• İstanbul 12 °C
  • Ankara 10 °C

Olmayan kültür siyasetinin iflasının ilânı!

D. Mehmet DOĞAN

Yazsak mı, yazmasak mı?

Hakikat öylesine güçlü şekilde kendini gösteriyor ki, yazmamak kalemimize ihanet etmek olur. Daha önce yazdıklarımızı bilenler, böyle bir yazının sırasının geleceğini de tahmin etmiş olabilirler.

Bugünkü iktidar, daha doğrusu lideri Tayyip Erdoğan, Türkiye’yi yirmi yılı aşkın süredir yönetiyor. Birçok başarıya imza attı, Türkiye’nin 21. yüzyılına damgasını vurdu. 100 yıllık cumhuriyetin bu yirmi yılında, geçmiş 80 yılı geride bırakan bir maddî-fizikî gelişme yaşandı. Bir zamanlar Özal’ın söylediği lâf gerçek oldu: Türkiye âdeta çağ atladı!

Manevî-kültürel alanda aynı şeyi söylemek mümkün mü?

Bizden önce Cumhurbaşkanı defalarca bu alandaki zafiyetten bahseden sözler söyledi.

            Kültürün Cumhuriyet seyri

Cumhuriyet büyük bir edebî birikim devraldı. Osmanlının son devrinde sadece büyük edebiyatçılar değil, büyük hattatlar, mûsıkişinaslar, fikir adamları yetişmişti. Savaş sonrası Türkiye’yi köklerinden koparma yönlü “devrim”ler yapılmasa idi, büyük bir kültür-medeniyet hamlesi için altyapı hazırdı.

Hat sanatı harf inkılâbı ile, öldürüldü. Osmanlı hattatları hat sanatını zirveye taşımıştı.

Mûsıki inkılabı ile müziğimiz yok sayıldı, öğretimi yasaklandı, 50 yıl kimse bu yasağı kaldıramadı. Türk müziği yasağı, klasik batı musikisinin yaygınlaşmasına değil, piyasa müziğinin arabeskin güçlenmesine yol açtı.

Dil devrimi dilimizin istikrarını bozdu, Osmanlının son büyük şairleri, yazarları, yakın devir klasiklerimiz, anlaşılmaz hale geldi. Bir nesil öncenin yazarlarının eserleri özleştirilerek yayınlanır oldu.

Cumhuriyet’ten sonra fikir hürriyeti kâğıt üzerinde idi. Fikir açıklama hürriyeti yayın hürriyeti ile olur, basın susturulmuş ve sıkı kontrol altına alınmıştı.

En fazla baskı altında tutulan ve ihlal edilen din ve vicdan hürriyeti idi. Dini yaşamak, resmen makbul bir şey değildi. Din öğretimi 1930’dan sonra tamamen (bir iki küçük Kur’an kursu dışında) ortadan kaldırılmıştı. Bununla yetinilmedi, “Türkçe Kur’an”“Türkçe ezan” kampanyaları açıldı. İbadetlerde Türkçe Kur’an uygulanamadı ise de, Türkçe ezan 1932’de önce fiilen, sonra Diyanet genelgesiyle uygulandı, 1942’de kanun hükmü haline getirildi.

Cumhuriyet siyasî çoğulculuğa fırsat vermedi, imkân tanımadı; her türlü muhalefet siyaseten imkânsız hale getirildi.

Cumhuriyet öncesinin, kültürel-manevî çoğulculuğu da inkılâplarla ortadan kaldırıldı. Bilhassa tekkelerin kapatılmasını bu bakışla okumak lâzımdır. 1930’larda Türk Ocağı gibi sivil kurumlar da ortadan kaldırıldı, Parti’ye bağlı Halk Evleri kuruldu  

Türkiye’nin bugüne devreden dil, edebiyat, mûsıki, fikir, din… meselelerinde bu kırılmaların büyük rolü vardır. “Atatürkçülük” çok partili sisteme geçildikten sonra Cumhuriyet’in bu dönemindeki hürriyetsizliklerini sürdürme cihazına dönüştü. Seçilmiş iktidarlar bu cihazı etkisizleştiremediler.

            Tarihimizin en cahil nesli 1930’larda okula başlayanlar!

1930’larda Osmanlı yazısı öğrenmeden ilk okula başlayanlar, kütüphanesiz bir ülkede yaşamak zorunda kaldılar. Eski harfleri bilenlerin dahi bu harflerle yazılmış kitaplara ulaşması zorken, bu nesil 1950’lere kadar ciddi bir kitapsızlık devri yaşadı. Diyebiliriz ki tarihimizin en câhil nesli bu yıllarda yetişmiştir.  1940’larda devletin batı klasikleri neşriyatı bu açığı belli bir kültür enjekte ederek kapatmak maksadıyla kullanıldı.

Bu kütüphanesiz-kitapsız devirde yetişenlerden büyük ilim, fikir adamı, edebiyatçı, sanatçı yetişmedi. Estetik hissiyatı dumura uğradı, sanatı idare eden yüksek zevk ortadan kalktı, her sahada düşük seviyeli bir kavrayışa teslim olundu. Türkiye’nin bu düşük seviye engelini aşıp yükselmesi için 2002’de büyük kültürel iddialarla iktidara gelen yeni yönetim bir ümitti. Fakat daha sonra sık sık itiraf edileceği gibi, kültür sahasında bir hamle yapılmadı/yapılamadı. Bu atalet hali, çökmekte olan batı taklitçisi kemalist kültürün düşük seviyeli versiyonunun yeni iktidarın siyasetini idare etmesine yol açtı.

Bugün devletin kültürel uygulamaları büyük ölçüde düşük seviyeli kemalist kültür ürünlerinin tekrarından öteye gitmemektedir.

Bunun son örneği, 100. yıl marşıdır.

Şairinin şiir dünyamızda tanınırlığı yoktur! Aynı kişi olan bestekârının daha önce bestesine rastlanmamıştır.

Zaten birinci kuşak, Osmanlıdan devralının bestecilerden sonra, batı tarzı bestecilikte her nesil daha düşük seviyede seyreden eserler ortaya koyuyordu. Klasik batı müziği sahasındaki daha güçlü bestekârlar yurt dışında, başka dünyaların insanı olarak, hayatlarını sürdürdüğü için, Türkiye’nin müzik muhtevasını yükseltecek bir konumda değillerdi.

            Düşük seviyeli kemalist kültüre teslim olmak

Estetik yoksunluğu, zevk düşüklüğü kemalist kültürün 21. yüzyıldaki temel vasfıdır. Bu kültüre resmî bağlılık ortadan kaldırılıp yeni bir kültürel hamle yapılamadığı için bu temel nitelik devlet kültürünün esası haline gelmiştir.

Öte yandan, iktidar partisinin belediyeleri ile muhalefetin belediyeleri arasında kültürel zihniyet itibarıyla çok fark kalmadığı düzenledikleri konserlerden anlaşılabilir. Aynı isimlere -eğer açıkça iktidara karşı bir tavırları görülmemişse- hem iktidar, hem muhalefet belediyeleri tarafından yüksek meblağlarla konser verdirilmektedir. Popüler kültürdeki bu müştereklik, diğer kültürel alanlarda teslimiyetle birlikte geleceğimizi karartmaktadır.

Siyasî kemalizmi açık-gizli, devam ettiren partiler var. İktidar partisi siyasî kemalizme hasım görünmekle beraber kültürel kemalizme teslim olmuş durumdadır. Bu son zamanlarda sık tekrarlanan yerlilik ve millik iddialarını da boşlukta bırakmaktadır.

 

Bu yazı toplam 41 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim