İstanbul’a Zikirle Girdin Mi Hiç? (Avangard y., Nisan 2016) hayırlı olsun. Allah sayılarını artırsın duasıyla başlayarak önce ilk kitabın heyecanını sorayım. Neler hissediyorsun? Yani nasıl bir duygu? Tepkiler nasıl?
Eyvallah Yahya kardeşim. Evvela amin diyeyim iki duan için de. Sonra yazarken daha heyecanlı, daha coşkulu olduğumu belirteyim. Yazdıklarımın bir kitap olarak arz-ı endam etmesi, okur karşısına çıkması da hoş bir duygu, evet. Tabii çok heyecanlanacak kadar genç değilim ama heyecanlanmayacak kadar da çok yol yürümüş değilim. Orta karar bir sevinç ve heyecanla kitabımı imzalamaya devam ediyorum.
Kitaptaki yazıları ve ifade tarzını çok sevdiğini dile getirmek için telefonla arayan güzel insanlar oldu. Şu yazıdan çok etkilendim diyen epey okur var. Yazdıklarımın karşılık bulması, paylaşılması, Müslümanlara bir şeyler anlatması sevindirici ve insanı daha iyi yazmaya teşvik ediyor.
Kitaba geçmeden önce, biraz bahseder misin kendi hikayenden?
Kitabın Mekanlar bölümünde Bir Arayış Filmi Olarak Hayatım diye bir yazı var. Orada İstanbul’u hayatımın bir parçası ve adeta merkezi sayarak kendi arayış ve dönüşüm hikayemin bir kısmını anlattım. Fakat insan daima değişmeye devam eder. Elbette sabitelerini korumaya çalışarak. Benim en önemli sabitelerim İslam olmak ve kalmaktır. Duam ve gayretim bu yöndedir. Müslümanları seven bir adamım. Müslümanlara inanan bir adamım. Müslümanlardan başka kimse zulme karşı koyma niyetinde ve gayretinde değil. Bunu biliyor ve görüyorum. Bingöl’den İstanbul’a göç etmiş çok çocuklu bir ailenin üçüncü evladıyım. Kitaplara, dostluğa, şiire, ilme, sufilere tutunmaya çalışarak bu yaşa geldim. Bir Müslüman olarak sevdiğim ve etkilendiğim insanları, mekanları, vakitleri yazmaya çalıştım. İnşallah yazmaya ve anlatmaya devam edeceğim.
İnsanlar, mekanlar, vakitler altbaşlığıyla yayımlandı kitap ve bu isimlerle üç bölüme ayrılmış. İnsanlar bölümü Peygamberimizle (sas) başlıyor; alimler, şairler, müzisyenler, mütefekkirler var listede. Birbirine uzak dünya görüşlerine sahip kişileri “insanlar” olarak bir araya getirmişsin. Soruyu sen sormuşsun ben cevaplıyorum gibi oldu ama mesela “Bir komünistin Cuma vaazı: Hikmet Kıvılcımlı” başlığı dikkat çekiyor. Bu “insanlar”ı yazmaktaki gayen ne idi?
Ciddi ve görünür bir şekilde yazmaya geç başladım. Yürüyüşümün kısmen sükunet bulduğu zamanlarda… Şunun hep farkındaydım yazarken: İyi okumazsan iyi yazamazsın. Müslümanların Kitap ve Sünnetçe belirlenmiş hukukları bir yazarla-eli kalem tutan Müslümanla, yazdıklarını okuyacak olan okuyucu arasındaki münasebeti de kapsıyor. Yani yazanın okuyucuya bir sadakat borcu vardır. Bunu her yazımda gözetmeye gayret ettim. Bakmak ve görmek ve gördüklerimi, hissettiklerimi, kavradıklarımı aktarmak istedim. İçinde yaşadığımız yüzyıldan müstağni kalamayız. İstesek de kalamayız. İşte ben de yürürken beni çeşitli şekillerde etkileyen bazı ululara, bazı acı çekmişlere, yüreğe dokunanlara, sorgulayanlara, tutunamayanlara, vazifesini iyi yapanlara, çok sevdiklerime, seyrettiğim mekanlara ve önemli, bereketli zamanlara kitabımda yer verdim.



































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.