• İstanbul 13 °C
  • Ankara 14 °C

Raşid Gannuşi, 36 yıl sonra!

D. Mehmet DOĞAN

“Kurtarıcı”sı olan ülkelerde öyle hadiseler oluyor ki, aradan ne kadar zaman geçse de hiçbir şeyin değişmediği görülüyor. Habib Burgiba Tunus’un tescilli kurtarıcısı. Türkiye’ye benzer “laik” bir Tunus inşa etmek istedi. Onun laiklik uygulamaları 28 Şubatçılara model oldu. Hacca giden hanımların dahi başını açtırdı, beylerin sakalını kestirdi!

1987’nin güz aylarında, Tunus’un kurtarıcı diktatörü, değişmez ve değiştirilemez hâkimi, bir yazarı idama mahkûm ettirdi. Raşid Gannuşi’yi biz tercüme edilmiş kitaplarından tanıyorduk. Tunus’ta dilimize “İslamî Yöneliş” olarak çevrilen bir siyasî hareketin öncüsü aynı zamanda.

Gannuşi’nin idam edileceği ile ilgili haberler üzerine, Türkiye Yazarlar Birliği’nin başkanı olarak bir tepki ortaya koymamız gerektiğini düşündük. Yönetim kurulu üyesi Mehmet Çetin ve Mustafa Everdi (aynı zamanda avukatımız) ile birlikte Kızılay’da bir çiçekçiye basit bir siyah çelenk yaptırdık, o zamanlar arabamız filan yok; bir taksi tutup Tunus elçiliğinin önüne çelengi bıraktık…Bizden başka kimse yoktu, bu yüzden kimsenin duymadığı birkaç cümle de söyledik.

Elimizi kolumuzu sallıyarak işimizin başına döndük. Bu sıradan protestonun çok derin manalar ifade ettiğini birkaç saat geçtikten sonra görmeye başladık.

Anlaşıldığı kadarıyla Tunus elçiliği bizim makamları uyarmış, onlar da Türkiye’de İslâmî uyanış hareketi liderinin idamına karşı çıkan, dolayısıyla terörist bir grubu desteklemek cür’etinde bulunan yazarları hemen takibe almıştı.

Üçümüz bu kadarını değilse de, bazı tepkiler olabileceğini bekliyorduk. Fakat, iş bizimle sınırlı kalmadı. Dernekler masasından yönetim kurulu listesini olarak, eski yönetim kurulu üyelerini toplamaya başladılar. Biraz daha ileri gidip neredeyse genel kurul hazırun cetvellerini alıp bütün üyeleri toplayacaklar! 

Emniyetin nezarethanesinde sorgulama başlıyor. O aman Devlet Güvenlik Mahkemeleri var. Devlet Güvenlik Mahkemesi’nin başsavcısı da meşhur Nusret Demiral. (Geçen sene öldü) Hemen bir ucu İran’da, gövdesi Türkiye’de öteki ucu Tunus’da terörist bir İslâmî örgüt heyulası icat edip işe koyulmuşlar…

Bunun için çelenkten ciddi deliller lâzım, evimizi arıyorlar. Kütüphanemizi gözden geçiriyorlar. Aramayı yapan polis memuru, telsizin mandalına basıp şu mesajı gönderiyor: “Âmirim burada binlerce kitap var, her görüşten fikirden, ideolojiden kitaplar bunlar…”

Amirin “tamam tutanak tut gel!” emri üzerine Emniyete dönüyoruz.

Sorgulama devam ediyor.

Siyah çelenk olağan bir protesto. Fikrimiz zikrimiz belli. O sırada henüz el değiştirmemiş Zaman gazetesinde çalışıyoruz. “Terörist örgüt”le ilgili hiçbir iz, hiçbir delil yok. Buna rağmen, sorgulamadan sonra hâkim üçümüzü tutukluyor. Derakap şimdi müze yapılan Ulucanlar Cezaevi’ne gönderiliyoruz. O sıralar cezaevinin kapısından adımınızı attığınız anda psikolojik bir baskı olarak saç tıraşına tabi tutuluyorsunuz.

Ertesi gün gazetelerden namlı başsavcının ”İslâmî terörist örgüt bağlantısı araştırıyoruz” beyanatı gazetelere yansıyor. Gazetelerde çanak tutucu haberler, yorumlar…

Neyse ki, DGM de olsa delilsiz, mesnetsiz içeride uzun süre tutulmamız mümkün görünmüyor. Bir haftalık “yusufiye stajı”ndan sonra tutuksuz yargılanmak üzere salıveriliyoruz.

Mahkeme nice sonra neticeleniyor! Tabii beraat!     

Bizim kısa süreli maceramız mühim değil. Bu sırada Tunus’un ebedî sanılan diktatörü koltuğundan indiriliyor. Biraz sonra onun adamı Zeynelabidin Bin Ali yerine aynı zulümleri icra etmek üzere oturuyor.

Oturuş o oturuş. 23 yıl, Türkiye’de tek partici zihniyetin ağzının suyunu akıtan bir laiklik uyguluyor. Kısacası boynuz kulağı geçiyor.

Tunus 23 yıl sonra Bin Ali’den kurtuluyor. Halk tepkisi büyüyor ve ülkeyi terk etmek zorunda kalıyor.

Ülke laik diktatörden kurtulduktan sonra demokratik hayata dönülüyor. Seçimlerde en çok oyu Gannuşi’nin öncülük ettiği siyasi hareket alıyor. Gannuşî yönetimde rol almak istemiyor. Tunus küçük, ekonomik kaynakları kıt bir ülke. Turizm en ciddi gelir kaynağı. Ve Türkiye’dekiyle yarışacak laik kadroları var. Tabii buralarda kültürel olarak da güçlü Fransa faktörü de dikkate alınmalı. Tunus’un laiklikle demokrasiyi bir arada götürmesi mümkün değil. Burgiba’yı darbe ile indiren, Zeynel Abidin bin Ali heykelini de 1987'de başka bir yere taşıtmış. Heykel 29 yıl sonra eski yerine getiriliyor. Tabii taşınmadan ve parlatma cilâlama işleminden geçiriliyor.

Türkiye’deki 28 Şubat havasını bu hamleden hissetmek mümkün!

Diktatörün heykeli dönerse, dindar fakat her zaman demokrasi taraftarı olmuş bir islami hareket lideri tehlikeli bulunur. Raşid Gannuşi 80 küsur yaşında zindana yollanıyor.

Böyle bir vak’a Müslüman bir siyasi hareketin liderinin başına gelmese idi siz seyreylese idiniz gümbürtüyü! Gannuşi ile ilgili hürriyetperver dünyadan ciddi bir tepki duyulmuyor.

Ya Türkiye’den? Galiba bir iki protesto olmuş. Türkiye’de sivil toplam konuyu gündemine almalı, sesini yükseltmeli.

Gençler bize yeniden iş düşürmez diye düşünmeden edemiyorum!

resim_2023-04-26_105203968.png

 

 

Bu yazı toplam 79 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim