• İstanbul 14 °C
  • Ankara 14 °C

Prof. Dr. İsmail Aydoğan: Yalnızlığın tarihi

Prof. Dr. İsmail Aydoğan: Yalnızlığın tarihi
İnsan, bir varoluş bilinci potansiyeline sahip şekilde yaratılır. Bu potansiyel, onu, âlemin içinde mümtaz kılar. Bilinç sahibi olma imtiyazının bedeli ise sorumluluk yüklenmektir.

 Mutlak ifadeyle söylersek; bir yerden veya şeyden sorumlu olmanız, sizin o yer veya şey hakkında bilinçli olmanızı gerektirir. Zira bilinç, sorumluluk yüklenme kapasitesidir. Bu kapasite de yine sorumlulukla gelişir.

Olan bitenin farkına varmak, tam bilinç değildir. Tam bilinç, bu olup bitenin yüklediği sorumluluğu yerine getirmektir. İnsan olmak, âlemi ve bu âlemdeki yerinin bilincinde olmak demektir. Başka bir deyişle âlemi bir varoluş tablosu olarak düşünürsek, bir insanın o tablonun içinde bulunduğu yerin gerekliliklerini donanması, tam bilinçtir. İnsan dediğimiz yüce varlığın yüceliği, bu yerini bilmekle ilgilidir. İşte, insanın bu âlemdeki yerini bilmemesi, onun yalnızlığıdır. Yalnız insan, yücelik için sorumluluk almamış veya bu yüceliğin tadını tatmamış insandır. O halde yalnızlık bir duygudan çok âlemdeki yerini bilmemekle ilgili bir şeydir.

İnsan bu yalnızlığını, bu özden uzaklığını genişletebilir de. Misal, toplumun kurallarına riayet etmemek veya toplumla kavga etmek bu kabildendir.  Bunun en zirvesi ise toplumun kendisini ortadan kaldırmaktır. Yalnızlığın bu hali, sadece yaşayan kişiyi değil, yaşadığı toplumu da tedirgin eder. Toplum dediğimiz birliktelik, bilinçlilerin teşekkülünden ibaret bir şeydir (bu anlama uygun asıl doğru kavram, ümmettir). Bilinç, sorumlulukla doğrudan ilgili olduğundan, toplumun varlığı sorumluluğun da kaynağı olan ahlaka bağlıdır. Ahlak ve onun taşıyıcısı olan kültür, yalnızlıkla her zaman savaşır. Meseleyi tersinden söylersek, ahlaksız insan yalnız insandır. Veya kültürel olarak sorumluluk yüklenmeyen insan, yalnızdır. Meseleye batının ortaya koyduğu uygarlık açısından bakıldığında,  ahlakın ve kültürün işlevsiz olması demek olan seküler hayat, yalnızlaştırılmış hayat demektir. Bu seküler hayatta gerçek anlamda ne insan vardır ne de toplum. Aydınlanma dönemiyle insanın yerine ikame edilen birey ve toplumun (ümmetin) yerine ikame edilen topluluk ve bu her ikisinden oluşan yalnızlık, kapsam ve nicelik olarak en geniş halini modern zamanlarda yaşamaktadır. Dolayısıyla yalnızlığın tarihi varsa, o tarih modernizmi de başlatan aydınlanma dönemidir.

Devamı: https://www.maarifinsesi.com/yalnizligin-tarihi/

Bu haber toplam 239 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim