• İstanbul 15 °C
  • Ankara 18 °C

Mesut BİLGİNER: Deprem Günlüğü 2. Bölüm: Maraş Issız, Maraş Tenha, Maraş Garip

Mesut BİLGİNER: Deprem Günlüğü 2. Bölüm: Maraş Issız, Maraş Tenha, Maraş Garip
Meydancı Dede’nin Deprem Günlüğü’nün ikinci bölümüyle devam ediyoruz:

            STK’lar ve Yardıma Gelen Gönüllüler Uyumayı Unuttu

Enkaz bölgesindeki çaresiz bekleyişimiz günlerce sürdü. Çevre illerden gelen hamiyet sahibi gönüllüler, bir yandan erzak ve giysi, bir yandan da çorba dağıtıyordu. Hani hep derler ya “bunca STK ne iş yapıyor?” Cevabını zaten biz biliyorduk da bilmeyenler de  “ilme’l yakîn, ayne-el yakîn, hakke’l yakîn” öğrendi. Nitekim Derneğimize gelen üst düzey bir devlet görevlisi “Hocam, biz depremden birkaç gün sonra profesyonel ekiplerimizle geldiğimizde gördük ki; Maraş halkı ilk günlerde yardıma koşan gönüllülerle birlikte olağanüstü bir çaba göstermiş”…  

Diğer bazı STK’larla dayanışma içindeyiz. Türkocağı, TÜGVA, İlim Yayma, İHH… Her tarafta dostlarımız, kardeşlerimiz, öğrencilerimiz var, haberleşiyoruz.  Eksik olanı onlardan alıyor, fazla olanı onlara veriyoruz

b997a90e-b0e2-47d9-9393-c1dad73ec474.jpg

            Maraş Issız, Maraş Tenha, Maraş Garip

Cenazesini defnedenler ve gidebilenler gitmiş, geriye kalanlar hayatta kalmaya, cenazesini bulmaya ve yardım etmeye çalışıyordu. Derneğimiz KAFUM’un karşısında. Her gece yarısı Hürriyet Mahallesi’ndeki eve giderken yıkılan binaların arasından Maraş’ı boydan boya geçiyor ve ıssız-perişan Maraş’a üzülüyordum. Bütün binalar ya göçmüş ya da metruk. Yolda tek tük sivil araç oluyor, yaya olarak devriye atan Polislere ve yardıma gelen Mehmetçiklere denk geliyorduk. İsmail Dinçer dostumuz    “Sanayi Odasında da konuşuldu; dün itibariyle GSM şirketlerinin şehir merkezinde aldığı sinyal sayısı yüz binin altına düşmüş” dedi. Tenhalığın ve ıssızlığın sebebi anlaşılmıştı. Yardıma gelen asker-polis-sivil memurlar ile gönüllülerin hat sayısını da bu toplamdan düşünce geriye birkaç kalır?

                “Dün zengindim, bu gün fakirim”

Bu akşam Derneğe hiç tanımadığım biri geldi. Selam verdi ve “Bahçelievler’de büyük bir dükkânım, üst katta da bir dairem vardı; bizim çarşıdaki bütün binalar yıkıldı; dün zengindim, bu gün fakirim, yatacak yer arıyorum, artık Maraş’ta kalmamın anlamı kalmadı, yarın sabah dışarı gideceğim. Bir gece kalabilir miyim?” Ne denir ki? “Buyur kardeşim, yerimiz konforlu değil ama sen de araya bir yere, bir minderin üzerine kıvrılırsın”:

“Yunus Emre der ki dünya yalandır,

Güvenme malına malın talandır,

Seherde aşığa uyku haramdır.

Yeşil alem ile gelir Muhammed.

Allahümme salli alâ Muhammed”

9dba0142-3c43-4c51-82af-e9291451e830.jpg

                 Mehmetçiğin Gülümsemesi

Dernekte yardımlar dağıtılmaya devam ediyor, kapı önünde yemek ikram ediliyordu. Bir asker geldi ve “ATM’ler devre dışı, hiç nakdim kalmadı, siz de para varsa İBAN’nınıza para göndereyim, bana birkaç yüz TL nakit verir misiniz?” dedi.  Asil ve gözü-gönlü tok Mehmetçiğe bakar mısınız? Maraş’a yardıma gelmiş ama bize yük olmak istemiyor. Semazen Burak kardeşim “hemen” dedi ve istediği parayı takdim etti. Asker, telefonunu çıkarıp İBAN sorunca Burak kardeşim gülümseyerek  “İBAN’ımı az önce unuttum” dedi. Mehmetçik de gülümsedi ve yürüdü gitti.

Aman Mehmedim, senin boyuna posuna yürüyüşüne meftun oldum,  o ne güzel gülümsemeydi?

 

                     “Cennet Annelerin Ayaklarının Altındadır”

Bizim gençler bazen birkaç saat uykuyla kenar mahallede erzak taşıyor. Telefonla bize gelen bilgilere göre su, yemek ve kuru gıda götürüyorlar. “4 gündür çocuğuma sadece bisküvi yedirdim” diyen Anneye ne denir ki? Bu gün Dernekte yemek-erzak-giysi dağıtımı yapılırken kapıya bir genç kadın gelmiş, gençler haber verdi: “Sadece bir emzik, varsa bir paket süt istiyorum” demiş. Kadındaki asâlete bakar mısınız? Yolun karşısındaki çadırların birinde kalıyormuş. Ama kendisi perişanlığı dibine kadar yaşarken sadece bebeği için 1 emzik ve 1 paket süt aramaya çıkmış. Gençlere “Cennet işte böyle annelerin ayaklarının altındadır. Böyle Annelerin ayaklarının altından değil, bastıkları yerden öpülür. Tekrar sorun, ne zaman, neye ihtiyacı olursa verelim, bizde yoksa bulalım.“ dedim.

08f1957a-9c1f-441e-8a1e-8e48d2b38171.jpg

 

                      Çay-Çorba Nasıl Pişirilir

Depremden sonraki ilk günlerde önce yemeden içmeden uyumadan yaşanabileceğini ve bir bardak çayın bir bardak çaydan fazlası olduğunu öğrendik. Sonra odun ateşinde kaynatılmış suya katılan kuru gıdanın her türüyle çorba yapılabileceğini öğrendik. “Hayatta içmem” diyebileceğimiz çayları-çorbaları içtik. Ya Rabbî sen açlıkla, yoklukla, kıtlıkla terbiye etme bizi.

                     Yıkanmadan Da Yaşamayı Öğrendik

İlk günlerde yıkım olmayan mahallelere önce elektrik sonra doğalgaz verilmişti. Su da verilmişti ama borular yer yer patladığı için çoğu yerde çamurlu su akıyordu, salgın başlamasından korkuluyordu. Depremden sonra yaklaşık 10-12 gün geçtiği hâlde yıkımın fazla olduğu mahallelere hâlâ elektrik ve doğalgaz verilememişti, yangın ve patlama riski devam ediyordu. Semazen Alaeddin geldi; “Baba, bir sobalı kazan bulup Mağaralı’daki müstakil eve kurdum, su ısıtalım, banyo yapar mısınız” dedi. Hemen Efendi Hazretlerine gittim; “Banyo yapmak ister misiniz?”  “Çok memnun olurum; temiz çamaşır ve çorap da bulabilir misin?” Aman Ya Rabbî, aç-susuz-uykusuz yaşamayı öğrendiğimiz gibi yıkanmadan yaşamayı da öğrenmiştik. Günlerce yıkanamadığımızı hatırlayıp kendimden utandım.

                           Hani Diğerkâmlık?

Depremden sonra yaklaşık iki-üç hafta kadar bir süre geçmişti. Dernek epeyce tenhalaşmış; gidenler gitmiş, kalan gençler koşturuyordu. Elimden hiçbir şey gelmiyor, sadece gençlere yoldaş oluyordum. Enver Murat evladımız “Baba, niye bize depremzede değilmişiz gibi davranıyorlar?” deyince kucakladım öptüm. “Haklısın Enver’im, bazılarımız depremin sadece kendi oturduğu evde yaşandığını sanıyor. Bu da bizim bencilliğimizden…”

Hani diğerkâmlık? Nerede kaldı isâr duygusu?

Derneğimizin karşısındaki çadırlara elimizden geldiğince ikramda bulunmaya çalışıyorduk. Her zaman gelen bir adam yine gelmiş ve dışarıda hizmet eden gençlere “hani dün gelen kamyondakileri dağıtmadınız, hepsini çıkarıp dağıtın” demiş. Hâlbuki her ihtiyacı karşılanıyor, her istediği temin ediliyordu. Ayrıca bize ve gençlere telefonla gelen taleplere göre evlere, çadırlara ve konteynerlere erzak ve giysi dağıtılıyordu. Bastığı yer öpülecek anneleri de gördük, yağmacı-istifçileri de gördük.

                             Bu Gün Günlerden Hüzün

İkindi vakti Otogar’a doğru yürüyüşe çıkmıştım. Kendi kendimle konuşuyordum. Bu gün günlerden ne?  Bu gün günlerden hüzün. Dilimde bir hüzzam şarkı; güftesi Rahmi Duman’a, bestesi Sadettin Kaynak Hoca’ya ait. Uzun zamandır mırıldanmamıştım:

“Bin hüzün çöktü yine gönlüme, akşamla benim,
Ülfetim var nice yıldan beridir, gamla benim,
‘Dönerim bekle beni sen’ deyiver, dönme yine,
Bir ümit sun ne olur kalbime, bir damla benim”

Gidenler dönecek mi acaba?

Bu gün günlerden hüzün. Mevsim kış; lapa lapa kar değil lapa lapa hüzün yağıyor Maraş’a.

 Ya Rabbî, “Bu da geçer Ya Huuuu” deyince bu günler de geçer, değil mi?

            

          “Hüzün, zaman zaman deli dalgalarla gelir”

Yol kenarında yürürken Bursa plakalı bir resmî araç durdu. Camdan başını uzatan bir memur “Amca, görevimiz bitti, dönüyoruz, sadece bir şişe suyumuz kaldı, müsaadenizle size verebilir miyiz?” dedi. İnsan yeterince yaşayınca her şeyi gördüm sanıyor. Ama öyle değilmiş. Asrın depremini de gördük. Hem öksüz, hem yetimdim, hem de artık depremzedeyim.

Bugünün adının salı veya çarşamba olması ne fark eder ki! Bu gün günlerden hüzün. Bir şarkı daha mırıldanmaya başladım. Galiba Selahaddin İçli’nin bir şarkısıydı:

Hüzüüün, zaman zamaaan deli dalgalarla geliiiiiiiiiir,

Gönlümüün kıyısınaaaa vuruuuur.”  Ratatatataarat, Ratatatataarat, Ratatatataarat!

 

                                                      2. bölümün sonu

         

                                 

 

 

Bu haber toplam 611 defa okunmuştur
  • Yorumlar 3
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Diğer Haberler
    Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
    Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim