Şehirleri şehir yapan özellikleri anlatmaya gerek var mı? Şehirler, daha çok tüketime endeksli, gelir düzeyi, diğer yerleşim yerlerinden biraz fazla, toplu yaşamın insanları bir araya getirmeye zorladığı, kendine göre yazılı kuralları olmayan, insanların bu kurallara uymalarının hayatı kolaylaştırdığı, medenî yaşamın kendisini mimarîde, edebiyatta, musıkîde gösterdiği, hayatın şekillendiği, eğitimin ve öğretimin biçimlendiği, hayata yön veren öğelerin ağırlıkta olduğu, hayatın mana üzerine kurulduğu, insanların diğerlerine oranla okuma seviyelerinin fazla olduğu, üretilenin tüketime sunulduğu, ekonominin suya atılan taşın halkaları gibi etkisini hissettirdiği merkezlerdir.
Şehirler, sanatın, kültürün, edebiyatın doruğa yükseldiği, fikirlerin odak noktasında biçimlendiği, hayatın kolaylaşması adına ne varsa dışa vurum noktalarının uzlaştığı, sanayinin ağırlıkta olduğu alanlarla insanların iş bulduğu, üretimin ekonomiye fabrikalarla katkıda bulunduğu mekânların birbirine yakın olduğu yerlerdir.
Günümüzde şehirleri, farklı biçimlerde sınıflandırmak gerekir, böylelikle. Şehirler, birçok şehrin ortasında kalmakla merkezleşir. Denize yakın olanlarla farklılaşır. Komşu ülkelere yakın olanların anlaşılması farklı olur. Kültüre ve sanata, medeniyete duyarlı olanların yeri ayrıdır. Stratejik öneme sahip olanlar, farklı manalar taşır. İnanç merkezi olanlar, ayrı değerlendirilir. Tarihte farklı devletlere başkentlik yapanlar, ayrı bir öneme sahiptir. Depreme, doğal afetlere maruz kalma riski taşıyanlar, ayrı bir kategoridedir. Hayvancılığa, tarıma uygun şartlar taşıyanlar, diğerlerinden ayrılır. Yer altı zenginliklere sahip şehirlerin konumu ayrı değerlendirilir. Fizikî şartları uygun olmayan, engebeli coğrafik şartların zorlaştığı şehirlerin konumu farklıdır.
Denize yakın şehirler, ulaşımın ucuz oluşu sebebiyle daha çok ithalat ve ihracat merkezi sıfatına haizdir. İstanbul, bu tarz şehirlerdendir. Bir liman kenti şeklinde düşünülebilen bu şehriler, tarihî özellikleri sebebiyle bir medeniyet şekillenmesinde ayrı öneme sahiptir. Devletlere başkentlik olma vasfı ile İstanbul, dünden bugüne gelen vasıflarıyla diğer şehirlerden ayrılır. İnançların buluşma (!) noktasında farklı milletlerin bir arada bulunuşu da ayrı bir hususiyettir.
Ankara ile İstanbul’un karşılaştırılmasında İstanbul daha bir rahat şehirdir. Tarihî vasıfları, kültürel dinamikleri açısından zengindir. Ankara, günümüzün başkenti olması sebebiyle, daha bir soğuktur. Devletin yönetim merkezidir. Zamanın şartları sebebiyle Anadolu’nun içinde her yere eşit mesafede görünen bir coğrafî özelliğe sahiptir. Bir tarihî önemi olmasa da o dönem şartları sebebiyle stratejik öneme haizdir. Ankara ve İstanbul, hiçbir şekilde birbiri ile kıyaslanamaz. İstanbul, ülkenin en büyük nüfusuna sahiptir. Bir deniz şehridir. En çok turist çeken merkezdir. Tüm ulaşım yollarına sahiptir. Bir sanayi şehridir. Ankara, bu yönler sebebiyle yüzü daha soğuk, merkezi yönetim alanı itibariyle İstanbul karşısında Başkent sıfatı olmazsa, karşılaştırılmaya gelmez bir şehirdir. İnsanı, şartlar gereği İstanbul kadar cana yakın değildir. Bir bürokrat şehridir. Her şeyin zamanında yapılmasını şart koşan, insanı resmî olmaya iten şehirdir. Ankara, geçmiş yüzyılın başlarında meydana gelen savaşlarla zorunlu başkent olmuş bir şehirdir. “Engürü” adında bir kasaba iken, kendisini şartların zorlamasıyla ” Başkent” olma ile ayrı bir sıfatla şekillendirmiştir. Zor şartlar normalleşmeye doğru gitmese belki bu sıfatı, Kayseri üstlenirdi.
Edirne, Başkent olmuş olsa bile, İstanbul’un alınması öncesinde stratejik önemi sebebiyle Selimiye’ye mekân olmuştur. Bugün bir sınır şehri olsa bile gelişmemiş, daha çok Balkanlarda askerî öneme sahiptir. Edirne’nin sosyal özellikleri ile İstanbul birbirinden farklıdır. İstanbul, kozmopolit, Edirne yerel özellikler taşır. İstanbul insanı, birkaç dil bilmeyi zarurîyet bilir, Edirne insanı, tek dille yetinir. Edirne’nin denize kıyısı bulunsa bile İstanbul kadar şanslı değildir. Bu Çanakkale için de aynıdır.
İstanbul, dünün mirasını bu günlere taşırken, sanata, edebiyata, mimarîye doygunluk bilmeyen şehirdir. Herkesime seslenen sıfatlara sahiptir. Günlük nüfusu, olan nüfusunun onda üçü kadar gündüzleri artan yapıya sahip İstanbul, ekonomik çehresiyle de dört bir yanı fabrikalarla kuşatılmış, sanayi şehridir. Çalışanının çok olduğu şehirde her yerden insanın kümeleştiği ve kendi değerlerini yaşatma savaşı veren bir dev ülkedir, şehir kimliğinin kendisine dar geldiği bilinmesine rağmen. Ülke nüfusunun en az dokuzda ikisinin yaşadığı bu şehirde yönetim anlayışında valilik kavramı yetersiz kalmakta, belediyecilik anlayışı şartları zorlamaktadır. Birçok devletin nüfusunun üstünde olan bu şehir, çevre illerle farklı bir yönetime tabiî tutulmalıdır. Bunun ismi konulmasa bile doğrusu budur.
İstanbul, otuz, elli, yüz binlik nüfuslu şehirlere göre yönetilmemeli, bu şehirler gibi idare edilmemelidir. Bu sebeple İstanbul’un birçok özelliği, taşıdığı gömlek diğer şehirlerden farklılık arz eder.
İzmir, İstanbul ile karşılaştırılamaz. İzmir’in tarihten gelen kimi özellikleri vardır. Elbette İzmir, bir iman kentidir, sanayi şehridir. İstanbul gibi bir kültür, edebiyat, sanat merkezi vasfını taşıyamaz. Belki bu ifademiz, başkasınca farklı anlaşılabilir. Dememiz o ki İzmir, İstanbul kadar köklü, tarihî olaylara şehadete sahip kent değildir. Selçukî, Osmanî Egemenliğinde fazla bir öneme sahip görünmez. İzmir’i önemli kılan liman kenti özelliği beraberinde eski tarihî önemi ne denli zorlansa da gündeme getirilse de İstanbul ile yarışır derecede olamaz. Olsa olsa İzmir, turizme dayalı iklimi ile İstanbul’a yaklaşan sıfata sahip olur. Liman kenti olması sebebiyle ithalat ve ihracat merkezidir. Ekonomik yapısıyla İstanbul’dan sonra gelen beş il içindedir.
Kocaeli de İzmir gibi İstanbul ile mukayese kabul etmez. Ekonomide, sanayide edinmiş olduğu önem olsa da Kocaeli’nin bir yönü, İstanbul’un parçası sayılır. Gebze, İstanbul ile bütünleşmiştir. Bursa, sanayide, ekonomide edindiği etki alanı ile Kocaeli’nden şanslı olan yönü Osmanlı’nın önemli bir merkezidir.
Konya ile İstanbul, edebiyatta-sanatta-kültürde aynı kefeye konulabilir. Diyarbakır ile karşılaştırılabilir. Çünkü bu şehirler, kadîm geleneğe sahiptir. Fakat bu şehirler ile Artvin’in karşılaştırılması mümkün değildir.
Artvin, Hakkari, Van, Antakya gibi iller arasında bile farklılıklar vardır. Antakya bir inanç merkezi iken, Hakkari kendi yapısı içinde birçok şehrin egemenliğini yaşamış, şehirden çok bölgenin merkezi bir şehirdir, stratejik önemi itibariyle Antakya’dan farklıdır, fizikî şartları el vermeyen yapıdadır. Antakya bir liman kenti iken Hakkari, bu sıfata sahip değildir. Hakkari, hayvancılığın yaygın olduğu şehirken Antakya tarıma dayalı özellikler taşır. He ikisi de sınır kentidir. Tarihten gelen sıkıntıları her iki şehir de yaşamıştır. Millî hasıladaki payları, oldukça düşüktür.
Kimi yerleşim alanları da yer altı zenginlikleri sebebiyle şehir haline gelmiştir. Cumhuriyetin başlarında küçük bir köy olan İluh, zamanla petrolün bulunmasıyla Batman ilçesine dönüşmüş, petrol alanlarının Raman’da artmasıyla il hüviyetine bürünmüştür, bağlı olduğu Siirt’ten ayrılarak, Siirt ilini hem nüfus hem ekonomik zenginlik açısından geçmiştir. Batman ve Siirt arasındaki benzer durum İskenderun- Antakya, Kızıltepe-Mardin karşılaştırmasında da görülebilir. İskenderun, her yönüyle farklı özelliklere sahip Antakya’ya sadece bağlı bir ilçedir. Kızıltepe, Mardin’i İskenderun gibi geçmiştir.
Şehirlerin anlaşılmasında, bilinmesinde konumları, özellikleri, tarihten gelen yönleri, yer altı-yerüstü zenginlikleri olmak üzere birçok yönler bilinmedikçe, edebiyatla sanatla anılmaları da farklılık arz eder.
Diyarbakır’ın belki İstanbul ile karşılaştırılması söz konusu olabilir. Fakat ekonomide, bu tarz bir karşılaştırma yapılamaz. İstanbul ve Diyarbakır arasında kimi önemli benzeşmeler olsa bile Konya ile Kırklareli mukayese kabul etmez.
Bunca söz enflasyonunda dememiz o ki bir şehrin medeniyetle ilişkisini kurmak, fikir yürütmek, yukarıda sıraladığımız bilginin çok üstünde birikim ister. İstanbul’u ancak bir senede üstünkörü dolaşacak, bir yıl içinde “Nerede ne var?” sorusuna cevap aralanacak, son üçüncü senede hakkında yazılan kitaplar bilinip, okunacak, sonrasında İstanbul, kavranmaya doğru gidilecektir.
Şehir konulu çalışmalarda bulunmak, anlattıklarımızı önceden bilmekten geçer. Bakıyor ve görüyoruz küçük yerleşim alanlarının medeniyet beşiği gösterilmesi karşısında bize neden sustuğumuz söylenmiş midir?
Biz, bu makalede sadece bir şehir hakkında yazı kaleme almak isteyenin nelere, şehrin hangi özelliklerine dikkat etmesi hususunda söylenmesi gerekenin sadece mukaddimesine giriş yapabildik.
Şehirler hakkında yazı kaleme alırken dikkat edilecek birçok önemli nokta vardır ki ilk başta şehirlerin sahip olduğu hususiyetler yönüyle karşılaştırılması esastır..
03.11.2011
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.