Anne, eskisi gibi kitap da yayınlamıyorum. Yayınladığım kitaplardan da bir kuruş kâr elde etmedim. Yaptığım harcamalar da bilirsin ki cebimden buharlaştı. Senin ilk kitabımın çıktığı zamanda sevincini hatırlıyorum. Oğlunun kitap sahibi olduğunu sana söylemişlerdi. Televizyonlarda görmüştün, beni. Konuştuğum birkaç kelamı dinlemişsin. Ne kadar da mutlu olmuştun, beni karşında görünce. Elini öpmüştüm, ilkin. Komşular, ilk televizyona çıkışımı haber almışlardı, sana koşup haberini getirmişler. Ertesi gün, banttan yayınlanan haberi seyretmek için hazzetmediğin televizyon başında olmuşsun, oğlunu seyretmek için.
Anne, ben yazar olmanın kıyısından çektim, gönlümü. Bu iş, bana göre değildir. Yazar olmak için kitap yazmak yetmiyor, gayrı. Topla iyi oynayan topçunun arkasında kendisini destekleyen çıkmazsa mahalle arasından ancak amatör takımlara gidiş olur. Be canım annem, sen amatör futbolun ne olduğunu da bilemezsin. Bak, dünyanın en güzel yemeklerini sen yapmış olsan bile, en iyi ahçı olarak seni seçmedikleri gibi, beni de en iyi yazarlar arasına almazlar. Bunun için değildir, aslında yazmaktan çekilmem. Yazarlıktan çekilmemin önünde en büyük sebep, kitapların az okunması da değil. Bu piyasanın kirliliklerle artık dolu olmasıdır.
Canım annem, gazetedeki yazılarımı yayınlamıyorum. Gazete zaten para vermiyordu.
Bilgisayar dünyasını bilemezsin. Evde yazdığın yazı, bir saniyede dünyanın dört bir yanına gidiyor. İşte ben, bunu daha sağlıklı görüyorum. Ondandır, yazmıyorum gazetelerde.
Televizyonlara da program yapmıyorum, artık. Biliyorum, seni çok üzdüğümü. Yerel televizyonlar, para vermiyor ki program yapanlara. Onun için sana para vermeyişimin sebebini yeterince anlatamamıştım. Bu zamanda televizyona çıkmak isteyenler, para vermeye başladı televizyonculara. Reklâmın iyisi-kötüsü olmaz, bu dönemde.
Canımdan çok sevdiğim Annem, dergilerde yazmayı da bıraktım. Çünkü yazdığım dergilere artık evde yer bulmaktan acizim.
Kitap alamıyorum, şimdi. Evde çoluk çocuk artık adım atsa kitaba basar hale geldi.
Gazeteleri balya balya yapıp, bir depoya attım. Bu denli eski gazeteler kaç para eder ki?..
Keşke okumasaydım, lise sonrası. Kısa yoldan hayata atılaydım, diğer arkadaşlarım gibi.
Konferanstır, sempozyumdur, oradan oraya attım, bedenimi de sonrasında elde avuçta olan da bitti. O bilmekten uzak kaldığın, bilmek zorunda olmadığın şeylerin tümünü bir kenara bıraktım. Ortaokula giderken ne denli sessizdim, hani. Öyle bir şekilde evden çıkıyor, işyerine gidiyor, kimseye bir şeyler demeden otobüse atlayıp, eve dönüyorum.
Sana dediğim gibi eskilerin anlayışı kalmadı, şimdilik şehirde. Herkes anasının gözü… Kandırılan başkasını kandırmada kendisini hak sahibi bilir oldu. İçinde olduğum çevreden sıkılsam da emekliliğime az bir zaman kaldı.
Belki köyde başımı bırakacak bir ev yapabilirim. Orada seninle, babamla, eve gelip gidecek kardeşlerimle güzel günlere dönüş yaparız. Kolilerle kitap getirmeyeceğim. Gazete de almayacağım, artık. “Bilgisayar” dedikleri bir çantam olacak, yanımda. Onun içine yazılarımı atacağım, kitaplarımı yazacağım. Belki zaman gelince, insanlar boş şeylerden bıkıp zamanlarını iyi ve güzel işlerle geçirmeye başlayınca kitaplarımı yayınlayacağım.
Şimdilik bana sual edilirse ben yazar olmayı hak edecek bir şey yapmadım. Mikrofonu eline alıp berbat sesiyle şarkı-türkü söyleyip dans edenlerin işi gibi olmamalı, yazarlık. Bu işin kendisince bir değeri, ağırlığı var. Ne yazık ki farkında değildir, şimdiki toplum.
Yazar olmanın kıyısından gönlümü çekerken, sana olan hasretimi yine şiirlerimde dindirmediğimi, yazılarımda bitiremediğimi ifade etmek isterim, canım annem. Sen, dünyaya geliş sebebim, cennetin ayakları altında olduğu varlıksın.
Canımdan aziz annem, fazla uzamayacak bu zamanda sürgünümüz. İki hasad sonrası geleceğim. Bağda, bahçede beraber çalışacağımız günler yakındır. Allah’a emanet olun.
29.01.2011
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.