Şehir Araştırmacılığı, son bir yılda sık sık gündeme getirdiğimiz ve bu hususta dikkat çektiğimiz –kendi iddiamıza göre-yeni bir bilim dalı olarak, literatörde yerini almalıdır. “Neden Şehir Araştırmaları Merkezi?” sorusuna cevap vermeye çalıştığımız makalemizde, bu konuda daha önce yazdıklarımızdan daha farklı açıklamalara yer vereceğimizi sanıyoruz.
Günümüzde şehir konulu çalışmalarda çok başlılık esastır. Şehrin tüm yönleri ile ilgilenen araştırmacılar yerine konularına göre çalışanlar, şehri ele almaya çalışmaktadır. Elbette konu uzmanlarının kendi dallarında çalışmalarda bulunması elzemdir. Her alanda uzmanlaşmış bulunanların kendi alanlarında şehre dair çalışmaları önemlidir. Fakat, sadece kendi alanında çalışanlar, diğer alanlardan kopuk biçimde, sadece kendi çerçevelerinde çalışmalarda bulunur. Bu şekilde seyreden çalışmalar, bütünlük taşımaz ve parça konumunda tamamlanmayı gerektirir. Bu bakışla yapılan çalışmalar, bir araya getirilmediği için, araştıranlar, konunun uzmanları alanlarında ne kadar başarılı olursa olsun, bütünde buluşmadıkları için, yaptıkları araştırmalar ve çalışmalar, kendi sahalarındaki literatörde hapsedilmiş biçimde kalır ve şehre dair araştırmalarda bulunanlara yeterince fayda sağlamamaktadır.
Yakın zamanda Diyarbakır Ulu Camiî yanında yapılan kazıda alanın "kilise müştemilatı" olduğunu ortaya koyan raporda, istenilenle tespit edilen arasındaki bilgi uçurumu, şehir araştırmacılığının önemini bir daha ortaya koymaktadır. Bu alanda yapılan çalışmada yapılan kazı sonrasında hazırlanan rapor, mezkûr alanın Roma Dönemi yapılaşmanın yeri olduğunu ortaya koymuştur. İstenilen ise burada bir mezarın olup olmadığıydı.
Mezar alanının ortadan kaldırıldığını bilmeyen kurul, uzun zaman bir kazı çalışmasına girişmiş ve sonuçta istenilenin mevcut olmadığı kanaatine varmıştır. Şayet şehre dair araştırmalarda bulunanlara ya da belirtilen mekâna dair bilgiye sahip olanlara danışılsaydı, kazı yapmaya gerek kalmaz ve çalışmanın amacına uygun bilgiler, kısa yoldan elde edilmiş olurdu.
Bilimsel araştırmalarda sözlü bilgileri merkezine kalıcı bilgi olarak almayan kimi akademisyenler, edebiyatta ve sosyoloji gibi dallarda sözlü bilgiyi kabul ederken, diğer kimi alanlarda sözlü bilgileri kabul etmeyenlerin sonradan ne sıkıntılar içine düştüğü yer yer görülür. Şehir araştırmacılığında istenilen konuda bilgi sahibi olandan bilgiler alınır ve eldeki kaynaklarla karşılaştırmalarda bulunularak, varsa fotoğraflarla belgelerle sözlü bilgilerin karşılaştırılması yapılır.
Mezkûr kazı alanına dair daha önce arşivimizde bulunan fotoğraflarla bilgiler, kaynaklardan edinilmiş ve bu alanı gören yaşlı Diyarbakırlılarla görüşülmüş, kendilerine ait bilgiler biraraya getirilmişti. Yerel gazetelerde yer alan kimi çalışmalar da dosyalanmıştı.
Resmî işlemlerde izlenen yol, işin uzmanlarına konuyu vermek ve çıkan rapora göre davranmaktır. Mezkûr alan için de aynı çizgi takip edilmiştir. Neticede çıkan tablo, iç açıcı olmamış, burada mezarı bulunan ve vaktiyle naaşı kabrinden çıkartılan Diyarbakır’ın İlk Müslüman Valisi Sultan Sa’sa’a ile ilgili bir ip ucuna rastlanmamıştır. Yıktırılan camiine, minaresine ve medresesine dair bir işaret de bulunamamıştır.
Elbette yıktırılan bir alan üzerine zamanla dinlenme parkı yapılmış, pastahaneye çevrilen alan, bir ara kahvehane yapılmış, bununla yetinilmemiş, garip biçimde buraya tek katlı bir yapı kondurulmuş ve aradan seksen seneyi aşkın zaman sonrasında bu istenilen kabre dair ipuçları aranmıştır. Bunu bul bulabilirseniz!..
İstenilseydi bu alana dair fotoğraflar temin edilir, kaynaklarda sabit olan bilgiler toparlanırdı. Açıkça söylemek gerekir ki Diyarbakır’da adeta şehre dair çalışanlara bir güvensizlik bulunmaktadır.Bu güvensizlik, diğer şehirlerde de söz konusudur. Çünkü şehir araştırmaları içinde bulunanlara, bilgileri eksik gözüyle bakılır. Şehir konusunda bunca araştırmada bulunanlara bırakınız sevgiyle yaklaşımı, küçümseme, onları yok sayma, yayınlarını ciddiye almama ve onlara kolaylık sağlamama adına her şehirde sanki söz verilmiş gibi bir intiba bırakır, insan üzerinde. Şehir Araştırmacıları üvey evlad konumunda bulunduğu sürece, Şehir Araştırmaları Merkezi kuurlmadıkça kimseyle bilgi paylaşımına gidilmeyecektir. Yazdığımız yazılar da başkalarınca kullanılma izni olmadıkça makalelerde yer almayacaktır.
Biz, bu kanaate varalı on yıllar geçmektedir. Bir konuda bilgi lazım olduğu takdirde şehre dair çalışmaları olanlardan bilgi alınmaz, üniversitelere başvurulur. Elbette üniversiteler, bilgi kaynağıdır ve baş vurulması gereken öncelikli merkezlerdir. Lakin unutulmaması gereken bir husus şu ki, üniversitelerin çoğunun dayanağı, şehir hakkında araştırma yapanların bilgileridir. Düzenlenen panellerde ve sempozyumlarda profesörlerin, doçentlerin yanıbaşında sempozyum bildirilerini sunanlar içinde şehir hakkında araştırmaları bulunan ya da konuyu bilenler de yer alır. Hiç okul okumamış, alanında kendisini yetiştirmiş öyle kişiler vardır ki sempozyumlarda anlattıkları ile kendisini dinleyenlerine hayran bıraktırır.
Sadece işi profesöre, doçente bırakmak olmaz. Bunun için yola koyulanın şehir araştırmacılarına her alanda ihtiyacı vardır. Kişi, bir şehrin özelliği için çalışıyorsa o şehride yayınlanmış gazetelere, dergilere, fotoğraflara, o yer hakkında bilgi sahibi olan isimlere başvurur. Tarihe dair kaynaklardan edinilen bilgi bazen sınırlıdır, bazen de mevcut değildir. Bu nedenle araştırmacı, mecburen görmediği, bilmediği ve yeri belirtilen lakin yıktırılmış bir yapı için, her daim izlenen metodu takip eder. Sadece Sultan Sa’sa’a konusu için belirttiğimiz husus, diğer alanlar için de geçerlidir. Şehir Araştırmacılarının ortaya çıkarttığı bir çok yeni konu, belge ve ürettikleri bilgi, masa başında akademisyenin sihirli kalem rütuşları ile değer kazandıkça, çalışanın hakkı ve emeği ortadan buharlaşmakta, yorgunluğu kendisine kâr kalmaktadır. Özellikle yayınlanmış birçok konunun adeta yeni ele alınmış biçimde gösterilmesi de bir yönüyle etik alanda olumsuzluk oluşturmaktadır, hırsızlığa kapı aralamakta, kibarca ifadeyle, intihale sebebiyet vermektedir. Biz söylersek dinleyen kim? Kim anlar, Şehir Araştırmacısının çektiği zorlukları?
Şehir Araştırmacısının çektiği sıkıntıları bir kenara bırakalım da işin künhüne vâkıf olmaya namzetini bırakan biri olarak, her şehirde bir Şehir Araştırmaları Merkezi kurulmadıkça ve bu kabul görmedikçe kaybeden şehir olacaktır, bu bilinmelidir. Peki senelerdir kan kaybeden şehirler için ne yapılmıştır? Bizim söyleyişimizde, merkeze yüklediğimiz manada kimseyi incitecek bir husus var mıdır? Biz, hakaniyet içinde yetkililerin kendilerini sorgulamasını isteriz, açıkçası. Amacımız, kimseyi sorgulamak değil, Şehir Araştırmacısı olarak, şehirlerde neden bir Şehir Araştırmaları Merkezi kurulmayışına cevap verilmediği merakıdır, gidermek istediğimiz...
Haftada bir “Şehir Araştırmaları” başlığı altında sunacağımız yazılarımızda bir şehirde Şehir Araştırmaları Merkezi’nin neden ve niçin olması gerektiği hususunda düşüncelerimizi sizinle paylaşacağız. Bu düşüncelere katılır ya da katılmazsınız. Fakat, bu Şehir Araştırmaları Merkezi teklifini mutlaka yerinde ve isabetli bir karar olarak siz de kabul edeceksiniz. Çünkü bu teklifimiz, şehrin bir belleğini canlı tutma, oldukça zengin bir dokumantasyon merkezi oluşturma amaçlıdır. Şayet bu merkez her şehirde kurulursa, o şehrin ya da ilçenin hakkında bilinmesi gereken bilgiler, kaynaklar herkesin erişimine açık olacak ve şehrin ya da ilçenin, bir yapının ya da durumun yalan yanlış, eksik bilgilerle anlatımının önüne geçilecek, doğrular öğrenilecek . Bunun faydası sadece bununla sınırlı mıdır? Hayır, o şehrin tarihteki iktisadî, dinî, siyasî, tarihî, edebî, coğrafî, akla gelen ne varsa tümüyle bilinecek.
Diyarbakır’ın turizm hamlesi ile kalkınabileceğini iddia edenlerin bile gelmek zorunda olacakları Şehir Araştırmaları Merkezi, ne yazık ki Diyarbakır’da yok!.. İşi işi gücü otel ve dinlenme tesisleri yapmak olanların, önemsemediği Şehir Araştırmaları Merkezi bölgede mevcut değil, Türkiye’nin hiçbir yerinde bulunmuyor.
Diyarbakır’da kurulmasını istediğimiz ve Türkiye’nin her tarafına örnek teşkil edecek merkezin bir an evvel kurulması gerçekleşirse Diyarbakır, bu konuda ilk adımı atan şehir olur. Gecikirsek, bu projenin hayata geçirilmesi yakında başka bir şehirde olacaktır.
Amaç, doğruları göstermek ve doğru olanları bilmekse, bu bilgileri paylaşmak için Şehir Araştırmaları Merkezi hakkında herkese kendi düşüncelerimizi sunmamız mümkündür. Gönül, doğduğumuz, büyüdüğümüz ve halen yaşadığımız şehirde öncelikle böyle bir merkezi tez elden gerçekleştirmektir. Başka bir şehre nasip olursa bu proje, seviniriz de ithali bize acı verir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.