• İstanbul 15 °C
  • Ankara 5 °C
  • İzmir 15 °C
  • Konya 9 °C
  • Sakarya 9 °C
  • Şanlıurfa 17 °C
  • Trabzon 13 °C
  • Gaziantep 14 °C
  • Bolu 7 °C
  • Bursa 15 °C

Sultan Sa’sa’a Üzerine Son Yazı

M. Ali ABAKAY

Diyarbakır’da medfun bulunan ve naaşı mezarından çıkartıldıktan sonra  belirsizlik içinde olan İslam’ın İlk Diyarbakır Valisi Sultan Sa’sa’a hakkında arada bir basında çıkan kimi açıklamalar ve Vakıflar Bölge Müdürlüğü’nün konu hakkındaki kimi duyarsızlığına dayalı yorumlar, hakkında en çok makale yazan biri olarak, Sultan Sa’sa’a hususunun bilmeceye dönüşmesine gönlümüz razı olmadığı için son kez düşüncelerimizi ifade etmeye çalışıyoruz.

 

Daha önceki makalelerimizde ve sunduğumuz bir sempozyum bildirisinde Sultan Sa’sa’a hakkında düşüncelerimizi sunmuş, olması gerekenin yapılması için elzem olanları belirtmiştik.(*)

 

Yakın zamanda ulusal gazetelere sirayet eden bu konunun yerel gazetelerde de ele alınması, bizim de kendi düşüncelerimizi zikretme konusunda bizi mecbur hale getirmiştir.

 

Öncelikle bu mekânın naşın mezardan çıkarılmadan ve mekân yıkılmadan önceki orijinal fotoğrafının arşivimizde bulunduğunu, yıkım esnasındaki fotoğrafın da tarafımızdan tespit edilerek, konuyla ilgilenenlere sunulduğunu belirtmek lazımdır.

 

Uluslararası bir sempozyumda sunduğumuz ve belgelerle bilgilerle fotoğraflarla örülü bildirimizin ismi, Sultan Sa’sa’a olduğu için, “Bu sunumumuzun bildiri kitabında neden yer almadığını, madem bildiri sunulmuş, o halde niçin bildiri kitabında yer almamıştır?” gibi sorulara da cevap bulmaktan kendimizi menettik.

 

Konu sıradan ve önemsiz bir durummuş gibi davranmanın lamı cimi değildir. Tarihen sabit olan ve yakın zamanda naaşı yerinden alınan, medresesi, camii ile minaresi yıktırılan,  Sultan Sa’sa’a hakkında isteyenlere kaynakları da sunmuş olmamıza rağmen, yapılması gereken yerine getirilmiyorsa, bizim yapabileceğimiz husus, sadece bu yazı ile ilgilenenlere son kez olması gerekeni kırmadan, onları incitmeden, doğruyu ifade ederek, tarih karşısında olan sorumluluğumuzun idrakine mükellef bir tutum takınarak, işin sahabe boyutu, İlk İslam Valisi olma durumu ve bu alanın halen vakıf olmasına rağmen, vakıf olma durumunun yok sayılması olmak üzere konunun tekrar gündeme getirilmesine katkı sunmaktır.(**)

   

Diyarbakır’a dair uzun zamandır yaptığımız kimi araştırmalardan biridir, Sultan Sa’sa’a konusu. Bu şehirle ilintili olan ne varsa ele almak, bildiğimiz kadarıyla kaynaklara başvurmak esastır, ilmî çalışmalarda. Ne var ki kaynak, bilgi ve belge ortada iken “Bir başkası ne der?” endişesini taşıyan anlayış ya da anlayışlar, “Camii yanında camii olur mu?” düşüncesini öne sürerek, kendilerini haklı çıkartacak kimi tezler üretmekle meşgul gibidir.

   

Ulu Camii önünde yer altı çarşısı kazısı yapılırken, bu yapının temelleri bir buçuk metreyi aşkın görünmüş ve tarafımızdan fotoğraflanmıştı. 1995’ten bu güne bu alana dair yazılanlara ve çizilenlere ve dahi söylenilenlere baktığımızda, herkesin sorumluluğu birbirine attığı intibaının uyandığı konu hakkında, deliller kabul edilmesine rağmen, icraat mevzuat hazretlerine takılmasa bile, cesaret yaya kaldığından olsa gerek, bunun sahiplenmesi biraz zor olacaktır.

 

Sultan Sa’sa’a’nın oldukça girifit, anlaşılmaz, içinden çıkılmaz bir hale getirilmesine sebep olan arkeolojik kazının sonrasında tutulan rapor, buranın bir kilise müştemilatı olabileceği noktasında düğümlenmektedir. El-hak, Ulu Camii için, katedral-kilise yakıştırmasında bulunan ve Ashab-ı Kehf’in adına inşâ ettirildiğini ispatladığımız Mesudiye Medresesi ve alt kısmının Mar-Thoma Kilisesi olduğunu kabule yanaşmayan anlayış, şehrin eski egemenlerinden olan Romalılara ait her yapıya “Kilise” deme alışkanlığını sürdürmektedir.

 

Ulu Camiî’n son onarımıyla yapıldığı söylenilen tadilat-kazı çalışmalarında neyin ne olduğu hususunda bir bilgi sahibi değiliz. Yalnız, bir makalemizde bu avlu alanının alt kısmında Mesudiye Medresesine yakın kısımda kimi yapının olduğunu, mekânın alt kısmının Keçi Burcu’nun iç kısmındaki mimarî ile benzer bulunduğunu belirtmiştik. Osmanlı Dönemi’nde Hanefiler kısmının ana kapısının sağ kısmında merdivenle inilen bir ara hayrat olarak alt kısmın “Cemed-hâne” olarak kullanıldığını bilmeyenlere camiî duvarına, bazalt taşına kazılmış olan padişah fermanını işaret edebiliriz.

 

Konu Ulu Camiî ile biraz ilintili olduğu için bunu ifade etmek, bir zorunluluk halini aldığı için, ara başlık olarak son çalışmalardan konu hakkında ilgi duyanlarla araştırmacılara bilgi verilmemesini, eksiklik olarak gördüğümüzü belirtelim. Biz, umarız ki belirttiklerimizle ortaya çıkanlara arasında mahcubiyet duymayız. Konunun fazla araştırılması, işimiz değildir. Alt kısma inilen bölümün mevcudiyeti de yaşlılarca daha önce dillendiriliyordu. Avlu dibinde yükselen merdivenler, akan su, hükümdarın kızının burada sandalla gezmesi, avlu üstünde yapılan mezarlara gömülen hükümdarlar, çeşitli şehir efsaneleri,..

 

Sultan Sa’sa’a için tavsiyemiz odur ki bu ismin adına inşâ edilen mekânda sade olan sembolik bir mezarın yapılması ve asılacak bir tabeladır. Etrafının yeşil alana çevrilmesi de düşünülebilir. En nihaye kadınların namaz kılacağı bir mescid bile düşünülebilir ki bu civarda artan insan sirkülasyonu, bu civarda kadınlara ait bir mescide ihtiyaç göstermektedir. Elbette bu dememizle olacak bir iş olamaz.

 

Ben şahıs olarak Vakıflar Bölge Müdürlüğü yapan üç isimle bunu görüştüm. Açıkça belirtmek lazım ki 1994-1995 Senesinde konu hakkında yazdığımız bir-iki makalede çay bahçesinden giyim malzemesi satan dükkâna teslim edilen mekân, 2010’a varmadan tekrar inşâ edilmek üzere Vakıflarca ihaleye çıkartılmak istendi. Dönemin Vakıflar Bölge Müdürü ile konuşmamızda Bölge Müdürü, burada Vakıflara gelir getirecek çok katlı bir iş yerinde ısrarlı davrandı.

 

Yerel bir gazetemizde konu hakkında tam sayfa makalelerimiz yayınlandı. İç Kale’de o zaman bulunan İl Kültür Müdürlüğü’nde yapılan bir toplantıya çağrıldık, konunun muhatabı sayılanlar içinde. Bu toplantıda bulunanların ortak görüşü, bu alanın muhafaza edilmesi olurken, resmî sıfatla bulunanların alanın camekâna alınarak, üst katların çıkılması teklifi sıcak karşılanmadı.

 

Yerel gazetelerde çıkan haberlerle birlikte STK’ların basın açıklaması ile ihalesi yapılmak istenen alanın ihaledeki kimi eksiklikler belirtilerek, ihalenin feshi, herkese rahat nefes aldırttı.

 

Alanın hakkında kimi siyasîlerin açıklamaları, Sultan Sa’sa’a için umut verici oldu. Ne yazık ki halen konu çözüme kavuşturulmadı. Yerelde yazanlardan biri de Mevlüt MERGEN oldu, birkaç makalede konuya değinen MERGEN, İl Valiliği ve Vakıflar Bölge Müdürlüğü olmak üzere birçok yerden destek arayışına girdi. Biz de Vakıflar Bölge Müdürlüğü’ne durumu izah ettik, yazdığımız makaleleri sunduk, fotoğrafları kendileri ile paylaştık.

 

Prof. Dr. Sayın Kenan HASPOLAT da ilgi alanına giren konuda “www.bilinmeyendiyarbekir.com” isimli sitede üzerine düşeni hakkıyla yerine getirdi, ulusal gazetelerde açıklamaları yer aldı.

 

İşin bilimsel (!) yönü açısından takıntılı olanlar, üniversiteden kimi isimlerle görüşmüş, kimi çalışmalarda bulunduklarını belirtirken, gün ışığında olan bilgilerle belgeler, o alanı dünya gözüyle görenler mana taşımaktan uzak bilindiği için ciddî görülmemiş olmalı.

 

Bizim konu hakkında diyeceğimiz fazla bir şey kalmadı, gibi. İsteyen her yerde bulunabilen Diyarbekirli Said Paşa’nın Diyarbekir Tarihi’ne müracaat edebilir. Said Paşa, Diyarbekir Fethi’nde şehre ilk giren ismin Sultan Sa’sa’a olduğunu belirtir. Belki bu kaynak bulunmaz da başka kaynak talep eden olur. Merhum Reşit İskenderoğlu’nun yazdığı “Şair Dede ve Ozan Torunu” isimli eserde Sultan Sa’sa’a’nın kabri başında anıldığına şehadet eder ve kabir başında yapılan konuşmayı okur.

 

Biz, bu yazımızda kimseyi sorgulamıyoruz, zan altında bırakmak istemiyoruz. Amacımız tarihî bir sorumluluğu yerine getirmektir. Çalışmalar yapılır ya da yapılmaz. Bu ayrı bir husustur. Yarın bildiklerimizi saklamakla itham edilmeme adına, sorumluluğun gereğini yerine getirmekten başka bir gailemiz olmadı. Vakıflar Bölge Müdürlüğü, iki seneyi aşkın sürede çalışmalarının olduğunu söylerken, bizce ya inandırıcılığını kaybetti ya da şehrin günümüzde bulunmaz bir fırsat olan ve oldukça gelir getirici görülen alana dair kimileri ikna olmak istemiyor.

……………….

(*)Sunduğumuz sempozyum bildirisi için bakınız: www.diyarbekirim.comİslamın İlk Diyarbekir Valisi Sultan Sa’sa’a

(**) www.tyb.org.tr sitesinde yer alan yazılarımız: Diyarbakır Vakıflar Bölge Müdürlüğü’ne Çağrımız / Verdiğimiz Rahatsızlıktan Dolayı Özür Dileriz/

29.02.2012

Bu yazı toplam 1532 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim