EY CAN -31
Ey Can!.. Ruhun damarlarını aç, merhamete aşina olsun benliğin ve sen, var olmanın kudretiyle açılmalısın fırtınalar içre de olsa deniz. Enginliğe varma idealiyle başın dik, alnın açık sözünü esirgeme, hiçbir zaman.
Ey Can!.. Nice ruhun görmekteyiz ki yüz, birden falzasını göstermektedir. Birden fazla yüze sahip ruhların olduğu dünyadaki ruhsuzluğun ne demek olduğunu bilir misin?
İnandığıyla söylediği birbiri ile örtüşmeyen kişinin, hem inandığından hem söylediğinden vaz geçmesi karşısında ne yapılabilir?
Ey Can!.. Takılan maskeler, kimi aldatmaya memur?
Ey Can!.. Kaçıncı kez yüzlerinde gördüğümüz buruşuk, nurdan uzak maskeleriyle ruhsuzlar geçidini seyre dalarken, ne acılar hissettim, anlatmanın yeri değil.
***
Aynı coğrafyada, aynı havayı teneffüs eden, aynı undan yapılan ekmeği yiyen, aynı akan sudan kana kana içen biz değil miydik? Ne oldu da değiştik, küskün kardeşleri oynadık, birbirimizin kalbini kırmanın gerekçesi neydi?
***
Kaçıncı maskedir, düşen ve ardında zebanîleri ürkütecek ruh yapısına sahip olanların tebessümlerine devam etmesi karşısında hala kananlar var, yemin üzerine yemin içerek:
-Biz, zarar görmemek için öyle göründük.. Biz, aslında dış yapımızla göze batmak istemedik.
***
Bu sokaklarda bağıran, haykıran, gürültü üstüne patırtıyı eksik etmeyenlerle ne alakanız vardı? Siz, neden mukaddesatımızı çiğnemekten duyduğunuz mutluluğu devam ettiremediniz? Sahi, siz ismimizi neden kırmızıyla yazmıştınız, defter-i kebîrlere?
Ah, bilmez miyim timsah gözyaşlarınızı sizin… Siz, üzülmenize rağmen gülmüş davranıyordunuz. Siz, içinizden gelmese bile dışınızla sokaklardaydınız. Peki neden küfrettiniz, abuk suratlı, cehennem kokulu ruhlar?
-Emin olun, biz de mazlum insanlardandık. Biz de istemedik, olanlar oldu.
***
Oturup, yeni baştan bu yazıyı yazmak istemiyorum. Piyasada hala mevkii ve makam sahibi olma adına maskeli haydutlar dolaşmaya devam ediyor.
***
Geçen gün yazdıklarımızı okumasına rağmen değişmeyen, böyle ruhen bozuk bir ruha rastladım. Baktım ki meleğe dönmüş. Kendisine sual ettim. Dedi ki tevbekâr imiş. Kendisine imkân tanınmış, bir yerde görev vermişler. Hem tevbe edenleri de severmiş, abileri.
***
Oturdum, düşündüm. Biz, senelerdir bir çeyrek asrı geride bıraktık, yazdıklarımızla.
Kimseden bir şey dilenmedik, Rabbımızdan istediğimizden başka.
Kulların kul kapısında dilenmesini hoş görmeyen tabiatımız, bunu şirk saymaktadır.
Rezzak olan O’dur. Ancak, sebep olanlar aracı olur, sadece.
Şimdi nefisler, olması gerekenin çok çok üstünde, çoğu nefis kibir deryasında kendisini gemi sanır ve ruhları hiç ölmeyecekmiş gibi davranır.
Maskeli haydutların envaî çeşidi vardır, etrafımızda. Feraseti bağlanmış olanlar, dua edin ve arının kirlilikten, ruhlarınız temizlensin. Kul, rezzak olmaz, olamaz ve olmamıştır.
***
Ey Can!.. Ellerimiz bağlansa, ağzımız kapatılsa ve dahi aç-susuz bırakılsak, gönlümüzden geçenleri hem onlar bilir hem iman ettiğimiz ve “Rezzak” sıfatına sahip olan bilir. Biz, sadece O’ndan ister, O’ndan yardım dileriz.
Ey Can!.. O, bizi azip sapmış olanların, maskelşeri buruşturanların yolundan değil, Sırat-ı Mustakiym üzerine bir hayat nasip etsin. Çünkü O, herşeyi bilendir.
16.06.2012
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.