• İstanbul 15 °C
  • Ankara 21 °C

Nurullah Ataç Yahya Kemal’i selâmlıyor!

Nurullah Ataç Yahya Kemal’i selâmlıyor!
Nurullah Ata(ç) başlangıçta medeniyet değerlerimizle hayli barışıktı. Daha sonra -inanç meselesi- onu en uzaklara doğru savurdu. Çünkü Türkiye’de asıl zıtlaşma “din”le ilgilidir.

Dine ve değerlerimize elinden geldiği kadar zarar vermeye çabaladı. Aşırı arıdilciliğinin sebebi de budur. Dilimizin yerleşik kelimelerinin dinî muhtevaları onu rahatsız ediyordu. Bu yüzden en başta “kelime”ye karşı çıktı. Çünkü kelime, kelime-i tevhid’di, kelime-i şehadet’ti. Tilcik diye bir şey uydurdu. Bu daha sonra “sözcük”e dönüştü. Onun bu din karşıtı hamleleri bazı dindar yazarlarımızca görülmek istenmedi.

90 yıl önce yayınlanan bu yazıyı Nurullah Ata, Yahya Kemal’in Madrid elçiliğinden azledildikten sonra bir yıl Avrupa ülkelerinde dolaşıp Bükreş Elçisi Hamdullah Suphi’nin desteği ile Türkiye’ye dönmesi üzerine yazmıştır. Bu yazıya bakarak Nurullah Ataç’ın tam bir Yahya Kemal bağlısı olduğu söylenebilir. (D. Mehmet Doğan)

adsiz-070.png

Yahya Kemal’e selâm

Nurullah Ata

*

Yahya Kemal geldi. Biribirimize bu müjdeyi verebileceğimizden ümidimizi büsbütün kestiğimiz günler de olmuştu. Bunun için üzülüyorduk, çünkü türkçenin belki en pürüzsüz, en mükemmel birkaç manzumesini yazmış olan bu sanatkârın eserine devam edebilmesi için memlekette olması lâzımdı. Gurbet pek az şaire yaramıştır. Keyserling bir memlekette, oranın olmıyan bir dille konuşmanın kendine bir tuhaf geldiğini söyler; dille toprak arasında adete esrarlı "affinite"ler vardır, şair ayağının altında, dilinin hamurunu teşkil eden toprağın sıcaklığını duymağa muhtaçtır.

Elbette ki memlekette olmak her şair için mübrem bir şart değildir; en güzel eserlerini gurbette vermİş olanlar da vardır, Yahya Kemal de bunlardan biri olabilirdi. Fakat bizim için bu kâfi değildi. Çünkü o odasına kapanıp ahenkli mısralar dizmekle, benliğini itlemekle kalan bir şair değildir: sanat aleminin bir "action,, adamıdır. Daima kendisine bir muhit yapmak, heyecanlarını etrafındakilere sirayet ettirmek, kendi şiir telakkisini anlıyacak, ona iştirak edecek adamlar yetiştirmek istemiştir. Bizim neslin en büyük bahtiyarlıklarından biri onu tanımak olmuştur. Bugün tanınmış şairlerimizin, muharrirlerimizin çoğu, Yahya Kemal'in irşadından istifade edemeselerdi yollarını belki hiç bulamıyacak, herhalde çok zorluk çekeceklerdi.

Bizden sonra gelenler, utanarak İtiraf edelim ki öyle bir ustadan mahrum kaldılar. Onlar, şimdi Yahya Kemal'den bahsolunduğu zaman bizim niçin heyecana düştüğümüzü anlamakta belki güçlük çekerler. Onun eserinden beğenmediğimiz parçalar, sanat telakkisinde artık iştirak etmediğimiz, hatta şiddetle redde kalktığımız noktalar vardır; buna rağmen onun şahsına merbutiyetimiz azalmamıştır, azalamaz. Hatta içimizde -bunu kendisi de pek ala bilir- onun en ağır muamelelerine tahammül edenler de vardır. Niçin? Sadece iyi bir şair olduğu, bize çok güzel mısralar tattırdığı için mi? Hayır; çünkü hepimizin ezberinde olan, artık biraz da bizim olan o manzumeleri tatmak için kendisine ihtiyacımız yoktur. İfade edilen his, hayal, fikir şairin şahsından kurtulmuş, haricileşmiş, her zaman ve her mekanın adamlarının baba mirası olmuştur. Onları sevmek için sahiplerini tanımağa ihtiyacımız yoktur, hatta sahiplerini unutabiliriz. Bu manada eserin asıl hayatı, onun üzerinde hiç kimsenin bir hak iddia edemiyeceği andan itibaren başlar.

Fakat Yahya Kemal, az yazdığı için bazılarının hâlâ sitemine uğrıyan bu şair, hiç yazmamış bile olsaydı yine bir zaman edebiyatının en mühim adamlarından biri, belki de en mühim adamı sayılacaktır. Bunu şahsının icazına borçludur. O, bizim edebiyatımızda gözüktüğü zaman, hemen hemen bütün sanat kıymetleri karma karışık olmuştu. Nazım kendi kendini inkâr edip nesir olmağa kalkıyor, ne olduğu beliniz birtakım fikirler hiç bir şekil kaydı düşünülmeden ortaya atılmak isteniyordu. Ortada şairi de, nasiri de kekeliyen bir edebiyat gölgesi vardı. "Enfin Yahya Kemal vint …” Mısraın asaletini, şeklin itibarını iade etti. Divan edebiyatımızın en güzel parçalarını okuyarak bu memleket şairlerinin Avrupa'dakilerden çok evvel "saf şiir" in (poesie pure) nümunelerini verdiklerini hatırlattı. Şiiri, veznini, kafiyesini, ahengini unutturarak ve yahut takti ile, kuyu çıkrığı ittiradı ile okumak adet olmuştu. Yahya Kemal her manzumenin ihtiva ettiği heyecanı, o heyecanın ahengini keşfederek şiir okunacağını öğretti. Vakıa o da bir "poncif,, icat etti; gençler onu taklit ederek okumak hevesine düştüler; çoğu da ustalarının zekâsına, sanat hassasiyetine malik olmadıkları için her manzumeyi, her manzumenin her mısranıı aynı tarzda okumağa başladılar. Bu, Yahya Kemal'i anlamamaktan ileri geliyordu. Fakat ne de olsa gençlerde bir ahenk ihtiyacı uyanmıştı; şiirin alelade konuşma dilinden hariç, şarkıya yakın bir dil olduğunu sezmişlerdi. Bir kaç geri kalmış adamdan başka herkes onun etrafına koştu, ondan şeklin sırlarını öğrenmeğe çalıştı. Onun gurbetten ilk dönüşünde ben henüz mektepte idim; kendisini tanımama imkan yoktu. Fakat onu gören, onunla tanışan edebiyat hocamız bize onun tarzı ile şiir okuduğu gün sınıfta edebiyatı sevenlerin hepimiz "yeni bir ürperme halkolunduğunu" hissettik. Sonra kendisinin şiir okumasını da dinledik ve hakiki, halis şiirle temasımız işte o günden başlar.

Denebilir ki bizim nesil içinde biraz olsun kıymeti olan her edebiyat adamı, onun tesiri ile yetişmiştir. Necip Fazıl ve Ahmet Hamdi gibi Nazım Hikmet'in de ilk ustası odur. Bizim ona hürmetimiz çırağın ustaya hürmetidir; fikir, sanat işlerinde ise bu hürmet oğlun babaya muhabbetinden farklı değildir. Bunun içindir ki kendisinden ayrıldığım noktaların hiçbirini inkâr etmemekle beraber ondan bahsedildiği zaman kafam, en sevdiği heyecanlarından birini duyar.

Yahya Kemal yine eskisi gibi edebiyatçıları toplamağa onları "irşat" etmeğe çalışacak mı bilmiyorum; fakat yorulmadı, ümidini kesmedi ise "fildişi kule" de oturmakla iktifa etmiyecek, sanati için mücadeleye girişecektir. Bu edebiyatımız için çok hayırlı olacak­tır, çünkü o canlı bir adamdır ve etrafında hayat yaratmasını bilir.

(Milliyet 23.12.1933)

Bu haber toplam 367 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim