
“Hayatının son günlerine kadar çalıştı, yönümüzü bulabilmemiz için sayısız kaynak bıraktı. Dünyanın sayılı tarihçilerinden Halil İnalcık veda etti. Onunla aynı yüzyılda doğmuş olmak bir onurdur.”
Ankara, 2009 yılı. Bilkent Üniversitesi’nin koridorlarını ellerim, dizlerim titreyerek yürüyorum. Birazdan ‘hocaların hocası’ Prof. Dr. Halil İnalcık ile karşı karşıya geleceğim, ne haddime aslında ama ona bazı sorular soracağım, o da tüm nezaketi ve bilgeliğiyle herkesin anlayabileceği şekilde cevaplar verecek. Ne kadar hazırlanmış olursam olayım yetmez diye düşünüyorum, tedirginim. Röportajımız gündelik hayat değil, tarih üzerine. Burası fotoğraf için elverişli bir oda değil, tüm karelerin içinde, her açının derinliğince kitaplar var; üst üste, yan yana, hem de odanın her yerinde. Bu tarihi fotoğrafın içerisinde olmak başlı başına bir mesele. Osman, Yavuz, Süleyman diye bahsediyor ömrünü verdiği Osmanlı tarihinin o çok şanlı sultanlarına. Bizler için tarihsel birer figür olan bu sultanlar onun en yakın arkadaşları sanki. Daha dün sohbet ettiği biri gibi anlatıyor, isimleriyle hitap ediyor onlara. Röportaj bittiğinde aynı nezakette iltifatlarını sıralıyor, onları elbette kendime saklıyorum ve öncesinde olduğu gibi sonrasında da hocanın sıkı bir takipçisi olarak hayatıma devam ediyorum.
UNESCO’nun ‘Dünya Tarihi’ kitabının 18. yüzyıl cildinin beş editöründen biri olan, dünyanın sayılı tarihçileri arasında yer alan Prof. Dr. Halil İnalcık hocamızı 25 Temmuz 2016 günü kaybettik. Bundan yedi yıl evvel, o Ankara gününde yaptığımız o röportajda konuştuğumuz meseleler bugün hâlâ geçerliliğini koruyor. Son dönemde adı sıkça duyulan Osman Gazi’ye dair soruma şöyle bir yanıt vermişti mesela, “Tarih yazıcıları, Osmanlı imparatorluğunun ecdadı oldukları için Osman Gazi’ye birçok sıfat ve hikâye atfediyorlar. İşte yok efendim, hanedanının çocuklarının dünya hâkimi olacaklarını rüyasında görmüş gibi… Mesela derler ki Osman Gazi Sultan oldu, Han oldu. Halbuki olmadı, çünkü o günkü yapıda bir hiyerarşi var buna göre öyle birdenbire Sultan olamaz. Bunlar daha sonradan Âşık Paşazade tarafından ilave edilmiş. Fakat bunun yanında İshak Fakih’ten aktarılmış doğru bilgiler de var. Önemli olan bu ikisini ayıklayabilmek. Maalesef Colin Imber gibileri bu masallara bakarak, bir tarih çıkarılamayacağını iddia ediyorlar. O zamanlar Osman’ı gören birisinin bilgilerine sahip olabileceğimizi göremiyor, kabul edemiyorlar. Ancak o zamanki tarih anlayışı, gerçek olaylarla birlikte birtakım, abartılı şeyler de eklenerek yazılıyor.”
Devamı için: http://www.izdiham.com/tarihin-kutup-yildizi/



































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.