arz eden haritalar ve “söylemler” bunun en somut göstergesi. Arzu edenler, IŞİD’in istikameti, hedefleri ve kullandığı eylem ve beden dili ile söz konusu haritayı karşılaştırma yoluna gidebilirler.
Burada en dikkat çekici husus ise, hiç kuşkusuz, Irak’ın resmiyet kazanmaya doğru giden “üçe bölünmüşlüğü”. IKBY Başkanı Mesut Barzani’nin yaptığı son açıklamalar, önümüzdeki bir kaç ay içerisinde bölgede yeni bir devletin kurulacağına işaret ediyor. Oysa bundan 7 yıl önce, “gizemli” yurtdışı ziyareti sonrasında basının ve kamuoyunun karşısına çıkan Barzani “Kürt Devleti” kurmayacaklarını ve Irak bayrağını kullanmaya devam edeceklerini söylüyordu.
Maliki yönetimi ile birlikte Irak’ta merkezi devletin tekrardan güç kazanmaya başladığı ve “Dicle Ordusu”nun kuzeydeki herhangi bir bağımsızlık girişimine karşı hazır tutulduğu bir ortamda, bugün o ordunun yerinde yeller esiyor. Binlerle ifade edilen bir ordu, sayıları yüzlerle ifade edilen gayri nizami bir gücün önünde arazi durumunda.
Dolayısıyla IŞİD, Irak’ın ve tüm bölgenin siyasi haritasını değiştirecek bir sürecin önünü açmış ve hızlandırmış durumda.
Buradaki kritik soru ise, “hangi, kimin ve nasıl bir Kürdistan” şeklinde karşımıza çıkıyor. Nitekim bir son dakika gelişmesi olarak KDP’nin Mesut Barzani’nin IŞİD ve Sünni Araplarla birlikte, Haziran ayının başında “Musul’u ele geçirme” planı hazırladığı şeklindeki iddialara sert bir cevap vermesi ve açıklamasında; “PKK ve Cemil Bayık, Kürdistan düşmanlarını ikna etmek için iftiralar atıyor. Acaba siz hangi ülke istihbaratının emriyle Barzani ve KDP’ye düşmanlık yapıyorsunuz?” diye sorması oldukça önemli.
Bu da, “Kimin Kürdistan’ı” noktasında çok önemli bir çıkışa ve farklı işleyen bir plana/sürece işaret ediyor. Bunun sırrı da büyük ölçüde yine 2007’ye uzanıyor gibi...
***
İkinci önemli gelişme ise, Irak özelinden başlamak üzere, bölgedeki Şii gücünün ve jeopolitiğinin önemli ölçüde darbe alması. Maliki yönetimi üzerinden Irak’ta ve Suriye’de etkili olmaya çalışan İran’ın bundan sonra işi daha da zorlaşacak gibi.
İran, bu son krizi her ne kadar bir fırsata çevirmek istese de, aslında bölgede yalnız. ABD ve İsrail ile geliştirmeye çalıştığı yeni müzakere süreci, bir yönüyle elini ve kolunu bağlıyor. Bunun en somut göstergesi şu an Filistin’de yaşanan gelişmeler karşısında takındığı tavırda çok net bir şekilde kendisini gösteriyor.
Irak’ta ise, başta Türkmenler olmak üzere, bölgedeki yerel dinamiklere yönelik yaklaşımı da açıkçası çok bir karşılık bulabilmiş değil. Hatta Şii Maliki’ye yönelik desteğin, bizzat Şii gruplar nezdinde de azalmaya başlaması, bir anlamda IŞİD’in üstlendiği görevi büyük ölçüde yerine getirdiğini gösteriyor.
Şu an mevcut gruplar arasındaki bir takım güç-çıkar çatışmalarından istifade etmek suretiyle kendisine bir alan açmaya çalışan İran’ın son Musul krizinde de adının geçmiş olması oldukça dikkat çekici. Nitekim KDP’den yapılan açıklama Maliki üzerinden İran’a işaret ediyor.
IŞİD’in İran bağlamında üstlendiği bir diğer önemli rol ise, IŞİD’in Irak’taki ilerleyiş istikametiyle ilgili. IŞİD, bir anlamda Şii jeopolitiğini bıçak gibi kesen bir yayılma politikası izliyor. İran’ın, bölgede Kürtlerle çok farklı pazarlıkları da içine alan IŞİD tepkisinin altında da büyük ölçüde bu husus yatıyor.
IŞİD’i, hedefleri ve izlediği strateji boyutuyla bir sonraki yazımızda irdelemeye devam edeceğiz...
07.07.2014 Milli Gazete


































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.