Eski zamanlarda dînî ve lâdînî diye bir ayırım yoktu. Dînî ve lâdînî ayırımı, İslâm kültür ve medeniyeti içinde varolan ve bu kültür-medeniyetin yaptığı bir ayırım değildir. Hayatın en ince ayrıntısını dahi konu edinen ve bu ayrıntılara kadar nüfuz etmiş, Müslümanlara yol gösteren bir din, hayatın içinde ve insanların sorumlu tutulduğu her şeyde dînî olan ve olmayan gibi bir ayırım yapmamıştır. Dînî olan veya olmayan ayrımı, İncil'in tahrifatından sonra başlayan, Batı'ya ait bir ayırımdır ve Aydınlanma'dan sonra daha da genişleyerek Aydınlanma'yı kendi değişimlerine örnek alan bütün toplumlarda bu ayırım tezahür etmiştir. Mûsikîde 'Dînî ve Lâdînî' ayrımı da ülkemizde cumhuriyetten sonra yapılmış bir ayırımdır. Bu ayırım, bir anda mûsikî sahasında neyin meşrû neyin gayrimeşrû olduğunu da sanki göstermektedir. Dînî olan meşrû, lâdînî olan gayrimeşrû ve tabii olarak haram ! Halbuki dînî mûsikî kategorisine girmediği halde yeryüzünde meşru sayılabilecek hatta 'İslâmî' vasıfları hâiz sayısız müzik bulunmaktadır.
Yazının devamı için:http://yenisafak.com.tr/yazarlar/YalcinCetinKayaPazar/d%C3%AEn%C3%AE-m%C3%BBsik%C3%AE-%E2%80%93-l%C3%A2d%C3%AEn%C3%AE-m%C3%BBsik%C3%AE/41274































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.