• İstanbul 14 °C
  • Ankara 13 °C

Ne dalkavuk köpekleriz, Kimi görsek etekleriz!

S. Cenap BAYDAR

Ne tuhaf! Zaman içinde her saniye biraz daha hızlanan bir uzay mekiğinin yolcuları gibi hissediyoruz kendimizi. Hadiseler o kadar hızlı meydana geliyor ve akıp geçiyorlar ki etrafımızdan, çoğu zaman ne olup bittiğini anlayamıyoruz bile! Daha tuhaf olanı ise şu: Bir an için dönüp, çoktan geride bıraktığımız, pek uzaklarda kaldı sandığımız ufuklara baktığımızda dehşetle fark ediyoruz ki hiç de öyle uzun mesafeler almış değiliz. Bugün tartıştığımız mevzular bundan bin sene evvel de, beş asır evvel de, elli sene evvel de bugünkü hararetle tartışılıyormuş. 
Bizim gibi başka faniler de dünyayı kendi çevrelerinde döner bilmişler bir zamanlar.
O masal cümlesinden daha güzel ne özetler bu vaziyeti bilmem: Az gitmişiz. Uz gitmişiz. Dere tepe düz gitmişiz. Sonra dönüp ardımıza bir bakıyoruz ki ancak bir arpa boyu yol almışız!
Peyami Safa’nın 1960 yılında, Tercüman gazetesinde kaleme aldığı fikirlerini okurken yine yukarıda anlattığım türden hislere kapıldım. Şöyle yazmış çok kıymetli muharririmiz:
Bizde mücerret insanı Tanrılaştıran kozmopolitler, Atatürk'ü Tanrılaştıran devrimbazlar, Said-i Kürdî'i Tanrılaştıran Nurcular, Marx'ı Tanrılaştıran mahutlar, Mevlâna'yı Tanrılaştıran hayranları, Shakespeare'i Tanrılaştıran mütercimler görülmüştür.
Mücerret insanı Tanrılaştıran Tevfik Fikret.
Takdis eden beşer, 
Takdise müstahaktır. 
Odur rabb-i hayrü şer. 
Rabb-i mümkinat.
demiştir. Atatürk için Behçet Kemal, tamamını unuttuğum bir manzumesinde:
Türklüğe Allah olan ölmez.
mısraını söylemiştir.
Marx'ın Kapital adındaki ana eserini Kur'an yerine koyan Nâzım Hikmet, bir şiirinde:
Hâfız-ı Kapital olmak istiyorum.
demiştir. Dr. Abdullah Cevdet, Jül Sezar tercümesinin önsözünde, Allah’a mahsus vasıfları kullanarak aynen şöyle der:
"Shakespeare'in azamet-i kibriya-yı bi-pâyânı önünde ettiğim secdelerden, ibadetlerden biri de bu Jül Sezar tercümesidir."
Rahmetli sefir -ediplerimizden biri- bir mecliste, Atatürk tenkid edilirken düşüp bayılmış. Said-i Kürdî'den, önünü ilikleyerek ve gözlerini süzerek "Efendi Hazretleri buyururlar ki..." diye bahsedenler görülür. Mevlâna'yı zikrederken sesleri titreyenlere ve gözleri yaşaranlara şahit oldum.
http://www.alticizilisatirlar.net/acs/insanlari-tanrilastirma-zihniyeti
On dört asıl evvel Allah, kendisinden başka tanrılar icat edip yoldan çıkmış insanlığa son ve kesin bir uyarı vermek üzere hazreti peygamberimizi gönderdi. Allah, kendi katında kabul görecek inanç sistemine dâhil olmanın ilk ve en önemli şartının, kendisinden başka ilah tanımamak olduğunu son bir kez daha hatırlatıyordu. 
Yedi yüz elli sene önce İbn Teymiyye, gönderilen ilahi mesajı unutup sapıtmaya başlayan, hatta insana tapınmayı İslam içinde bir akım olarak kurumsallaştırmaya kalkan insanlara, Allah’ın peygamberimiz vasıtasıyla gönderdiği, kendisinden başka kimseyi tanrı edinmeme emrini hatırlatmak için çırpınıyordu.
Kanuni devri şeyhülislamı Ebussuud Efendi’nin bundan beş yüz sene önce yazdıklarını okusak, yine benzer tespitlerle karşılaşırız.
Hırsızlık yapmak gibi, adam öldürmek gibi, yalan söylemek gibi, “bir takım insanları tanrılaştırmak” da insan fıtratının derinliklerinde mevcut, sinsi bir dürtü olmalı. Hususi ihtimam gösterilmediğinde derhal baş gösteren genetik bir ruhi maraz!
Bu “hastalığın” kendisine karşı farkındalığı arttırmak için çabalayanlar arasında sık görülmesi de başka bir tuhaflık. 
Peyami Safa’nın örneklerini bugün, “pop ilahlarıyla”, nevzuhur “mürşitlerle”, “şeyh efendilerle”, “hocalarla”, “yogilerle” hatta “çok karizmatik siyasi liderlerle” daha da çeşitlendirebiliriz. 
Eski “ilahlar” ölmüyorlar, yok olmuyorlar, bilakis mütemadiyen yanlarına yenileri ilave ediliyor.
Sanki insanımız tapınmak için azıcık güçlü, azıcık şöhretli, ağzı azıcık iyi laf yapan, az cerbezeli, az karizmatik birilerini arıyor. Bulunca da hemen tanrılar listesine ilave ediveriyor.
O halde bizim de yazımızı Peyami Safa’nın elli sene önce yazılmış cümleleriyle noktalamamızda bir mahzur olmasa gerek:
Önüne gelene tapma huyuna kadar soysuzlaşan bu zihniyet bir Osmanlı şairine şu beyti söyletmiştir:
Ne dalkavuk köpekleriz 
Kimi görsek etekleriz!
 
Twitter: @salihcenap

Bu yazı toplam 806 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim