Akıllardadır, daha önce basit işlemler için devlet kapısına gidildiğinde, “Bu gün git yarın gel” sözü. Hatta mizahî üslûpla oldukça dile getirilen misaller vardır.
İnsan, bu tarz ifadelerle karşılaşmamak için, devlet kapısına gidemez olmuş, işlerini, işlemlerini farklı yollarla hal eder olmuştu.
Şükür, bugün sağlık olmak üzere birçok alanda “Bu gün git yarın gel” ifadesi, özünü yitirmiş ve insana saygının esas olduğu güler yüzlülük, “Olmaz Hazretleri” diyebileceğimiz insana eziyetin kutsandığı ve devletin insan gözünde ulaşılamaz ve eleştirilemez görüntüsünün yerini almıştır.
Teknolojinin ilerlediği, her şeyin bilgisayar ortamında anında göründüğü ve tozlu arşivlere insanın hapsedilmediği durumda hukuk alanında da iyileştirmeler bekleniyor.
***
Olmaz Hazretleri, bugün tiyatro alanında halen güçlüdür:
-Oynadığınız oyunları, kaç kişi seyrediyor?
-Bizim işimize karışmayın. Siz ne anlarsınız, tiyatrodan? Kalkıp istediğiniz oyunları oynamayız, sahneye koymayız. Biz, aydın sanatçılarız…
Oturur ve muhasebe edersiniz, doğrusunu dile getirirsiniz:
-Kardeşim, bu sanat alanında ne yapmaktasınız? Açıklamasını isteriz. Her yıl size ödenek veriyoruz. Bunu izah ediniz…
-Ne izahı ne açıklaması? Biz, kimseye hesap vermeyiz. Yetişin tiyatrolar elden gidiyor.
Anlaşılan son kaleleri de düşmek üzere. Üç çiçek bir böcek misalli çok sinema filmi çevirtenler 1980 öncesi sinema eserlerindeki rollerini çabucak unutmuş olmalılar ki vatandaşı hala aydınlatmamışlar…
Hem bu aydınlatmadan kastedilen nedir?
***
Dünün salon filmlerinde oynayan genç kızların sevgilisi, sonraki filmlerin sosyal demokratı, ferman eylemiş. 1960’lı, 1970’li senelerin malûm kollama işlemini de uygun görmüş dediği rivayet ediliyor da 1980’e dair söylediği birçok şey var. Acaba sadece bit, kendi kafasında mı bulundu? Olmaz Hazretleri, her doğrudan değil, sadece kendi doğrularından taraf. Bu da işi mızıkçılığa vurmak!..
Şimdi Namık Kemal’in olması muhtemel çağrısı neydi?
-Yetişin ey ehl-i vatan!..
***
Olmaz Hazretleri, düştüğü söylenen son kalelerinin burçlarında ne işle meşgul? Hem bu topraklar üzerinde yaşayacaksın hem de bazılarını ötekileştirip, kendini “Beyaz” hissettirip, başkasını aptal, kendini akıllı sanacaksın. Bu yorgun demokratlığı seven sayısı ne kadar azalsa da seslerini duyurma adına oldukça faaldirler:
-Biz, kazanımlarımızdan vazgeçmeyiz.
Tamam kardeşim, tiyatron var, oyunlarını sergile ve hem sanatını konuştur hem paranı kazan.
-Sanat para için yapılmaz!...
O halde seni destekleriz ve çalışanların mağdur olmasın. Herkese hitap et!..
-Ben, istediğimi sahnelerim istemediğimi sahnelemem. Hem siz sanattan ne anlarsınız?
Buyurun buradan yakın, puronuz Havana Purosu olsun.
***
Bu Olmaz Hazretleri, gazeteciliğin de tekellerinden çıktığını gördü, televizyonlardaki çok çeşitliliğin de farkında:
-Bunlar yandaş mandaş candaştır.
Doğrusu siz kimin tarafındaydınız da bugün böyle konuşur, isyan eder durursunuz?
-Gerçek basın elden gidiyor!...
İyi güzeldi de sizin patronlarınız kimdi?
-Halkın haber alma hakkı engellenemez.
Çok güzel, istemediğiniz, cahil gördüğünüz, aptal yerine koyduğunuz halk, sizi istemiyorsa, onlar adına konuşma hakkına sahip değilsiniz.
-Olsun, halkın aklı birçok şeye yetmez. Biz, onların da yerine karar veririz. Bir çobanın oyuyla benim oyum bir olmaz. Ben üniversite okumuş, aydın bir kişiyim.
İyi de babacığım, biz de üniversite sıralarından geçtik, kocaman diplomalarımız var. Gazetecilik de biliriz televizyonculuk da. Herkes düşüncesini açıklama işinde özgürdür. Siz de iletişim araçlarını kullanmaktasınız biz de. Kim iyi ise başa o güreşsin.
-İmdat!... Her şey ellerine geçti.
***
Olmaz Hazretleri, var gücüyle direnirken, elinden ne gelse esirgemiyor:
-Bu tavizleri onlara kim verdiyse onlara karşı cephe oluşturalım.
Bu iş meyhanelerde, Puplarda kadeh tokuşturmak, birkaç yüzü geçmeyen dergilerde yazmakla, edebiyat, şiir ve sanat alanında dergiler çıkartıp, yüzleri geçmeyen tirajlı dergilerde edebiyat kültür sanat alanında kendisini eleştirilmez bulmakla olacak iş değil. Gelin herkesin istediği gibi herkese saygılı olun.
-Kesinlikle siz ne mitolojiden ne felsefeden anlarsınız. Siz kimsiniz?
Doğrudur, siz yabancı okullarda okudunuz, asimile oldunuz, kendi tarihinize, kültürünüze, inancınıza, örfünüze yabancı bırakıldınız. Haklar ve özgürlükler denildiğinde “Kahrolsun Emperyalizm!..” derken, sizin beslendiğiniz taklidî medeniyete baş kaldırınız var. Kendi okullarında kendilerine göre sizi büyütenler, sizin kendileri gibi olmasını istedi. Nasıl olur da hem onları “Kahrolsun Emperyalizm” diye lanetleyeceksiniz hem de onları “Medeniyetin, İnsan HaklarınınTemsilcisi” bilirisiniz.
***
Afrika’da, Asya’da, Avrupa’da, Amerika’da açlığın, yokluğun, sıkıntının devam ettiği ülkelerde hangi devletin devletlerin silahları satılır, hangi coğrafyalar yüz senede, elli senede bir değiştirilmek istenir?
Ağababalarınızın marifeti bu.
-Kahrolsun Emperyalizm!..
***
Günün birinde kazan, “Ben altından yapıldım” diye etrafına böbürleniyormuş.
Kepçeye sormuşlar:
-Kazanın en yakınında olan sensin. Doğrusunu da sen bilirsin. Kazan altından mı yapılmış.
Kepçe, muhatabına sadece şunu demiş:
-Kazana sorun, ben nereden geliyorum.
Yılardır halk içinden gelenler olarak, halk olarak sesimizi soluğumuzu kesenler, bizim adımıza kendilerini sözcü gördüler, adımıza konuştular, bizim ismimizle hareket ettiler. Artık, yetti de arttı.
-Bizim adımıza söz yetkiniz yok. Artık, bizim adımıza konuşmayınız.
-Görüyorsunuz, biz olmasaydık ne hallere düşerdiniz?…
- Siz olduğunuz için bu hallere düştük. Düşün yakamızdan, yetti be!..
***
Yaşadığımız, aynısıyla bu. Dilime, inancıma, giyimime, kültürüme, örfüme, tarihime, folkloruma tümüyle yabancı olanların, kalkıp başkasına benzedikten sonra üstlendikleri misyon gereği, benim sözcülüğümü yapamazlar.
-Sahi siz, nerede doğdunuz nerede yaşamaktasınız?
İşte bu sorunun cevabı kolaydır, cevaplamadıkları soru yoktur, Olmaz Hazretleri’nin yanında :
-Biz dünyalızyız.
07.05.2012
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.