Ancak, devlet önderimizin "nüfus" meselesine dair yaptığı ikazlar, bunca çabaya rağmen hâlâ bir gedik varsa mesele daha derinde aranmalıdır dedirtiyor.
Naçizane fikirlerim teveccüh görmüş olmalı ki "Aile Yılı" hitama ererken Aile Vakfı tarafından düzenlenen "Aile Çalıştayına" üçüncü kez davet edildim. İfa edilen konuşmalar, yapılan araştırmalar içimi burktu.
Ve müşahede ettim ki bir yıllık bir "Aile Yılı" çalışması, bu koca toplumun yüzyıllık gerilimini yalnızca yoklayabilmiş.
Çalıştay sonrasında Vakıf yöneticileri bendenizden bir raporlama çalışması talep etti. Raporu hazırlama sorumluluğu ve süreci bir gerçekle yüzleştirdi. Aile meselesini uzun süredir yanlış yerden tartışıyor, görünen sorunlara yoğunlaşıyor ama bu sorunların arkasındaki esas nedenleri konuşmuyormuşuz!
Dijitalleşme, algoritmaların baskısı, müstehcenlik, toplumsal cinsiyet ideolojisi... Bunların her biri sonuç. Kökü ise medeniyetin sinir uçlarında.
Biz ise, bir mürai tecessüsüyle Cem Yılmaz tasvirindeki cancanlı kımıl kımıl ambalajın cazibesine kapılmış vaziyetteyiz.
Oysa ailenin karşı karşıya olduğu şey parlak bir vitrin değil, derin bir yaranın sızısı.
Ve o yara, dışarıdan dayatılan yeni insan modelinin tam merkezine nişan aldığı bir ontolojik hedef! Yani, kökü kim tutarsa, zihni o yönlendirir.
Bugün çocuklarımız dopamin ekonomisinin müşterisi, algoritmaların deneği hâline geldiyse bu bir hafıza kazasının sonucudur.
Yazının devamı için:https://www.star.com.tr/yazar/aile-yilinin-ardindan-kalan-bosluk-yazi-1981060/































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.