• İstanbul 13 °C
  • Ankara 14 °C

Prof. Dr Kudret Bülbül: Avrupa Hitler'ini arıyor-II

Prof. Dr Kudret Bülbül: Avrupa Hitler'ini arıyor-II

Uzak Doğu'da, Afrika'da, Latin Amerika'da ya da bir İslam ülkesinde insan haklarına aykırı, başkalarının değerlerine açıkça saldırı niteliğindeki bir eylemin Batılı herhangi bir merci tarafından, "O ülkede suç değilse sorun yoktur" yaklaşımı ile değerlendirildiğini gördünüz mü? Mesela Afganistan'da Buda heykellerinin kırılması, Afganistan'ın iç meselesi olarak mı görülmüştü?

"Nazi bağlantıları yüzünden ırkçılık suçlamasıyla daha önce ülkesi Danimarka'da hüküm giyen"(T24), aşırı sağcı Sıkı Yön Partisi (Stram Kurs) lideri Rasmus Paludan'ın, İsveçli aşırı sağcıların desteğiyle, Türkiye'nin Stockholm Büyükelçiliği önünde Kur'an-ı Kerim yakma talebi, İsveç makamlarınca uygun bulundu ve hemen ardından eylem gerçekleştirildi. Bu alçakça eyleme tüm dünyadan akıl, vicdan, izan, insaf, adalet duygusunu kaybetmemiş, çoğulcu, demokrat ve özgürlükçü herkes haklı olarak tepki gösterdi.

Olayın ardından gösterilen tepkiler üzerine İsveç Başbakanı Ulf Kristersson şu açıklamada bulundu: "İfade özgürlüğü demokrasinin temel bir parçasıdır. Ancak bir şeyin yasal olması mutlaka uygun olduğu anlamına gelmez. Pek çok kişi için kutsal olan bir kitabı yakmak son derece saygısız bir davranıştır. Bugün Stockholm'de yaşananlardan incinmiş olan tüm Müslümanlara sempatimi iletiyorum"

İsveç Başbakanının sosyal medyadaki bu açıklaması ve bu eyleme taraftar olanların bu açıklamaya gösterdiği aşağıdaki tepkiler esasen Avrupa'yı nasıl bir karanlığın beklediğini ortaya koyuyor:

İfade özgürlüğü olarak görenler

Ulf Kristersson ve Avrupa'daki önemli bir kesim bu eylemi ifade özgürlüğü olarak görüyor. Böyle görmeleri bile Batı iki yüzlülüğünün, zayıf gördüklerine karşı kibrinin, çifte standardının açık bir göstergesidir. "Ermeni soykırımı" yoktur demek bile pek çok ülkede ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmeyip cezalandırılıyor. Avrupa'nın pek çok ülkesinde, anti-Semitist yasalar nedeniyle İsrail'e karşı sıradan eleştirilerin dahi yapılamadığını biliyoruz. Kur'an-ı Kerim yerine o meydanda Neo-Naziler Tevrat yaksaydı(elbette böyle bir eyleme de şiddetle karşı çıkılmalıdır) bu alçakça eylemi ifade özgürlüğü olarak görenler, yine aynı şeyleri söyler miydi? Söyleyebilirler miydi? Kuşkusuz ifade özgürlüğü hassasiyetle savunulması gereken bir değerdir. Ama başkalarının en temel inancına saldırmak ifade özgürlüğüyse ırkçılık, nefret suçu, hakaret ve aşağılama suçları hangi kapsamda değerlendirilecek? Kaldı ki pek çok Avrupa ülkesinde cami yakmalar, Müslümanlara ait ev ve iş yeri yakmalar, hatta bazen diri diri insan yakmalar sıklıkla görülen olaylar haline dönüşmüşse, Kur'an yakmak şiddeti, nefreti, farklı yaşam biçimlerini ortadan kaldırmayı körükleyen ve bu boyutlarıyla insanlığa karşı ağır bir suç, insanlığa karşı açık, gerçek ve yakın bir tehdit demektir.

Devamı: https://www.star.com.tr/acik-gorus/avrupa-hitlerini-ariyor-ii-haber-1764531/

Bu haber toplam 344 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim