• İstanbul 13 °C
  • Ankara 11 °C

Mavi mi kırmızı mı? (1)

S. Cenap BAYDAR

Bugün ülkemizde gittikçe derinleşen bir tartışma, bir çatışma var.

Entelektüellerimiz, kanaat önderlerimiz, düşünürlerimiz ve tabiatıyla onların rehberlik ettikleri kitleler arasında son yıllarda iyice tebarüz eden, tohumları yüz sene önce atılmış çok temel bir çatışma ki nedense kimsecikler o temel çatışmadan bahsetmiyor.

İnsanımız basitçe iki kampa ayrılmış vaziyette.

Birinci kamptakiler, gücünün zirvesinde, zengin, hâkim -ama köhnemiş ve yozlaşmış- batı medeniyetinin karşısına bir alternatif medeniyet tezi ile çıkma idealini seslendiriyorlar.

Gücünü ve hâkimiyetini dünyanın geri kalan halklarını, gerek gizleyip saklamadan açıktan, gerekse kapitalizm postuna gizlenmiş bir sömürgecilik anlayışı ile sömürerek elde eden zalim batı medeniyetine dur demekten, direnmekten bahsediyorlar. Bunun için, yeniden küllerinden doğacak bir medeniyetin hayaliyle yanıp tutuşurken, yeniden kuvvetlenip sadece kendimizin değil, ezilen, sömürülen tüm milletlerin hamisi ve müdafii olarak yeniden tarih sahnesine çıkacağımız günlerin bizi beklediğine inanıyorlar.

Birinci kampın mensupları, ideallerini gerçekleştirmek için bir an vakit kaybetmeden elde ne varsa onunla direnişe geçme derdindeler. Elbette entelektüel uçurumun farkındalar ama muhtemel bir yakın çatışmada daha kritik olacağını varsaydıkları unsurların elde edilmesini önceliklendiriyorlar.

Batıdan bağımsız bir savunma sanayii kurmak, kendi uçağımızı, tankımızı imal etmek, enerji bağımlılığından bir an önce kurtulmak vs. gibi.

İkinci kamptakiler ise, birinci kamptakilerin ham hayaller peşinde olduklarını düşünüyorlar.

Batının ileri teknolojisine, demokrasisine, şehirlerine, hukuk sistemine, refahına, zenginliğine, köklü müesseselerine, muazzam askeri gücüne bakıp böyle bir kuvvet karşısına çıkıp direnç göstermeyi intiharla bir sayıyorlar.

İnsanımızın eğitim seviyesinden, teknoloji üretme kapasitemize, tefessüh etmiş devlet kurumlarımızdan, hiç de ümit vaat etmeyen sanatçılarımıza, âlimlerimize, sporcularımıza bakıp, perişan halimizi işaret ederek ilk kamptakilerin irrasyonel hayallerine şaşırıyorlar. Eski medeniyetimizin diriltilemez şekilde yok olup gittiğine de yeni bir medeniyet vücuda getirmemizin imkânsızlığına da o kadar eminler ki, o boş hayallerin "bizi" "dünyadan" koparacağından bahsediyor, rasyonel herhangi bir temelden yoksun bu çılgın görüşlerin hepimizi büyük tehlikeye soktuğundan dem vuruyorlar.

Birinci gruba nispeten batıyı daha iyi bilen, batıyla teması çok daha fazla olan ikinci kampın mensupları, selameti batı medeniyetine mutlak bir teslimiyet ve çatışmasızlıkla “eklemlenmekte” görüyorlar.

Zaten makul ve mümkün görmedikleri "alternatif medeniyet" iddiasında olanların bu "tehlikeli" iddialarından derhal ve samimiyetle vazgeçmeleri gerektiğini ileri sürüyorlar.

 

Bugün yapmamız gerekenin, güçlü ve gelişmiş batı medeniyetine "eklemlenmek" için çalışmak, onlardan kabul görmek için çabalamak, kendimizi doğru tanıtıp anlatarak bizden onlara bir zarar gelmeyeceğini ispat etmek olduğuna inanıyorlar.

Şimdi bir yol ayrımındayız.

Hangi kampın yolundan gideceğiz?

Mavi hapı mı, yoksa kırmızı hapı mı alacağız?

Birinci kamptakiler yüreğimizin derinliklerinde taşıdığımız fıtrî bir teli titreştiriyorlar: Zulme dur demek, haksızlığa karşı çıkmak, hakkı tutup kaldırmak. Öleceksek zalimlerin safında değil, onlara karşı savaşanların safında ölmek.

İkinci kamptakiler daha mantıklı şeyler söylüyorlar: Çatışmasızlık, kavgadan uzak durma, maceradan kaçınmak, huzur, denge... Ama ne pahasına?

Bu konuya devam edeceğiz…

Twitter: @salihcenap
 

Bu senin son şansın. Bundan sonra geri dönüş yok. Mavi hapı alırsan, hikâye biter, yatağında uyanırsın ve her neye inanmak istiyorsan inanırsın. Kırmızı hapı alırsan, harikalar diyarında kalırsın ve ben de sana tavşan deliğinin ne kadar derinlere gittiğini gösteririm.

Morpheus - Matrix

Bu yazı toplam 590 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 1
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Yazarın Diğer Yazıları
    Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
    Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim