Derginin kapağına taşınan yazılardan biri de Lübnan'a dair. "Ortadoğu'nun Camdan Ülkesi Lübnan" başlıklı yazı, Doğaç Özdemir'in imzasını taşıyor. İlktohum bu ay bir değişiklik yapmış ve şiirleri tüm dergiye serpiştirmek yerine, ilk sayfalarda ardı ardına vermiş. Merve Ulu, "Akmam mı Dedi Tuna Nehri"; Vural Kaya, "Bir Cana İki Kişi Cani"; Ümit Zeynep Kayabaş, "Siyahın Hali"; Mahmut Avcı, "Gülennar"; Ünsal Ünlü, "Korkak Ceset"; Mustafa Uçurum, "Unutmak İyidir" şiirleriyle yer almış dergide. Prof. Dr. Namık Açıkgöz'ün kaleme aldığı "Akrostişli Bir Mezar Taşı Şiiri" adlı makale de şiirin bizdeki yerine farklı bir cepheden dikkat çekiyor. Merhume Ayşe Hanıma ait mezar taşında saç örgüsü şeklinde yazılmış şiir, edebiyatın hayat kadar ölüme de tesir ettiğinin bir göstergesi. Yrd. Doç. Dr. Fatih Özkafa'nın kaleme aldığı "Türk-İslâm Kültüründe Hilye-i Saâdet Geleneği" yazısı bir hilye örneğini okuyucu ile paylaşıyor.
Araş. Gör. Ahmet Talimciler'in "Derin Oyun" başlığını taşıyan yazı, futbolun sosyolojik arka planını masaya yatırıyor. Orhan Sakin'in "Osmanlı'da Dil Tartışmaları Ve Türkçe Eğitimi" başlıklı çalışması dil meselesinin çok da yeni olmadığını bir kez daha hatırlatıyor. Dr. H. Emin Sert imzalı "Küresel Gelişime Yön Vermek" yazısı ise, günceli, manevi değerlerimizin gücü ile yönetebileceğimizin mesajlarını veriyor.
Derginin tarihe hasrolmuş sayfalarında bu ay iki yazı dikkat çekiyor. Bunlardan biri Adem İlhan imzalı, "Ben Osmanlı Torunuyum" sayfasında yer alan yazı. Ertuğrul Gazi'den başlayarak Osmanlı sultanlarının ve en az sultanlar kadar kıymeti haiz gönül erlerinin, komutanların, beylerin bir dizi halinde kaleme alındığı köşede bu ay Bursa Fatihi Orhan Gazi Han anlatılıyor. Osman Gazi'nin Orhan Gaziye nasihatlerini de yazının temeline oturtan İlhan, Osmanlı'nın bir ahlak tevarüsü ile yükseldiğini vurgulamak istercesine bu öğütlerle devletteki ve liderlerdeki süreklilik duygusuna dikkat çekiyor. İkinci yazı ise Cihan Öztürk'e ait. Türklerin İslamiyeti Kabulünü irdeleyen yazı, Türklerle ilgili hadis-i şeriflere de dikkat çekiyor.
Bu sayıda 3 güçlü hikâye de okuyucuya sunulmuş. Recep Şükrü Güngör'ün kalemi mahsulü "Aramızda Gökyüzü Vardı" hikâyesi, Balkan Savaşlarından içimize derin bir sızı bırakıyor. Osman Koca'nın hikâyesi "Kötücül", baba evlat ilişkisine nazar eder, değişik boyutlara yolculuk sağlarken; "Diriliş Aydınlığında" isimli Murat Soyak imzalı kısa hikâye ise, Eminönü'nden Babıali'ye doğru bir iç yürüyüşe çıkarıyor okuyucuyu.
İletişim içi: ilktohum@ilktohum.com (0507 690 42 13)
01.06.2011 Milli Gazete































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.