• İstanbul 16 °C
  • Ankara 13 °C

“Şapka inkılâbı”nın ayak sesleri!

D. Mehmet DOĞAN

“İnkılâp” kelimesini bizim kadar bozulmaya uğratan bir toplum var mıdır?

“Revulation” (revolasyon) kelimesi bütün batı dillerinde müşterek. Bunu önce “ihtilal” diye çevirdik. “Fransız ihtilal-i kebiri” jöntürklerimizin dilinden düşmezdi. Sonra 1908 İttihat ve Terakki darbesi oldu, onu ihtilalden çok “inkılâb” denildi. Tabii batılılar bunu da revulation diye çevirdiler. Cumhuriyetten sonra inkılâp enflasyonu yaşandı. Her mevzuda yerli yersiz “inkılap”lar yapıldı. Alfabede, dilde, tarihte bile inkılap yaptık ki dünyada benzeri yoktur.  Fakat en ibreti âlemlık inkılap nedir denilirse, cevabın nettir: Şapka inkılâbı.

İnkılapçılarımız bu işte o kadar ileri gittiler ki, ınkılap kelimesinde bile inkılap yaptılar ve “devrim” kelimesini uydurdular. Batı dillerinki karşılığı yine revulation! Yakışır haspaya. Mesele devirmek olunca, elhak çok hevesliyiz.

Şapka inkılabının 100. yılına şunun şurasında ne kaldı? İki sene!

Bu yıl baktım, şapka inkılabını pek anan yok. Hatta bir habere rastladım, şapka inkılabı nutku atan birinin başından mevzu icabı dahi bir şapka yokmuş!

Şapka inkılabı gösterisi için -nedense- Kastamonu seçilmişti. Milli Mücadele’ye büyük desteklerinden ötürü olmalı. Böyle yerlerin gözünün kurdunun kırılması lâzım.

Kastamonu tarihimizin önemli duraklarından. Osmanlının başlangıcında Kastamonu merkezli Çobanoğulları beyliğine tâbilik var. Bu şehir bir beyliğin merkezi, yani “başkent”, Osmanlı’nın şehzade sancaklarından. Tarihî eser zengini şehirlerimizden.

Şehirde, İsmail Bey külliyesi mühim bir tarihî miras.

İsmail Bey, imarcı bir bey. Fatih’in Trabzon seferi sırasında onunla savaşmamak için Kastamonu’yu terk edip Sinop kalesine sığınmış. İstanbul Fatih’i karşısında yapacak bir şey yok. Aman dilemiş, Bursa civarında dirlikler verilmiş. Daha sonra da Filibe sancağına gönderilmiş. İsmail Bey’in külliyesinde türbesi de var, fakat insan nerede öleceğini bilemez ki… Şimdi türbe boşmuş. Çünkü İsmail Bey Filibe’de vefat etmiş ve orada yaptırdığı Bey mescidinin yanına sırlanmış…

İsmail Bey, bey olmasına bey de aynı zamanda bizim meslekten. Hulviyyat-ı Şâhî (Bunu “Şâhın şekerlemeleri” diye mi çevirsek?) isimli Türkçe fıkha dair bir telifi varmış. Bilmem ki Süleymaniye Kütüphanesi’ndeki nüshasına kimin eli değecek de gün yüzü görecek?

Bizi İsmail Bey külliyesine değilde, bir zamanlar çok mühimsenen “şapka”nın müzesine götürdüler!

Osmanlının sembolü fes yüzünden kaç kişi darağaçlarında sallandırıldı? Şimdi desen ki “adam fes giyiyor, bak gericiye!” dönüp bakan olmaz. Hiç fes için, şapka için insan öldürülür mü? Şapka müzesine gidinceye kadar ve ondan sonra Kastamonu’da bir tek şapka giyen vatandaşa rastlamadık. Ne oldu şapka inkılabına? Neden kimse bu kanuna uymuyor?

Şapka bir karşı devrimle başımızdan uçtu!

Bu karşı devrimi yapanı merak ediyor musunuz?

Binek otomobilleri! Mübareklere şapka ile binmek mümkün değil. Türkiye’de binek otomobili sayısı otuz milyonu geçti. Şapka giyenlerin sayısı da ona mümasil azaldı. 20 mi desem, 20 bin mi desem. Onlar da devrim aşkına değil, kelleyi korumak için giyiyor!

Şapka inkılabı üzerinden üç nesil geçti…İlk nesilde şapkasız kimse yok. Bakın resimlere. Hacılar, hocalar, müftüler…İkinci nesilde işler tavsıyor. Bazıları bere giymeye başlıyor. Bu mahkeme konusu oluyor, neyse ki mahkeme doğru muhakeme ile bereyi cezalandırmıyor.

Üçüncü nesil şapka nedir bilmiyor!

Biz ikinci nesildeniz, orta mektebimizde şapka vardı, şapka giydiğimi, askerlik hariç hatırlamıyorum. Kalpak giydim; Kazak, Kırgız, Türkmen, Özbek, Tatar başlıkları giydim, Boşnak beresi giydim. Hâlâ dolabımda var. Kaliteli fes bulsa idim, resim çektirmek için giyecektim.

Neyse uzatmayalım; Şapka Müzesi’ne ayaklarımız geri geri gitse de girdik. Bir şapka meşheri! Binlerce şapka kalabalık teşkil edecek şekilde istiflenmiş. Seçmek zor oluyor. Bilhassa kadın şapkaları daha fazla ve dikkat çekici. Demirel’in meşhur şapkalarından biri de burada imiş. Pek yakıştıramadık, arkadaşlar şapkanın çapını küçük tahmin ettiler.

Ve birden bir fesle karşılaşmayayım mı? Fes ve sarık şapkanın en büyük düşmanları değil mi? Nasıl sızdı buraya bu mürteci fes? Meğer hanım şapkası olarak girmiş fes müzeye…

“Şapka inkılâbı tamam da inkılâbın şapkasına ne oldu?” sorusunun tam zamanı.

 

 

Bu yazı toplam 107 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim