• İstanbul 14 °C
  • Ankara 18 °C

Prof. Dr. İsmail Aydoğan:İnsanın hikâyesi

Prof. Dr. İsmail Aydoğan:İnsanın hikâyesi
İnsanın hikâyesi, yaşadığı yerin hikâyesine benzer biraz. Mesela ülkesinin tarihi, her insanda kendini tekrarlar.

Alalım bir insanımızı, inceleyelim, kabuklarını soyalım; Osmanlı’nın kuruluş dönemi, gelişme dönemi ve duraklama dönemi çıkar ortaya. Hatta batılılaşma tarihimizi bile görebiliriz, Cumhuriyeti de.

İnsanın hikâyesi biraz da coğrafyasının hikâyesidir. Coğrafyası gibidir insan. Dağlarda yetişmişse gönlü geniştir, ufku derindir, sözünün tesirini kestirebilir ve isabetlidir tahminleri. Düz ovada yetişmişse biraz düzdür o insan. Eğrisi azdır, yanlışı çoktur. Köyde yetişmişse sözü dolaylıdır, sözlerinden çok imaları gelişmiştir, az bozulmuştur. Şehirde yetişmişse tipik bir şehirlidir; ideali azdır, hayata odaklanmıştır, bencildir, görüşü ve hayatı dardır.

İnsanın hikâyesi biraz da anne-babasının hikâyesine benzer. Erkek çocuğu büyür büyür babası olur; kız çocuğu büyür büyür annesi olur. Biraz da amcadır, teyzedir, dayıdır, haladır insan. Yani kendi tarihidir. Tarihin kendinde vücut bulmuş halidir. Kaçamaz bunlardan. Ülkesinden ve onun tarihinden kaçamadığı gibi.

İnsanın hikâyesi biraz da çocuğunun hikâyesidir. İnsanı çocuğu eğitir, çocuğu yetiştirir. Ona bakarken kaybolur hayatı. Kaybolunca hayatı, kendi de hayatta kaybolur. O konuşmayı öğrendikçe anne-babası susmayı öğrenir, o yürüdükçe onlar durmayı, o hızlandıkça onlar yavaşlamayı öğrenir. Ve nihayet o büyüdükçe onlar küçülür.

İnsanın hikâyesi biraz da komşusunun hikâyesidir. Komşu komşusunun külüne muhtaçlığını hissettikçe sofraları birleşir. İki farklı evde tek aile olunur. Komşu ikinci bir anne-baba, kardeş, dayı, teyze, haladır. Annen evde yoksa komşun vardır. Aç kalmazsın mesela. Komşun yoksa sen de yoksundur. Kimliğin, kişiliğin, geleneğin, kültürün yoktur komşun yoksa. Efendimizin “Cebrâil bana komşuya iyilik etmeyi tavsiye edip durdu. Neredeyse komşuyu komşuya mirasçı kılacak sandım” demesi bundan olsa gerek.

İnsanın hikâyesi biraz da kendi yalnızlığının hikâyesidir. Yalnız kaldıkça büyür insan, kalabalıklaştıkça hiçleşir. Dağlarda, tepelerde, sokaklarda yalnız gezdikçe insanın iç dünyası büyür. Derinleşir insan. Şehirde, caddelerde yalnızlaşamaz insan. Kendini sürekli anlatan cahil gibi sürekli önünüze bir şey çıkarır caddeler. Bundandır insan caddelerde yalnız değil, kimsesizdir. Şehrin, insanı yoldan çıkarması bu yüzdendir. Yalnızlık eğitirse efdaldır. Bu “bilinçli yalnızlık” tek kişilik ordu yapar insanı. Eğitmeyen yalnızlık ise çıldırtır, kimsesiz kılar. Şeytan bu insanın tek arkadaşıdır.

Devamı: https://www.maarifinsesi.com/insanin-hikayesi/

Bu haber toplam 222 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim