'Târih', der ünlü Fransız denemeci ve şâir Paul Valéry; 'düşünce kimyâsının yarattığı en tehlikeli üründür'. Doğrusu ben 'coğrafya' için farklı olduğunu düşünmüyorum. Hattâ, coğrafyanın, târihten daha beter bir kimyâ taşıdığını düşünüyorum.
Aslında, bir şey üzerinde düşünmek, biraz da üzerinde düşünülen olgu, nesne, ya da durumun saflığını şu ya da bu derecede bozuyor. Düşüncenin bir hak ve özgürlük olduğunu kabul etmekle birlikte ona özel bir kutsallık yüklemiyorum. Çünkü düşünce her zaman o kadar da mâsum değil. Dünyâyı biraz da düşünerek kirletiyoruz. Bunun da sebebi, düşüncemizin ürünü olan fikirleri, hakîkâtten daha hakîki bilmemizdir. (Havana filminin bir sahnesindeki konuşmaları hatırlıyorum: Robert Redford, Castro için istihbarat yapan ve sosyalist düşünceleri ateşli bir şekilde savunan sevgilisine şunları söyler:' Fikirlerin çok güzel... Ama bir şeyi unutuyorsun; fikirleri yaşayamazsın... Yaşadığın çok güzel şeylerin ise zaten bir fikri yoktur'...
Gâliba târihi düşünüm konusu yaparak onun öznesi olabilmek idealinden sapıyor; biraz daha nesnesi hâline geliyoruz. Ya da coğrafyalar üzerinde geliştirdiğimiz fikirler, özellikle de siyâsal coğrafya iddiaları bizi yer kürede biraz daha coğrafyasızlaştırıyor.
Yazının devamı için: http://yenisafak.com.tr/yazarlar/SuleymanSeyfiOgun/siy%C3%A2setin-cografyalari/41645































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.